Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

KIYAMET SAATİ VE ALAMETLERİ !.. -3-

 " Şu halde, göğün ( felaket ) taşıyan bir dumanla  kaplanacağı günü bekle!"  ( Duhân sûresi, âyet 10 )

       Zikredilen bu ayete kısa bir yorum yapalım:

     " Âyetteki tehdidin o dönemde mi gerçekleştiği yoksa son saat öncesi mi gerçekleşeği konusunda ilk nesiller arasında polemiğe kadar varan hararetli tartışmalar yaşanmıştır. Bu âyetleri, İbn Mes'ud ve onu izleyenler Rasulullah'ın bedduası üzerine Mekke'de 7 nci hicrî yılda ortaya çıkan kısa süreli kıtlığa, " duman"ı ise ortaya çıkan " açlıktan gözlerin kararmasına" yormuşlardır.

     Ebu Süfyan bu kıtlıkla başa çıkamayınca  Medine'ye gelip durumu şikayet etmiş, Rasulullah da Hayber ganimetleri arasında bulunan külçe gümüşü Mekke yoksullarına dağıtılmak üzere yollamıştı. 

      Mekke'nin tahıl tedarik ettiği Neccar'ın reislerinden Sümame b. Usal'in Müslüman olması, Mekke'de gıda sıkıntısını dahada artırmış, bu durum Fethin önünü açmıştı. Hz. Ali , İbn Abbas ve İbn Ömer'e göre bu âyetler kıyameti haber vermektedir. ( (Taberi).

     Her iki yorumu da destekleyen rivayetler mevcuttur.  Bizce pasaf, hem toplumsal hem kozmik kıyamet öncesiyle yorumlanmaya müsait bir açık uçluğu bünyesinde barındırır. 

     Üçüncü bir ihtimal daha var: bu azap mânevi de olabilir. Şöyle ki: Bir önceki sûrede geçtiği üzre." Kim Rahman'ın uyarı dolu mesajına kusurlu bir gözle bakarsa, ona bir tür şeytani ( öteki kişilik) musallat ederiz de, kendisi onun uydusu haline gelir." ( Zuhruf sûresi, âyet 36) 

     Rahmân'ın uyarısına tavuk karası bir gözle bakanlar, bulanık görmeye mahkum olacaklar. Tıpkı dumandan gözün görmediği ve güç belâ nefes alınan bir ortama mahkûm olduğu gibi.

      Bu duruma göre dumanla kaplanan gök, görüş ufkunun net olmayışına delalet eder. Bu da, muhataplaarın zihin ekranının kirliliğinin ifadesidir." ( Kur'an Meali. M.İslamoğlu)

      Sözün burasında, bir alıntı yazımla konuyu devam ettirmek istiyorum: Hani, Müslümanlar, bir Kerbela kıyameti yaşamışlar, Müslümanların bölük-pörçük olarak günümüze kadar gelmiş olduğu bilinmektedir. 

     " İmam Hasan-ı Basri demiştir ki: - Şeriat meselelerini araştırmak için bir öğrenci benim derslerime gelirdi. Hemen etrafı bir pis koku sarardı. Yanımdakileri bir üzüntü kaplardı. Ama onu meclisimize almamaya utancımız mani olurdu. En sonunda kendisine: 

     - Bu kokunun sebebi nedir? diye sorduk. O, bize kızarak:  - Ey aziz kimseler! Ben Kerbela vak'asında bulunmuştum. Beni Fırat sularını içirtmemek için nöbetçi bırakmışlardı. 

     Savaştan sonra bir gece bir rüya gördüm. Kıyamet kopmuştu. Ben de çok susuzdum. Ansızın Hz. Resul, Hz. Ali Murtaza Hasan Müctebâ, mazlum Hüseyin'i, Kerbela şehidlerini, Kevser havuzunun çevresinde toplu olarak gördüm.

     Kevser nöbetçileri ashab ve ahbaba su veriyordu. Bende ısrarla bir içim su istedim. Bana vermediler: - Ben susadım! diye bağırmağa başladım. 

     Hz. Rasul sesimi duydu: - Niçin bu fakire su vermiyorsunuz? diye sordu. Nöbetçiler: - Ya Rasulallah ! Bu kimse, Kerbela savaşında Fırat suyuna nöbetçi dikilmişti!" dediler: Hz. Rasul:

     - Bu adamı katranla sulayın! dedi. Bende katranı su sandım. Bir yudum içtim. Kokusundan nefret ederek korku ile uykudan uyandım. Bende de bu koku kalıp gitti. 

     İmam Hasan-ı Basri bu hali öğrenince O kimseyi bir daha meclise sokmadı. O bahtsızda en kısa zamanda en ağır belâlara uğradı. Dünyadan gitti.." ( M.F. Gürtunca, Kerbela Şehidleri, sayf. 513) 

     Tabii ki, Kerbela vak'ası benim gibi düşününlere göre kopmuş, yaşanmış bir kıyamet anıdır. Çünkü, Rasulullah (sav)'in 760 küsur ahfadının tümüyle kılıçtan geçirilmesi, türlü türlü eza ve cefalara maruz bırakılmasıdır. 

     Netice olarak;

     Ne acı ki, ümmeti Muhammed, daha dünyada yaşar iken, bir hayli kıyamete ait hikayeleri, bir kısım uydurmaları dinleyerek, adeta kıyamet gününü yaşar olmuşlardır. 

      İleriki bölümlerde, kıyametin var sanılan büyük alametlerinden bahsetmeye çalışacağım. Ye'cüc-Me'cüc nedir izahına gayret edeceğim. 

     ! Süleyman(as)'ın âsasını kemiren 'ağaç kurdu' olarak geçmiş." ( Sebe sûresi âyet 14). " Bir de " Ve ( O vahyi işitmeyen ölüler sağırlar) aleyhindeki söz/azap gerçekleştiği zaman, onlar için yerden bir canlı / dabbetûl'arz çıkarırız da o onlara ayetlerimize gönülden inanmadıklarını söyler." ( Neml sûresi, âyet 82) 

     Maalesef, pir ve tarikat evlerinde Deccalin gelmesi, mehdi, mesih kimlerdir. Hz. İsa'nın Şam'aki beyaz minareye inmesi anlatılmaktadır. 

     Tabii ki, etraflarındaki kitleleri oyalamak, yanı başlarında tutmak, kaçırmamak için bu tür tılsımlı, ilginç, esrarengiz hikayelere ihtiyaçları bulunmaktadır. Bunlar olmazsa, müridan teker teker firar edecekler,, sırtlarındaki cübbeyi de atacaklar, uzun uzun tesbihleri bir tarafa fırlatacaklardır. 

     Rabbimiz!.. Kur'an'da vukuu buyurulan kıyametin dehşetinden bizleri masun ve muhafaza buyursun!.. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın