Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

KUR'AN; HAYATIMIZIN NERESİNDEDİR?..

" ( O gün) Resul diyecek ki , ' Ya Rabbi! Benim kavmim bu Kur'an'ı mehcûr bıraktı." ( Furkân sûresi, âyet 30) 

       Hamdü sena olsun ki, bu gün yer yüzünde en çok okunan aziz kitabımız Kur'an-ı Kerim'dir. Tecvid kurallarına riayet edilerek, meddi ile, gunnesi ile, tüm makamları ile riayet edilerek okunan bu aziz Kur'an, ne yazık ki,çok  okunmasının yanı sıra, anlaşılma, taakkul etme, tedebbur etme sıkıntısı yaşamaktadır. 

      Örneğin, Ramazan ayı boyunca, TRT 1'de, " Kur'an'ı Kerim'i güzel okuma" proğramını yakînen takip etmiş biriyim. Tabii ki, okunan ayetlerin mealleri alt yazıda verilmiş olsa da, bana göre, bu tür proğramlar yeterli olmamakta, kariide güzel ses, makam, kıraat, çekme, çökme, indirme, bindirme, yükleme aranırken, mes'elenin en mühim kısmı olan " Kur'an'ın anlaşılma" kısımı es geçilmiştir. 

      Okuyan hafızlara verilen altınlar, masraflarının karşılanması çok güzel olmuştur. Zaten, gözümüzde yoktur. Ama, gelin görün ki, 2021 yılı Ramazan ayında, Kur'an'ın milletçe anlaşılma mes'elesi bir adım öteye götürülmeli değilmiydi? 

     Tabii ki, Kur'an'ın bu anlaşılmaz oluşunu fırsat bilen bir kısım teberrüken okuyanlar, geceleri hayırlı rüya görmek amacıyla istihareye yatanlar, cifirciler, ebcedciler, tılsımcılar, cadıları ve  cin kovanlar, kovalayanlar , nazardan korunmak için okuyanlar için kitabımız aziz Kur'an baş ucu kitabı olmuş, bu tür eğri-büğrü yollara sapanlara prim verilmiştir. 

     Veya Kur'an okuyan karilerde ses tonu, telaffuzu, sesin Davudi şekli, hüzzam makamı , hicaz, kürdi okunuş biçimleri takip edilir olmuştur. Hiç bir zaman, hayatımızın neresinde olduğu düşünülmemiş, göz önüne alınmamıştır.

     Kur'an'ı Kerim; bazanda suya okunmuş, acizlere, hastalara, sayrılara, kötürümlere, dermansızlara okunarak şifa talep edilmiştir. Lakin onun hayat bahşeden, yön gösteren, medeniyet kitabı, prensipleri hiç bir zaman göz önüne alınmamıştır. 

      Kur'an; bazı zamanlarda da, camilerde ölü ruhlarına mevlid okutmaları esnasında mevlide destek olmuş, tegannilere güç derman vazifesi görmüştür. Şu alıntı yazımda teati edildiği gibi:

     " Bu mevlidleri ölülerine okutanların bir kısmı, namazdan ve takvadan uzak insanlardır. Cahil hoca ve mevlidhanları parayla iğfal ederek, onların bu âdetini istismar etmelerini ve buna bolca para harcamalarına karşılık, bu camilerde Allah'ın dininin ilmi ve fıkhının öğretilmesi ve öğrenilmesini ne düşünürler ve ne de buna bir teşebbüsleri olur. 

     Kandil adıyla kutlama mahalli edinilen bu gece ve günler, Hristiyanlıktaki " güfran ve tevbe" anlayış ve inancının Müslümanların arasında yaygınlaşmasına sebep olmuştur. Böylece " beş vakit farz namazı" ve dinin bir çok şearini terk eden fasıkların ve facirlerin, kendilerini affedilmiş, sevaba girmiş zannedilmesine ve yanlış düşüncelerin kalplerinde daha da kökleşmesine yardım edilmiş olmaktadır.

     Kimi tarikat ehlinin mescidlerde ve camilerde def, kudüm ve zil eşliğinde raks edercesine halka halka olup -güya- zikretmeleri ise asla Allah'ın Rasulü'nün (sav) Sünneti ve Dininden değildir. 

     Bazılarının da üstlerini başlarını soyup müzik ve kasideler eşliğinde kendilerine şiş sokmaları geerçekten bir Hindu geleneği, edep ve ahlak dışı bir hareket ve çirkin bir bid'attır. 

     Bu, İslâm'da Budist ve Mecusi dinlerinin geleneklerini ihdas eetmektir. Bu, er- Rahman olan Allah'ın sevdiği ve razı olduğu bir fiil değil, şeytanın sevdiği ve razı olduğu bir ameldir.

     Mevlid kutlamalarının " bid'at-ı hasene" olduğunu söyleyen âlimlerin dayanakları ise, bu münasebetlerde Kur'an'ın tilavet edilmesi, Rasulullah'ın (sav) medhinin yapılıp O'nun (sav) adının ve siretinin hatırlanması ve Müslümanların toplanmasıdır." ( Kandil Geceleri, Bin yıllık yanılgı, M.E. Akın, say. 265)

     Sonuç yerine;

     Maalesef, duvarlarda asılı duran Kur'an'a karşı ayaklarını bile uzatıp yatmayan Müslümanlar, onun yüce emirleri karşısında "tıss" bile diyememektedir. 

      Hatta, aziz Kur'an'a " abdestim yoktur" diyerek elini uzatamayanlar, süremeyenler,  onun tefsirini okumayı, mealini takip etmeyi günah saymaktadırlar. 

      Halbu ki, aziz Kur'an; ne kadar tetkik edilirse edilsin., ne kadar anlaşılırsa anlaşılsın, Müslümanların duyguları açılacak, bilgi sahibi olacaklar, yapmış oldukları kulluk vazifelerinden haz alacaklardır. 

        Ne demek Kur'an'ın anlamını alimler bilir, hocalar anlar demek ayıbın ayıbı, çirkinliğin çirkinliğidir Halbu ki, böylesi Kur'an'dan kaçmanın hesabı sorulacak, bizlere yüce Allah: " Siz hiç Kur'an okumaz mısınız?" diye bu Kur'an'dan kaçışın hesabı sorulacaktır? 

     Rabbimiz!.. Bu kıt anlayışlılara akıl fikir ve izan nasibi müyesser eylesin!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın