Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Körü Körüne Ataların yolunu Taklit

 " Ve eğer dünyanın tüm ağaçları kalem olsa denizleri de mürekkep, buna yedi deniz daha eklense, Allah'ın kelimeleri yine de tükenmez. Çünkü Allah'tır her işinde mükemmel olan, her hükmünde tam isabet kaydeden ." ( Lokman sûresi, âyet 27 ) 
      Tüm ayeti kerimeler karşısında olduğu, bu muhteşem ayeti kerimenin karşısında kamaşmayan göz kör, secdeye kapanmayan kalp ölü, kıyama kalkmayan veya umursamayan akıl felç olmuştur. 
     Çünkü, Kur'an'a nazire getiren insanlar, onun anlamı ile, emirleri ile meşgul olacakken, bid'at ve hurafelere dalanlara ne demeli, nasıl kınamalı, nasıl uyarmalıyız? 
     Her defasında uyardığıımız, uyarıcı yazılarımızı yazmağa devam ettiğimiz gibi, maalesef, Müslüman kitleler, kalplerini, gönüllerini, inançlarını Süleyman Çelebi'nin bir şiir dizeleri olan Mevlid okumaya teslim etmişler, mevlid telaffuz edildikçe, nameli nameli okundukça, aziz Kur'an'dan huzur ve haz duymayan kimi Müslümanlar kendilerinden geçmekte, mevlid okuyan okudukça başını bir kere sallarsa, dinleyen Müslüman sanki secdelere kapanacak kadar heyecan duymaktadır. Şu alıntı yazımı birlikte teati edelim:
     "  ( Lokman) surede körü körüne ataların yolunu taklit kınanır: " Kendilerine " Allah'ın indirdiklerine uyun!" denildiğinde; " Asla, biz sadece babalarımızın hayat tarzına uyarız!" derler" ( 21) Burada yerilen taklittir. Zira taklit, insanın kendisine verilen irade ve aklı yok saymasıdır.      İradeyi ve aklı yok sayan insanı insan eden bu iki nimete ihanet ediyor demektir. Bu âyet aynı zamanda şu mesajı verir: Hakikatin referansı atalar değildir. Ancak Lokman'ın öğütlerinde olduğu gibi, Lokman gibi iyi olan ataların yine iyi olan öğütleri tutulmalıdır. ( 12-19)      Sûrenin altan alta, ebeveyn -evlat ilişkilerini işlediğini sonlarında yer alan 33. âyetinden de çıkarabiliriz. Bu âyette verilen mesaj, eğer evladınıza şefaat edecekseniz ey anne-babalar, onu öte dünyada değil bu dünyada terbiyenizle örnek oluşunuzla, öğüdünüzle, doğru yönlendirmenizle yapın!     Aynı uyarı evladın ebeveyne ikramı için de geçerlidir. Hesap günü, hiç bir ebeveynin evladına ve evladın ebeveynine yararı olmayacaktır.     " Ey insanlık! Rabbinize karşı sorumluluğunuzu hatırlayın! Dahası ne anne babanın çocuğuna, ne de çocuğun anne babasına hiçbiy fayda sağlamayacağı bir günün dehşetinden sakının! Unutmayın ki Allah'ın vaadi gerçekleşecektir. Şu halde bu dünya hayatı sizi asla ayartmasın; dahası, aldatıcının hiçbir türü sizi Allah ( hakkındaki asılsız düşünceler) ile aldatmasın." ( Lokman sûresi, âyet 33 ) 
Sûrenin son âyeti, Kelam edebiyatımızda " beş gaybi konu" ( Kuğayyebât-ı Hamse) gibi yanlış bir başlıkla tahsis edilen 34. âyettir. Esasen bu âyetin lafızlarının şahitliğiyle asla hiçbir insanın bilemeyeceği ve yalnız Allah'ın bileceği vurgulanın mevzu 5 değil 3'tür.      1. Son Saat'in bilgisi,     2. Yarın ne kazanacağı,     3. Nerede öleceği. " ( Kur'an Sur. Kimliği, M. İslamoğlu, sayfa 267-268) 
     Sonuç yerine,
      Ne yazık ki, atalarcı zümreler, kişiler, Kur'an karşısında ayak diremekte, "illada atalarımızın yolu "diyerek inatlaşmaktadırlar. Oysa, utanmak, sıkılmak, hicab duymak dini, Kur'anî bir zarurettir. Ne demek, atalarcı zihniyet mensuplarının aziz Kur'an'la yaka paça didişmeleri, ayak sürtmeleri?
     Süleyman Çelebi'nin " Vesiletün Necat"ını, bir şiir, bir anı, bir heyecanın eseri, bir hocanın, bir imamın duygusu olarak anlamalı ama, bu şiir türü eseri,  Kur'an'laştırmamak, okudukça el açıp ölü ruhlarına hediye etmek neyin nesidir acaba? 
     Hal böyle olunca, İslam tarihinde, öylesi hatiplerin konuşmaları, şairlerin dizeleri gündeme oturmuştur ki, Kâbe'ye asılan şiirler bile, Kur'an kaşınsında iflas eder iken, merhum Süleyman Çelebi'nin mevlidini dinleştirmek, onu Kur'an'ın üzerine çıkarmak hangi cüretin, hangi inkarın mahsulüdür? 
      Atalarcılık, ataları taklit, ataların yolundan gitmek gibi ayıp, çirkin, ucube zihniyet ve düşünceler, ümmeti perişan etmiş, kabirlerin başları mevlid törenlerinin ölülere hediye edllme merasimlerinden geçilmemektedir. 
      Tabii ki, bu işde yine Diyanet İşleri Başkanlığına düşmektedir. Din İşleri Yüksek Kuruluna havale edilmelidir. Din İşleri Yüksek Kurulu, atalarcı zihniyet mensuplarından korkmamalı, " din elden gidiyor" palavralarına ödün vermemelidir. Rabbimiz!.. Bu aziz millete Kur'anî alanda, yönde güç ve kuvvet bahşeylesin!.. Selam ve dua ile...
     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın