Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

İSLÂM'DA, EVLATLIK MES'ELESİ !.. -2-

   " Sana yetimler hakkında soruyorlar. De ki: Onları iyi yetiştirmek ( yüz üstü bırakmaktan) daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, ( unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, işleri bozanla düzelteni bilir. Dünya ve ahiret hakkında  sizin lehinize olan davranışları düşünün ve ona göre hareket edin). Eğer Allah dileseydi, sizi de zahmet ve meşakkete sokardı. Çünkü Allah güçlüdür, hakîmdir. " ( 2/220)

     " Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri ( gözetip) deneyin, eğer onlarda akılca bir olgunlaşma görürseniz hemen mallarını kendilerine verin. Büyüyecekler de geri alacaklar diye o malları israf ile tez elden yemeyin. Zengin olan ( veli) iffetli olmaya çalışan/ondan bir şey yemesin, yoksul olan da ( ihtiyaç ve emeğine) uygun olarak yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman yanlarında şahit bulundurun Hesap sorucu olarak Allah yeter." ( 4/6)

     Ne acı ki, İslam dışı ülke ve milletler; Kur'an'ın bu eşsiz ve engin emrini hala anlayamamış, aleyhinde bin bir türlü yalan, hile, tezvirat uydurmaktadırlar. 

     Avrupa'da, Somali asıllı siyahi kadın Hirsi Ali, İslam'ın bu ve benzeri dikkat çeken emirlerini, Resulullah (sav)'in, alicenaplığını, merhametini, hoşgörüsünü, insan sevgisini istismar ederek, böylesi hususları parlamentoya getirmiştir. 

     Örneğin, Kadınların sünnet olma mes'elesini, evlatlıkla evlenilme hususunu, ( yani, Hz. Peygamber'in Zeynep'le evliliğini) gibi durumları İslam'ın ve insanlığın aleyhinde zannederek, ifşa etmeye, güya (!) Resulullah (sav)'i küçük düşürmeye, İslam'ı buradan vurmaya çalışmıştır. Halbu ki,

     " Evlatlık alan kimse en azından bir yetimin aile yuvasına kavuşmasını sağlayarak bir yuvanın sıcaklığında yetişmesine imkan hazırlamış olmaktadır. Onu evladı gibi yetiştirip dinine dünyasına ve topluma faydalı bir insan olmasını arzu etmesi onu yetiştiren için hayır olarak övgüye layıktır. 

     İslam bu gerçeği hatırlatırken diğerlerini göz ardı etmez. O sizin evladınız değil; ama " din kardeşinizdir, dostunuzdur" buyuruyor. İnsan din kardeşinin dostunun iyi bir insan olması için hizmet ediyorsa, elbette övülecek bir iş yapıyor demektir.

     Müslümanlar bu konuda gerekli duyarlılığı göstermiş olsaydı yetimhanelerde çocuklarımız bugünkü durumda olmazdı. Yetişme ortamlarının çocuklar üzerinde bıraktığı olumsuz izlerin yanında; buradan alınan çocukların çıkar çevrelerince kötü emellerini gerçekleştirmek için eleman olarak kullanmaları, hangi insanın, hangi Müslüman'ın ve anne babanın yüreğini yeniden hoplatmaz?

    Keşke bunların sıcak bir yuvaya ve aile ortamına kavuşması için bir değil birden fazla yavrumuzu kanatlarımızın altına alabilsek. Bu erdeme sahip olabilsek; toplumun kanayan yaralarından birini daha tedavi etmiş olurduk.

     Bunun çekinilecek bir yanı yoktur. Yetimi itelemek( 107/1-3) dini yalanlayanların vasfıdır. Müslüman ise ona şefkatle kucak açan, açması gereken kimsedir. " ( İktibas, Kasım 2008/sayfa 46 )

      Maalesef, toplum kesimleri, İslam'ın bu eşsiz, yardımsever anlayışına vakıf olamamıştır. Nice nice öksüz ve yetim çocuklarımız, kimsesizler yurtlarında heba olmakta, yetişen yavrulan annesizlik, babasızlık sebebiyle, agresif, şiddet taraftarı, öfkeli, hiddetli ve kişiliksiz olarak yetişmekte, hayatı boyunca, yetimhanenin yetişme şartlarını unutmamaktadırlar.

     Büyüdüklerinde, memuriyet hayatlarına atılmış bile olsalar, yurtlarda kazanmış, edinmiş oldukları menfi tiynetlerini bir türlü üzerlerinden atamamaktadırlar. Tabii ki, böylesi bir durumda,. çalışma verimini aksatmakta, toplum bünyesinde huzursuzluğa sebebiyet vermektedir. 

     " Diğer bir husus, evlat edinmelerin çocuk yaşta  kendi nüfusuna geçirme şeklinde gerçekleşmiş olması meselesidir. Bu ise çocuğun geleceğinin mal ve miras bakımından garanti altına alınması içindir. Bu dünyevi bir takım hakların elde edilmesi için yapılan bir formalitedir.

     İslam'ın öngörülerine riayet ettiğiniz takdirde kanaatimizce her hangi bir mahzur taşımamaktadır. Dilediğiniz kimseyi evlatlık edinebilirsiniz. İslam'ı buna bir engeli yoktur.

     Ancak çocuk sizi anlayacak çağa geldiğinde nesebiyle ilgili durumunu kendisine uygun bir şekilde bilgilendirmeniz gerekir. Çocuk da nesebi konusunda doğru bir bilginin sahibi olur. Mümkünse çocuğun nesebi konusundaki bilgi çocukla birlikte alınmalı ve ihmal edilmemelidir.

     Hayatın insana ne getireceği belli olmuyor. İleri ki yıllarda çocuğun yanlış bir iş yapmaması için elzem olduğuna inanıyoruz. Evlat sahibi olmak veya olmamak kimsenin kendi elinde değildir.Bu nedenle olması övünmeye, olmaması da üzülmeye  neden olmamalıdır. Çünkü bunların her ikisi de bizim değil Allah'ın takdiridir.

     " Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediğini yaratır; dilediğine kız çocukları, dilediğine de erkek çocukları bahşeder."  " Yahut onları, hem erkek hem de kız çocukları olmak üzere çift verir. Dilediğini de kısır kılar. O, her şeyi bilendir, her şeye gücü yetendir," (42/49-50) ( aa.g.d. sayfa 47)

     Sonuç olarak;

     Müslümanlar; her sahada olduğu gibi, bu hususta da titiz, dikkatli bir çalışma içerisinde bulunmalıdır. Evlatlık alınan yavruyu nesebi hakkında bilgi sahibi yaparak, ileri tarihlerde onu hayal kırıklığına uğratmamak gerekir.

     Diyelim ki, ileri tarihlerde, annesi, babası çıkıp geldiler, Yetiiştirici ailenin, gelen anneye, babaya karşı tutumu gayet nazik olmalı, sertlikten kaçınılmalıdır. 

     Şayet, çocuk asıl anne ve babasını arzu ediyor, gitmek istiyorsa, çocuğu engellenmemeli, severek, içtenlikle çocuk neseb yönünden asıl annesi ve babasına teslim edilmelidir.

     Ama, şayet çocuk yetişmiş olduğu anne vie babadan hoşnut, onları seviyor, ayrılmak istemiyorsa, nesebi olan anne ve babada mülayim ve sevecen bir halde çocuğu zorlamamalıdırl. Çocuk, arzu ettiği zaman öz anne ve babasını görmeli, sıkıldığı zaman da evlatlık aileye dönebilmelidir. 

     Rabbimiz!.. Tüm çocuklarımızı annesiz , babasız eylemesin!... Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın