Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

KUR'AN, MÜ'MİNLERE NE ZAMAN ŞİFA OLMAKTADIR?..

" Yine de ki: " Hak geldi, batıl ise yıkılıp gitti; çünkü her bâtıl zaten yıkılıp gitmeye mahkûmdur!" (İsra sûresi, âyet 81)

" İşte Biz Kur'an-ı, ona inananlar için ( iç dünyalarını onaran) bir şifa ve rahmet ( eczanesi) olarak indirdik; ama o, zalimlerin yalnızca yıkımını artırır." ( İsra sûresi, âyet 82)

Ayeti kerimelerin yorumu şöyledir:

" Batıl hakkın, karanlık aydınlığın yokluğu halidir. Enerjinizi batılı götürmek için değil hakkı getirmek için harcayın. Zira bâtıl kendi başına bir varoluş hâli değil, hakkın yokluğu hâlidir. Nihayet hakk'ın tahakkuk etmek gibi, batılın da batmak gibi bir tabiatı vardır.

Eğer min'i teb'idiyye olarak alırsak mana " Biz Kur'an'dan..." olur. Biz min'i beyaniyye olarak aldık. Zira mü'minler için, Kur'an'ın bir kısmı değil tümü şifa ve rahmettir.

Kur'an kendisine iman ön bilgisiyle yaklaşan mü'minin imanını, küfür ön yargısıyla yaklaşan kâfirin küfrünü ve münafığın nifakını artırır." ( Kur'an Meal-Tefsir)

Buu giriiş bölümünden sonra, şu hususları arzetmek iistiyorum. Ne yazık ki, geleneksel düşünceler, atalarcı zihniyet Müslümanları aziz Kur'an'ın bir kaç ayetini referans alarak şifa olduğuna inanmışlar, bunu dillendirmiş ve yaşamışlar ve yaşamaktadırlar.

Halbu ki, Kur'an; baştan sona kadar, yani 6236 ayetinin tamamı Mü'minler için bir şifa, inanmayanlar için, inkarı ve küfrü tercih edenler için küfürlerini artırıcı bir kitaptır.

" Burada toplumsal hayatın ilkelerinden bahsedilmektedir, insan bünyesini fesada uğratan hastalıklardan değil. Elbet " Allah şafidir". Hem toplumsal hayatın hastalıklarını tedaviye, hem de ferdin bünyesini fesada uğratan hastalıklara şifa vermeye muktedirdir. Biz burada Allah'ın neye kaadir olduğunu veya O'nun kudretini konuşmuyoruz. Kur'an'ın mü'minlere şifa zalimlere hüsran veren bir kitap oluşunu konuşuyoruz.

Bu nedenle buradaki şifa, düşüncelerdeki kin, nefret, bozgunculuk , birbirlerine karşı düşmanlık gibi hastalıkları, hak ve adalet anlayışı ile batılı terk edip Hakk'a sarılmak suretiyle tedavi etmesidir.

" Zalimlerin hüsranını artırır" ifadesiyle de taraflardan birinin başarısı, muhalifinin üzüntüsünü artıracağından zalimler için hüsran olmaktadır. Müslümanların birbirlerine karşı sevgi, merhamet, kardeşlik ve fedakarlık duygularıyla kaynaşmaları, zalimlerin içini kanatmaktadır. Müslümanların birlik ve beraberlikleri güçlendikçe onlar daha da zayıflamaktadır. Beklediklerini bulamayıp hevesleri kursaklarında kaldığından hüsranları artmaktadır.
Bu ilahi mesaj bugün böyle anlaşılmayıp Kur'an'a muska gözüyle bakıldığı içindir ki müslümanlar hüsranı yaşamaktadırlar. Söz dinlemeyen, ebeveyninin öğütlerine kulak asmayan yaramaz çocuğun sonu, perişan olduğu gibi Allah'ın indirdiği şifalı öğütlerle, dünyevileşme, bireyselleşme, demokratikleşme ve hevasına kul olma hastalıklarını tedavi etmeyen müslümanların da sonu hüsran olmaktadır.

Kur'an'ın düşünce ve değer yargılarındaki hastalıklara şifa ve rahmet olması için onun, doğru okunması gerekir. Mesaj doğru okunmazsa şifa olma özelliğinden elbette istifade edilemeyecektir.

Doktorun ilaç almak için yazdığı reçeteyi hastanın boynuna asmak veya reçetenin suyunu içirmek yahut ilaçların adını okuyup hastaya üflemek ne kadar manasız vee yanlış ise müslümanların, Kur'an'ın şifa oluşuna bu mantıkla bakmaları da o kadar yanlış, anlamsız ve manasızdır." ( Müsl. Sorunları, H. Bülbül, sayf. 272-273)

Maalesef, bizler aziz Kur'an okunmasını, anlaşılmasını ve emirlerinin yaşanmasını bir tarafa bırakarak, Kur'an'ın belirli ayetlerini, dillendirilen surelerini ele alarak, diğerlerini duvara asmak, "kutsaldır" gözüyle bakar olduk.

Bir kısım geleneksel düşünce erbabı hocalarımız, zikredilen şifa ayetlerini hastalıklara şifa olarak, kanseri tedavi edecek, şeker hastalarını önleyecek, çeşitli illetleri tedavi eder gözüyle okuduk ve sigara içmeyi, ara sıra da sarhoş olmayı mazur gördük.

Oysa, birlik ve beraberliğimizi kaybetik, terörizm, ayrılık, gayrılık, sen ve ben kavgalarına önleyici nazarla bakmadık. Örneğin; şu günler içirisinde bulunduğumuz politik günler tam bir ayrılık ve gayrılık curcunasına dönüşmüş durumdadır.

Soruyorum... Aziz Kur'an ne yapsın, dine, imana küfreden, ayrılığı, ayrılmayı düstur edinmiş zavallıyı, mezhepçiliği, sen ve ben düellosunu şiar ve meslek edinmiş biçareyi ne yapsın ki?

Netice olarak;

Yukarıdan beri anlatıldığı, ifade edildiği gibi, aziz Kur'an'ın tümünün şifa olması için millet olarak onun tümüne sarılmaktan başka çaremiz bulunmamaktadır.

Öylesine, " hocaya okuttum", " hocaya muska yazdırdım" hilesi bu millete bir şey kazandırmamış, bundan sonra da kazandırmayacaktır.

Kur'an'ın tüm ayetlerinin şifa olması için onun tamamına iman edeceğiz, onun emirlerini yaşayacağız, düsturlarını baş tacı edeceğiz ki, milletin tüm sorunlarına çare olsun, çözüm olsun ve şifa olsun.

Bu Kur'anî ilkelere inandığımız, inandığımızı hayat düsturu yapmış olduğumuz zaman, görülecektir ki, birlik ve beraberlik sağlanacak, tesanüd, yardımlaşma, düşkünü kalkındırma ve koruma meziyeti ön plana çıkacaktır.

Kur'an'ın şifa olması için top yekün ona inanmalı, emirlerini yaşayıp, hayatımıza yerleştirmeliyiz. Onsuz bir hayatın karanlık, kör ve topal ve batıl olduğunu kabul etmeliyiz.

Son sözler olarak, Rabbimiz!.. Bizleri bu inançla yaşatsın, bir eylesin, beraber eylesin, ikilikten, ikircilikten uzak eylesin!.. Selam ve dua ile...

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın