Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Mezar Ziyaretlerinde Mum Yakma

MEZAR ZİYARETLERİNDE MUM YAKMA HURAFESİ !..    

 İslamî emirlerde, Kur'anî kaynaklarda; ölü mezarlarına, türbelere, yatırlara, ermiş zannedilen insanların makberlerine mum yakma adeti bulunmamaktadır. 
     Mum yakma adeti, daha çok eski Orta Asya geleneklerinde, yani " Şamanizm" inancında muteber, geçerli, tatbik edilen  hurafi bir eylemdir. 
     Diğer taraftan, Kiliselerde, azizlerin heykellerinin  önünde, ikonların önlerinde tatbik edilen bu tür iğreti, hurafi eylem ve ameller, Müslümanların hayatlarında, yaşam tarzlarında kesinlikle yaşanmamış ve bulunmamaktadır. 
       İslam'ın, tüm devir ve zaman dilimlerini inceleyin,. tetkik ediniz, böylesi bir hurafeye rast gelmeniz mümkün değildir. 
      Onun içindir ki, ülkemizde, milletin önünde duran, kitleleri idare eden insanların daha dikkatli olması, ne yaptığını, ne yapacağını iyi bilmesi elzemdir. 
      Mezarlara, mum yakma yerine, daha değişik, ölmüşün ruhu için kimsesizlere yardım, açlara, fakir fukaraya gönül alıcı, destek olucu şeyler yapmak daha faydalıdır. 
       Bir kere, mezar başlarında, bir değil, bin kere bile mum yakılmış olsa, ne ölüye, nede diriye bir faydası dokunmayacak, sadece Yahudi ve Hristiyan geleneklerini yaşatmaktan öteye bir adım atılmamış olacaktır. 
      Çünkü, bizler milet olarak, Müslümanlar olarak, her türlü hurafenin, ilkelliğin, eski yortuların hortlatılmasına karşı olmamız hasebiyle, mezarlara mum yakmak, türbelere çerağ sunmak, türbelerden, yatırlardan bir şey istemek, medet beklemek cahilliğin daniskası, zavallılığın en belirgin özelliğidir inancındayız..
     Kim olursa olsun, görevi, yetkisi, pozisyonu nasıl olursa olsun, bizler, batılın, yanlışın,. İslam karşıtı hususların daima karşısında olmayı, doğruyu, hakkı hatırlatmayı, söylemeyi bir görev ve mesuliyet biliriz. 
      Üzülerek ifade etmeliyim ki, bir kısım insanlarım; " Din cahili" olmaları ısebebiyle, Şamanizm artığı, Orta Asya kültüründen sarka gelen bu tür yanlışları, sapkınıkları devam ettirmeye niyetlidir ve bundan da ölmüşlerinin hissedar, sevap kazanacağına inanmaktadırlar. 
     Yukarı satırlarda da, arzettiğim gibi, bu milletin çocuklarının, liderlerinin hem ölmüşlerine, hem de dirilerine karşı büyük oranda görevleri bulunmaktadır. Ölmüşlerinin ruhları için dua etmek, günahlarının affı için tevbede bulunmak, sonrada ölmüşlerin ruhları için öksüzlere, yetimlere, kimsesizlere hayır ve hasenatta bulunmak daha iyi, daha faydalı olmazmı?.. 
     Netice olarak;
      Dün ve bu gündür, İslam, Kur'an ve bu iki kavramın temsilcilerei rolündeki din adamları, bilginleri, hakkı söylemekten, kimsenin konumu sebebiyle susmaktan Allah sığınmaları gerekir.
     Çünkü, bu tür ikazları imparatorluk döneminde yaşamış bir milletiz. Ebussuud efendinin, Zembilli Ali efendinin, cihan imparatoru Yavuz karşısında bile susmadıkları, doğruyu, hakikati söylemekten, yerinde ikazda bulunmaktan çekinmedikleri bilinmektedir. 
     Hani, Yavuz; son anlarını yaşarken, Hasan Can hatırlatıyor: " Hünkarım, hakka vasıl olma zamanı yaklaşmıştır, hakla bir olun" sözü karşısında koca Yavuz: " Hasan Can, sen beni kimle beraber bilirsin" diye ikaz etmiş ve uyarmıştır. 
     Dolayısıyla, bu milletin önünde giden, gitmekte olan kimselerin, her yapmış oldukları  eylemler, hakka, doğruya, hakikate uygun olmalıdır ki, insanlar bundan hisse kapmış, örnek almış bulunsunlar. Aksi halde,
       Geçmişlerinin mezarlarında, kabirlerinde yortu yaparlarsa, mum dikerek yakarlarsa, millet ne yapmaz ki?.. Milletinde yapacağı şey, ölüye mevlid okumayı, türbelere bez, çaput bağlamayı dini hüküm haline getirmiş olurlar!.. 
     Rabbimiz!.. Bu millet evlatlarına akıl, feraset, idrak nasibi müyesser eylesin!.. Selam ve dua ile...
     Şerafettin Özdemir...

Facebook Yorum

Yorum Yazın