Reklamı Geç
KURBAN PAYLAŞMAKTIR
Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

İSLÂM'IN İZZETLİ GÜNLERİNİ GÖREBİLECEK MİYİZ ACABA?..    

 " Allah'ın ( takdir ettiği) zafer ve fetih geldiğinde, Ve insanların kitle hâlinde Allah'ın dinine girdiğini gördüğünde: 

      Hamdini tahsis ettiğin Rabbin adına hareket et! Ve O'ndan af ve mağfiret dile! Çünkü O'dur tevbeleri çokça kabul eden." ( Nasr sûresi) 

       Rasulullah (sav)'in, Mekke'ye girişini düşünüyorum.  Onurlu, hoş görülü, mütevazi bir giriş ama, küfrün, küffarın kökünü bitiren bir giriş. 

      Birde, Mekke'den çıkarıldığı, Sevr mağarasında arkadaşı Ebu Bekir ile gizlenişini düşünüyorum. Sonra, zoraki şartlar altında, çölün sıcağında yapılan yolculuk, Kuba'ya varış, Yesrib'e kutlu adım atış.. 

      Bedir, Uhud, Kadisiye, Mute, Yermuk, Şam'ın fethi, Kisra'nın belinin kırılışı, İran'ın dize getirilişi!.. Bizans'ın sonunun gözükmesi, İran devletinin hak ile yeksan oluşu. 

     " Hz. Peygamber, zaferin kanla pekişeceğini sananlara engel oldu. Şiddet gösterilerine izin vermedi. Kâbe'nin anahtarı hâla eski sahibi Osman b. Talha'daydı. 

    Başta amcası Abbas, onun kendilerine verileceğini umuyorlardı. Kâbe'yi açtıktan sonra şaşkın bakışlar altında anahtarı bu konuda ehliyet ve liyakatini isbat etmiş olan eski sahibine verdi. 

     Nebi düşmanlarını şaşırtmaya devam etti. Kâbe'nin avlusunda kendileri hakkında verilecek kararı korku ve endişe içinde bekleyen Mekkelilere şöyle dedi. " Size Yusuf'un kardeşlerine dediğini diyorum: Bugün size kınama yok! Haydi gidin! Siz salıverilenlerdensiniz!" 

      Onun yolundan gidenler de aynısını yaptı. Görgü tanığı, 5. raşid halife Ömer b. Abdülaziz'in hilafete geldiği günü şöyle gördüm: " Ömer'i günün ilk vaktinde vali olarak namazda gördüm. Aynı günün son vaktinde artık o halifeydi ve ben Ömer'i tanıyamadım. Adeta beli iki büklüm olmuş, iki vakit arasında ihtiyarlamıştı." (  Kelimeler, M. İslamoğlu, say.50) 

      İşte, bu tür taplolar İslam'ın izzetlli günleridir. Hz. Ömer (ra)'ın Kudüs'e girişi, Şam'ı ziyaret edişi, Halid bin Zeyd ( Eyyubu'l Ensari)nin İstanbul surlarının dibinde şehadet şerbetini içiş günleri unutulacak, geri plana atılacak zaman dilimleri değildir. 

       Üç beş yabancı dil bilen büyük Fatih'in İstanbul'u fethedişi.. Ayasofya'da ilk cuna namazını kılışı, İslam'ın ve milletimizin zirve, parlak günleridir. 

      Koca Yavuz'un Semt-i Harameyn'i , adım adım gezmesi, dolaşması ve kutsal emanetlerin İstanbul'a aktarılışı!.. 

     Hakikaten, İslam'ın izzetli, vakur yıllarına hasret kaldık!.. Sahabe-i  kiramın Kur'an anlayışına, İslam'ı öz nefislerinde tatbik etmelerine hasret kaldık!..

       Maalesef, günümüz dünyasında, bölük pörçük olarak dökülüyoruz!.. Mezhepçilik had safhada, politik düellolar almış başını gitmekte, kimse kimseyi dinlemiyor, büyük, küçük, hatır, gönül bilinmez, tanınmaz olmuş!.. 

       Allah rızası, saygı, merhamet, insanların birbirlerini tanıması, saygı göstermesi bir tarafa itilmiş, herkes, her fert, " ben kimim?" düşüncesindedir!..

      Komşu komşuyu tanımıyor, aynı apartman sakinleri, bir ölüm halinde, bir hastalık oluşunda birbirlerini bilmiyor, bilse de " boş ver" deyip önüne bakıp gidilmektedir. 

      Netice olarak;

     Ülke müslümanları olarak, ayrılığın, gayrılığın dibe vuruşunu yaşamaktayız!.. Vaazlar etkisiz, hutbeler heyecanlı değil, ilim adamları " neme lazım" diyerek, görevinin bir an önce bitmesini istemektedir!.

      Ne yapmalıyız? Nasıl bir çözüm bulmalıyız ki, İslam'ın izzetli, onurlu günlerini yeniden görecek, o hazza, o onura kavuşa bilecek miyiz? .

      Çünkü, çok çok bunaldık, millet olarak, ümmet olarak bu hasretin, bu aşkın, bu sevdanın özlemini çekmekteyiz!

      Birliğin, beraberliğin, dayanışmanın aşkını yeniden milletçe yaşamak, tatmak istiyoruz!.. Usandık ayrılıktan, gayrılıktan, firaktan, birbirimizden uzaklaşmadan gına gelmiş durumdayız!..

      Bir tarafta, Fetö hainliği, bir tarafta mistisizmin ayrı ayrı baş çekmeleri belimizi bükmekte, bizi millet olarak mahvı perişan etmektedir!.. 

      Yüzümüzün gülmesini, ağlamaların dinmesini, hüzünlerin sona ermesini istiyoruz!.. Rabbimiz, bunu bizlere göstersin, doya doya yaşatsın!.. Akibetimiz hayır olsun İnşallah!... Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın