Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

İSRA, RASULULLAH'IN(sav) SIRLARLA DOLU YOLCULUĞU !.. 

     " Yarattıklarına benzemekten münezzeh , mutlak aşkın ve yüce O ( Allah) ki, kulunu gecenin bir vaktinde Mescid-i Haram'dan çevresini bereketli kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya, âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye yürüttü. Zira O, evet sadece O'dur her şeyi işitip gören." ( İsra sûresi, âyet 1) 

      Bu aziz ayeti celileden şu gerçekleri anlamak mümkündür: 

     " Birleşmiş bir mastar olan subhân, " aşkın olanı aşkın bilmek, yüceliği takdir etmek" anlamında, , vahyin muhatabının Allah tasavvurunu inşaya yönelik bir anahtar kavramdır. İsra ile ilgili bir âyetin başında gelmiş olması hayli anlamlıdır. 

     Çünkü İsra, Hz. Peygamber'e ruhânî âlemde yaptırılan sırlarla dolu bir yolculuktur. Hz. Peygamber'in yaşadığı bu çok özel tecrübenin niteliğini ancak o tecrübeyi yaşayan bilir. 

    Bu ruhani yolculuk üzerinde yapılacak spekülasyonlar üç âdet sınır çizen âyet, bu tecrübenin zihin tarafından tasvir edilmesi ve yorumlanması sırasında, Allah'ın mutlak aşkın ve tüm beşeri niteliklerdeen beri olan yüce zâtına yönelik her tür kişileştirme ve indirgeme teşebbüsünü daha baştan reddetmeyi amaçlar. 

      Bu, birinci sınırdır. Subhanallah tesbihinin anlamını Hz. Peygamber şöyle açıklar: " Allah'ın her tür olumsuzluktan uzak bilinmesidir." ( Taberî)." ( Kur'an Meali) 

      Pazar akşamı kutlanacak, miracı iyi anlamak, mahiyetini bilmeye çalışmak her müslümanın üzerine düşen bir vecibedir. Öylesine, okunan Süleyman Çelebi'nin hurafi dolu beyitlerinden, mevlidin, Amine hatun bahrinden ziyade , mes'elenin " künhünü" bilmek her Müslümanın üzerine düşen en büyük vazifedir. 

      Böyle gelmiş, böyle gider geleneğinden ziyade, aziz Kur'an ne buyuruyor ona bakmalı, onu okumalı, onu dinlemeliyiz. Varsın, şimdilerde Mehmet Görmez hoca konuşmuş olsun. Bana, görevli iken sallamış olduğu tesbihi gerekmektedir. 

     Bizde adet böyledir, vazife başında iken, her türlü hurafeyi yaşamak, sonrasında ise kahraman olmak, bol bol konuşmak, nutuk çekmek fayda vermemektir. Asıl olan, görevli iken, ümmeti ve milletimizi uyandırmaktı. 

     " Yukarıdaki notta açıkladığımız subhân, nasıl ki, İsrâ olayını tasavvur ederken Allah'ın mutlak ve sınırsız zâtını içkinleştirmemeyi hatırlatıyorsa, buradaki " kul" da Hz. Peygamber'in beşeri ve sınırlı kimliğini aşkınlaştırmamayı hatırlatır. 

     Bu da ikinci sınırdır. Bu sınırların üçüncüsü ise âyetin sonunda yer alan " zira O, evet sadece O'dur her şeyi işitip gören" cümlesidir. Bu cümle, neden Allah'ın sembollerinden sadece bir kısmının ( min âyâtinâ" gösterildiğini de açıklamaktadır. 

     Çünkü Hz. Peygamber de dahil hiçbir insana aşkın hakikatlerin tümü sunulmamıştır. Muhataba söylenen şudur: İsrâ olayı anlaşılmaya çalışılırken bu sınırlar gözetilmeli, ne Allah'ın aşkın yüceliğine halel getirecek , ne Peygamber'i beşeri kimliğinden soyutlayacak , nede aşkın hakikatlerin tümüne Hz. Peygamber'in vakıf kılındığı anlamına gelecek bir yoruma meydan verilmemelidir. 

      60. âyette , İsrâ'ya atıf olduğu açık olan " gece müşahadesi" nin ( ru'ya), tıpkı Kur'an'da geçen " Lânetli ağaç) örneğinde olduğu gibi " İnsanlar için bir sınav" kılındığı ifade edilir. İsrâ'nın " sınav" olma niteliğiyle bu âyetteki uyarıları birleştirdiğimizde, İsrâ olayı ortaya çıkmaktadır.

     Hiç şüphesiz İsrâ,  ilerleme mitine karşı yücelme hakikatini temsil eder. Birincisi Allah'tan kopuk, ikincisi Allah'lı, Allah'la ve Allah'adır. Birincisi dünyevileşmedir ve fiyatlar üzerine inşâ edilir. İkincisi ulvileşmedir ve değerler üzerinde yükselir. " ( a.g. Meal) 

      Hal böyle iken, İsra ( gece yolculuğunu) iyi anlamamız lazımdır. Öylesi, acaip hikayelerden arındırarak okumak, mes'eleyi iyice kavramak gerekir. İsra gecesi, öylesine, o gecede bir kaç bahir mevlid okuyarak, geçiştirilecek bir gece değildir. 

     Netice olarak;

     Camii görevlileri, bir silkinmeli, bir kendilerine gelmeli, hak ve hakikati enine boyuna dobra dobra konuşmalıdır. Başkanlığımız, aziz Kur'an ayetlerini mevlid bahirlerine değişmemeli, mevlidi öne çıkarıp, sadece milleti kandırmak, oyalamak için merasim tertip edilmemelidir. 

      Bu tür şeyleri konuşmakla, insanları dinden kaçırmaz, bilakis, hakikati bulmaya çalışılacak hakikatlerdir. Başkanımız, görevlilerimiz, artık susmamalı, konuşmalı, Kur'anî gerçekleri konuşmalı, mes'elenin hikaye, masal, hurafe yönlerini bırakıp gerçeğe gelmelidir..

     Gelmelidir ki, Bakara sûresinin son iki ayeti kerimesinin mirac gecesinde inmediğini, Hicretten sonra inzal olduğunu belirmetledirler. Namaz ibadetinin elli vakit olmadığını, Hz. Musa ile Hz. Muhammed'in bu mes'ele ile bir iletişimlerini bulunmadığını, öne sürülen iddiaların tamamen hikayeden ibaret olduğunu söylemelidirler. 

        Bilhassa, ülkemizde, İsra ve miraç mes'elesinden yararlanan, hurafeci , bid'atçı kişi ve kurumlar bulunmaktadır. Bunlara, Başkanlık prim vermemeli, bunların önü tıkanmalıdır. Kim, kimler tıkayacak? Tabii ki, korkusuz, yiğit diin adamları hurafecileri kovacaklardır. İsra gecemiz mübarek olsun.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın