Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

MİLLETİMİZE; ZORLA GİYDİRİLEN KİMLİK!.. 

 " Allah faizin bereketini alır ve ( emanete sadıklar için) yapılan hayrı ( kattığı bereketle) artırır. Allah günahda ısrar edenler hiç bir inatçı nankörü sevmez." ( Bakara sûresi âyet 276) 

     Malum olduğu üzere, ayeti kerime içerisinde geçen " Sadakât: sadakalar" demektir. Aslında sadaka'ya Allah'ın emanetine sadâkat olduğu için bu isim verilmiştir. 

     Çünkü servetin, malın, zenginliğin emanet olduğunu bilenler paylaşırlar ve paylaşmak emanete sadakattır. Dolayısıyla, her işin  püf noktası, matematiksel olarak ne kadar kazandığınız değil, kazandıklarınızın mutluluğumuza , kalbin huzuruna katkısıdır.

     Bunu belirleyen, tayin edense, kârın ve kazancın çok fazla oluşu değil bereketi ve temizliğidir. Çünkü haram hain, helal vefalıdır. Kaybeden Müslüman için en kara gün Hesap Günü'dür. Ve "ak akçe kara gün içindir" .

     Kazançların bir de yüce Allah'a göre sınıflandırması vardır. Müslüman kazanır, kazanması gerekir. Helal yoldan kazanılan bu mala Allah bereketini verir. İşte, yukarıda zikredilen ayeti kerime malın, helal kazıncın bereketini yakıp kül eden faiz melanetine değinmektedir. 

      Ne acı ki, son bir asırdır milletimiz faiz haramı ile karşılaşmış, bu haram, gitikçe gırtlağına sarılarak öldürmek, katletmek, boğmak derecesine getirmiştir. 

     Çünkü, aziz milletimiz, aleni olarak, açıktan faiz yemeye, haramlarla iştiğal etmeye yavaş yavaş alıştırılmış durumdadır. Böylesi bir alıştırma ameliyesi, gün geçtikçe dozajını artırmakta, sokak, köşe bucak, bakkal dükkanı açılır gibi bankalarla yüz yüze getirilmiştir. 

     " Haliyle bu topluma zorla giydirilen bir kimlik tabi biz buna deli gömleği de diyebiliriz- oluşmuştur. Bu durum toplmu uzun süredir ne olduğunu, kim olduğunu  fark edememe, belirsizlikler içerisinde bocalama ve sonuçta yönsüzlük dediğimiz bir girdaba doğru sürüklemiştir. 

     Tabi hafızasını kaybeden bir toplum hemen akabinde irade ortaya koyamama, neyi talep edeceğini, hangi davayı savunacağını, hangi değerler için mücadele edeceğini bilememe gibi bir sıkıntıya maruz kalır hale gelmiştir. 

     Bir toplumun toplum olabilmesi için ortak ideallerin bir araya gelmesi lazım. Yoksa toplum olmaktan çıkar, topluluk olur. Yani sıradan kitle ve kalabalıklara dönüşür. Toplumun bu anlamda biraz daha örgütlü olması gerekiyor.

     Yani bu anlamda içinde yaşadığımız halk kitlesine ne kadar toplum diyebiliriz? Doğrusu buda biraz tartışma konusu. Bu toplumda topluluk ve kitle özelliği biraz daha fazla ortaya çıkıyor. 

     Yani başta da belirttiğimiz gibi ilk etapta hafızasızlık, ikinci etapta iradesizlik var. Bunun açılımında toplumun şu zaaflarını da tesbit edebilirz. Görebildiğim kadarıyla toplumda ciddi bir duyarsızlık kendini gösteriyor.

     Yani olup biten şeylere tepki vermemek, dert edinmemek - ki biz buna tepkisizlik eylemsizlikte diyoruz- had safhada. Yine bu toplumda şöyle bir yozlaşmanın da hızla yaygınlaştığını görüyorum. Değersizleştirilimiş bir toplum var. " ( Vuslat, Haziran 2008, R. Kayan, sayfa 36) 

       Milletimize zorla giydirilen kimlikten maksat, milletimizin İslami düşüncesinin ala bora edilmesi, Laiklik denilen baskı eyleminin egemen olmasıdır. İslamî alanda düşünmemesi, düşünse bile bunun beyninde saklı kalması, kalbi duygularının dışına taşmamasıdır. 

      Yani. İslam'da bir devlet nizamı var mıdır, yok mudur hususunda ketum olması, camiide namazını kılıp, orucunu tutup, teravihini kılarak, cuma namazına hasbelkader müdavim olarak, bunun dışında bazan kahvede kağıt oynaması, bazan düğünlerde halay çekip ortama ateş açması, elinde sigarası, zaman zamanda birasını içerek keyfince eğlenmesidir. 

      Ama, bunun dışında, İslami kimlik, İslami düşünce, İslam'ın devlet olma ideali, kat'iyyen düşünülmemesi, kimliksizliğin en belirgin özelliğidir. Yani nötr bireyler, etliye, sütlüye karışmayan Müslüman kitleler!.. 

      Şayet, yukarıda ifade edilen boşluğun, hiçliğin dışına taşınmış olursa, "İslam'ın devlet sisteminden bahsetmesi, onun için gayret etmesi" mes'elenin sonu olacak, kodeslerde, dipçikler altında inim inim inlemesi demektir. 

     " .. Değerlerinden kopan, öze dönüşten uzaklaşıp kendine yabancılaşma sürecini hızlandıran bir değersizleşme... Özellikle müt'aal değerlerin rabbani değerlerden kopup, önce  batı dünyasının sunduğu değerlere ilgi duyup, fakat şimdi hiçbir değerle kendini tanımlayamayan bir değersizleşmeyle karşılaşıyoruz.

      Bu anlamda toplumun bir çürümeye ve çözülmeye doğru gittiğini görüyorum. Tabi buna bağlı olarak gayesizlik, hedefsizlik dediğimiz bir sıkıntıyla karşı karşıya kalıyoruz. Yani toplumun içine girdiğimiz zaman basit gündemlerle, seviyesiz konularla , insanların kendilerini tükettiklerini çok rahat bir şekilde görebilirsiniz. 

     İşte bu da bu toplumun hedefsizliğini gösterir. Yani lakayt bir toplum, ilgisiz bir toplum ve bunların verdiği sıkıntıları görüyoruz.. " ( a.g.d.) 

      Netice ve sonuç olarak;

      Mü'minler olarak, hangi çağ olursa olsun, hangi sistemde yaşanılırsa yaşansın, İslam'ın var olması, varlığını koruması ve " bende varım" demesi için, görevimizi, mesuliyetimizi müdrik olmalı, bu uğurda dur durak bilmeden çalışmak zorundayız.

     Yani, Mümin bireyler olarak, illaki Batı iradesine, kültürlerine bağlanmak, uymak,, adapte olarak kölelik yapmak zorunda değiliz. 

       Varsın, Batı değerlerine iman edenler iman etsinler, Batı'nın " domuz çiftliklerinde" köle olmayı düşlesinler ama, bizler, mü'minler olarak özgür Müslümanlar olarak, kimsenin, hiç bir mekanizmanın kulu, kölesi olmamalıyız.

      Tabii ki, bunları düşünürken, serkeşlik yapmadan, anarşizme meydan vermeden çalışacağız. Çünkü, kargaşa çıkarmak, fitne yaratmak İslam'da nehyedilmiş, haram kılınan hususlardır.

     "Fitne kıtaldan beterdir" sözü, boşu boşuna söylenmiş, dile getirilmiş bir söz değildir. Metodumuz, Rasulullah (sav)'in Mekke dönemi metodu olmalıdır. Korkmadan, ürkmeden Kur'anî emirler doğrultusunda çalışacağız, çalışmalıyız. 

      Milletimize, bin yıldan bu yana anlatılan, enjekte edilen gelenekçiliğin, atalarcılığın aksine, Kur'anî düsturları anlatacağız, böylesi bir İslamî kitlenin vücud bulması için korkmamalıyız. Rabbim!.. Bu uğurda bizlere iman kuvveti lütfetsin!..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın