Emrah Topcu

Emrah Topcu

Mail: emrah.top.cu@hotmail.com

Kitaba Para Vermeye Ne Gerek Var ?

Sabah alarmıyla kalkmıştı genç, güneş doğmuş idi çoktan. Uykusuzdu. Telefonunu şarjdan çıkarıp internetten ücretle indirdiği oyuna göz attı. Ardından odasından balkona geçti, sigarasını yaktı. Kolunda bir saati yoktu lakin son model telefonuyla saati kontrol ederdi sürekli. Üniversiteye geç kalmaması gerekiyordu. Evden çıkma vakti geldiğinden dolabına baktı, hangi ayakkabısını giymesi hususunda tereddütte kalsa da yaklaşık altı çift ayakkabısının içinden markası olanı seçti. Otobüs durağına doğru yöneldi, öğrenci kimliğini çıkartırken cebindeki sigarasını kaldırıma düşürdü çamura bulanan sigara kutusunu görünce içi gitti, döndü ama akbili basıp ilerlemesi lazımdı. Akbili bastıktan sonra akbil fiyatının 20 kuruş artmış olduğunu görünce söylendi kendi kendine hep zarar hep zarar diye. Üniversiteye varmadan indi, canı bir tür sütlü kahve çeşidi olan cupcino (kapiçino)’dan çekmişti. Üniversitenin yakınında bulunan ünlü kafelerden birine girip yaklaşık yirmi lira hesap ödeyerek kahvesini aldı ve kutuda olan kahvesiyle üniversite yolunu tuttu. Derse beş dakika geç kalmıştı. Öğretmeni içeriye buyur etti onu. Dersin içeriği “İlim ve Gençlik” idi. Öğretmen o sıra tahtaya bir kaç kitap ismi yazdı ve öğrencilerine kitapları okumaları halinde ek not vereceğini söyledi. Genç, ekşimiş bir ifadeyle elini kaldırdı internetten özetini okusak olur mu, dedi. Öğretmeni, olur lakin tamamını okursanız sizin için daha faydalı olacaktır buna eminim, dese de genç kahvesinden bir yudum daha alarak telefonunu açıp gezinmeye başladı internette, devam ederken “Kitaba para vermeye ne gerek var” diyerek sitem etti. Bir gözü sınıf tahtasının üzerinde duran saate ilişti, saat üç dakika gerideydi. Öğretmenine, üç dakika fazla ders işliyoruz saatimiz yanlış diyerek, saati tahtanın üzerinden alıp düzeltmek için izin istedi. Saati düzeltip yerine oturdu. Öğretmen üniversite öğrencilerinden bir kağıt çıkarıp ilim hakkındaki düşüncelerini yazmalarını istedi. Gencin yanında ne bir kalem ne de bir kağıt vardı. Off! yine başımıza iş çıktı, deyip öğretmenden izin alarak kantine kalem, kağıt almaya çıktı. İstediklerini vezneye söyledikten sonra elini cebine attı lâkin cebinde bir kuruş dahi yoktu. Kantin görevlisi bizden olsun dedi gence, o da sağ ol deyip sınıfa geri döndü. Tam bir şeyler yazacaktı ki zil çaldı, hemen ayağa kalktı, öğretmenine saati işaret edip sınıftan çıktı ve cebindeki kulaklığı çıkarıp müzik dinlemeye başladı. Yürüdüğü vakit ezan okunmaya başlamıştı lâkin o duymuyordu. Gelecek hafta açıklanacak öğretmenlik sınavı sonuçlarını merak ederek bir köşeye oturdu. Sonuçlara büyük bir heyecanla baktı, başarı sonucunu görünce sevinerek havaya zıpladı. Artık o bir öğretmendi…

 

İlim ilim bilmektir

İlim kendin bilmektir

Sen kendin bilmezsin

Ya nice okumaktır

Yunus Emre

Facebook Yorum

Yorum Yazın