Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

İSTANBUL'UN FETHİNİN DÜNÜ VE BU GÜNÜ!..

  "  Letüftehannel Konstantiniyyetü vele ni'mel emîru emîruhâ vele ni'mel ceyşü zâlike'l ceyşü" ( Hadis- Ahmed Bin Hanbel) 

     " Konstantiniyye ( İstanbul) elbet feth olunacaktır. Onu fethedecek emîr ne güzel emîrdir ve o ordu ne güzel ordudur."  ( Hadisin Türkçe anlamı) 

     Yukarıda zikredilen bu hadisi şerif, Ayasofya caminin girişine kitâbe olarak yazılan bir hadisi şeriftir.  Hamdü sena olsun ki, 29 Mayıs 2021 Cumartesi günü, İstanbul'un fethinin 568 nci yıl dönümünü milletçe kutluyoruz.

       Böylesi bir günün, aziz milletimize hayırlar, bereketler, ilim ve irfan getirmesini niyaz eder, bu günün tüm milletimize ve alemi İslam'a mübarek  olmasını niyaz ederim. 

     669 yılında Muaviye'nin oğlu Yezid komutasında gerçekleştirilen harekete, bir çok ünlü ve tanınmış sahabe-i kiram'da iştirak etmiştir. 

       İşte, bunlardan bazıları ki, İbn Abbas, İbn Ömer, İbnuz'z-Zübeyr  ve ileri yaşına rağmen Ebû Eyyûb el- Ensârî ve benzeri 17 tanınmış sahabi bu harekete katılmıştır. 

      Yaşlı sahabi ve Rasulullah (sav)'in dayı zadesi Halid bin Zeyd, ' eyyub'ul el- Ensari)  İstanbul surlarının dibinde vefat edeceğini anlayınca, vasiyetinde, vefat ettiği zaman, cesedinin küffar içerisinde son noktaya kadar götürülmesini vasiyet etmiştir. 

      8 asır süren sefere sekiz kere fetih hareketi düzenlenmiş, ama, hiç birisinde fethedilemeyen İstanbul'un fethi,  hamdü sena olsun ki, atamaz Fatih'e nasip olmuştur. 

       Daha 21 yaşında İstanbul'u fethederek, Ayasofya'da, bu gün olduğu gibi, ezanlar okutan, namazlar kıldıran atamız Fatih, " Kızıl elma" sahibi bir lider ve hükümdardı. 

     Daha genç yaşında zehirletilmiş olmasaydı, büyük hareketlere, imkansız görünen yerlerin fethine, alınmasına imza atmış olacaktı. 

     Ama, talihsizliğe bakınız ki, Fatih; genç yaşında bir sefer yolculuğu esnasında suikaste ( yani zehirlettirip) maruz kalmış, beynindeki, düşüncesindeki, akıl ve idrakindeki seferler durdurulmuştur. Şairin vurguladığı gibi:

     " Bu kitaplar Fâtih'tir, Selim'dir, Süleyman'dır,
        Şu mihrab Sinanüddin, şu minare Sinan'dır, 
        Haydi, artık uyuyan destanını uyandır!." 

     Maalesef, İstanbul şehrimiz, Ayasofya'nın kapısına bir dönem kilit vurulmasına, ezanlarının yasak edilmesine rağmen, bu günkü zamanda, yeniden özgürlüğüne kavuşmuş, gürül gürül ezanlar okunmakta, Müslümanların gönlü inşirah ile dop dolu olurken, ezan sesinden ürkenlerin, korkanların, nefret edenlerin de kaplerine korku, hüzün doldurmaktadır. 

      Bir tarafta, Süleymaniye, Bayezid, Fatih, Yeni çamii ve benzeri mabedler İstanbul'un sliuetini bambaşka yaparken, bu gün açılacak olan Taksim camii de, bu manevi şenliğe, hazza, cünbüşe bam başka bir haz katmış olacaktır. 

      Heykele tapan zihniyet mensupları, Büyük Çamlıca camiinin açılışından rahatsız oldukları gibi, yapılan icraatlardan da müzdarıp ve rahatsız olmaktadırlar. 

      Onun içindir ki, mes'elelere  " parti gözlüğü" ile bakmamak lazımdır. Vatana, millete hizmet aşkı ile nazar etmek gerekir. İstanbul köprüleri Boğaziçi, Fatih Sultan, Yavuz Selim, on beş Temmuz köprüleri gökleri süslerken, yer altında bulunan faaliyetler, çalışmalar da Trenlerle, deniz altını kalbura çevirmektedir. 

       Bendeniz hatırlıyorum ki., merhum Demirel, Boğaziçi köprüsünün temelini atmak üzere, İstanbul'a geleceği sırada, beyni yıkanmış, akılları oraya buraya peşkeş çekilmiş anarşistler tarafından yolu kesilerek, İstanbul'a sokulmamıştı. 

     Bu günde, yine öyle hadsizlikler yapılmak istenmektedir. Yani, heykelcikler yapılsın, " buzağı heykeli", " Çiçek maketi", " üryan kadın heykeli" ve benzeri utanmazlıklar yapılsın, ama, camii, mabed, envai çeşit hizmetler yapılmasın istenmektedir. 

      Hamdü sena olsun ki, hizmet kervanı devam edecek, bu kervanda bulunan yolcularda gönül rahatlığı içerisinde yollarına devam edeceklerdir. 

     Öylesine, Nazım Hikmet'in karşısında saygı duruşunda bulunan gafil zihniyet, Fatih'in türbesine giderken, elleri kıçında gidecektir..

      Netice olarak;

     Bu sözlerimi ifade ederken, bir maksat, bir gaye, bir tarafgirlik sebebiyle serdetmiş değilim. Sadece ve sadece önce Allah rızası, Allah'a kul olmak, Rasule ümmet olmak, sonrada bu aziz milletin rahat ve rehaveti için söz konusu hizmetleri arzu etmekte ve alkışlamaktayım.

       Çünkü, bu aziz vatan topraklarında 18 yıl ezan mahkum edilmiş, minarelerine pranga vurularak okunması engellenmiştir. Bunu bilmeyen, bilmek istemeyen gafillere de yazıklar olsun!.. Dolayısıyla,

     İstanbul; tüm bu hizmetlerden memnun olmalı, bu hizmetleri yapanları da kim olursa olsun kutlamalıdır. Çünkü,

     Bu aziz millet, Fatih'in torunları olarak, rakı masalarında gününü gün edenlerden gına gelmiş, usanmış ve nefret etmektedir. 

     Papazla papaz olanlardan, münkirle münkir olanlardan, mülhidle mülhidlik yarışı yapanlardan, bu milletin, bu vatanın temeline dinamit koyanlarla el ele, kol kola gezenlerden nefret etmektedir. 

     Maalesef, bizde politika sanki iki yüzlülük olarak anlaşılmış, münafıklığı daha çok kim sergilerse pohpohlanır olmuştur. 

      Son sözler olarak, Feth-i mübinin 568 nci yılını kutlar, aziz atamız Fatih'in ve sahabe-i kiramın ruhaniyyetlerini  Fatiha'larla yad ederim. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın