Misafir Kalemler

Misafir Kalemler

Mail: dinihaber@hotmail.com

Misyonerlik, Yahova Şahitleri, Oryantalizm, Müsteşriklik

M.Akif "Misyonerler gece gündüz çalışırken, acaba, oturup vahy-i ilahi mi bekler ulema"diyor.

Misyonerlerin gece gündüz çalışarak Hıristiyanlığı yaymaya çalıştıklarını, buna karşı bizim din bilginlerimizin adeta Allah'tan vahiy bekler gibi bir tembelliğin içinde olduklarını belirtiyor.

Misyonerlik,İncil'i Hıristiyan olmamış halklara yaymaktır.

İsa'nın misyonu "İsrail evinin kaybolmuş koyunlarını kurtarmaktır. Havarilerine şu emri vermiştir:"Şimdi, siz gidip bütün milletleri şahit edin, onları Baba, oğul ve Ruhu'ul Kudüs ismi ile vaftiz eyleyin, size emrettiğim her şeyi tutmalarını onlara öğretin, ben bütün günler, dünyanın sonuna kadar sizinle beraberim."(1)

Bu sözler misyonerliğin dayandığı temellerdir. Bu hedefi elde etmek için her türlü yola başvurmuşlardır. Bu uğurda doğuya yüzyıllar boyunca sayısız akınlar yapmışlardır. Hıristiyan misyonerlik faaliyetleri kimi zaman askeri, kimi zaman ekonomik, kimi zaman da sömürgecilik hareketleriyle birleşmiştir. Hedefleri "Hıristiyan İman Ruhunu" insanların kabul etmesine zemin hazırlamak olmuştur. Amaçları, Hıristiyan imanını yaymak olan misyonerleri, bazen bir öğretmen, bazen bir asker, bazen bir doktor, bazen de bir barış gönüllüsü olarak görebilirsiniz. Herkesin yardımına koşan bir rahip veya rahibe, bir sosyal faaliyetçi veya bir düşkünler evi kurucusu, bir istihbaratçı, doğu'da karışıklıklar çıkaracak, milli birlikleri bozacak bir eleman olarak da görebilirsiniz. Misyoner, kendisini kiliseye adayan bir adam, aynı zaman da İncil'in bir neferidir. O hiç kimsenin çalışmadığı yerlerde bile çalışabilir.

Hıristiyan misyonerler için en tehlikeli ortam, sağlam değerler sistemine dayalı toplumlardır. İnanç sistemlerine ve geleneksel değerlere sıkı sıkıya bağlı toplumlarda misyonerler, toplumu yozlaştırma ve dejenere yolunu tercih etmektedirler.

Misyonerler, sarsılmış ve boşlukta kalmış insanlara daha çabuk yanaşabilmektedirler. Batılılar her zaman, Türkiye’yi İslam dünyasının beyni olarak görürler, eski güçlü günlerini yeniden elde ederler endişesini taşırlar ve tedbirlerini de buna göre alırlar.

Memleketimizdeki meydana gelen olayların temelinde de bu vardır. Yıllardır silahlara, cephanelere giden paralar, oynanan oyunlar, heder edilen imkânlar, haçlı seferleriyle elde edemediklerini bugün misyonerlik faaliyetleriyle elde etmeye çalışmalarını ve oynanan bu oyunları her Müslümanın anlaması gerekir.

Batı, Doğu'yu her zaman egemenliği altında tutma amacındadır. Ülkemizde ilk misyoner mektepleri 19. yüzyılda Miss Mary Reinold tarafından İzmir'de açılmıştır. Misyoner mekteplerinin anası bu bayandır. 1904 yılında Ortadoğu'da 60 bin talebesi olan 6 bin misyoner mektebi vardı. Sultan II.Abdülhamit zamanında memleketimizde sayısı 400'ü aşan Amerikan kurumlarının yanında İtalyan, Rus, Avusturya, Alman kurumları da faaliyetlerini yürütmekteydiler. Mesela,Robert Koleji 1863 yılında Bebek'te bir misyoner olan Hamlin tarafından bir evde faaliyetlerine başlamıştır. 1894 yılında Elazığ'da Protestan misyonerlerinin açtığı okul sayısı 83, Diyarbakır'da 22, Erzurum'da 24, Bitlis'te 22'dir. 1926 yılında bu okullara kayıtlarını Türkçe tutma zorunluluğu getirilmiş, 1935'te Türkçe dersi zorunlu olmuş, 1937'de bir Türk müdür muavini bulundurma şartı getirilmiş, 1965 yılına gelince bu okulların hiç bir şekilde bina genişletmemesi, yabancı öğrenci sayısının Türk öğrenci sayısının % 20'sini geçmemesi gibi şartlar konulmuştur.(2)

Bütün misyonerlik faaliyetlerinin içinde Yahova Şahitlerinin özel bir durumu vardır. Diğerleri okullar, kolejler, hastaneler vs. gibi yaygın bir sistematik içerisinde Hıristiyanlaştırma faaliyetleri yürütürlerken, Yahova Şahitleri kitap, dergi ve vaaz üzerinde yoğunlaşmışlardır. Türkiye'de insanlarımız ne idüğü belirsiz, kökü dışarda bir çok çeşmeden su içmektedir fakat bu çeşmelerin nasıl bir çeşme olduğunu bilmemektedir. Bir su içerken gösterdiğimiz hassasiyeti dini sahada da göstermeliyiz.

Müslüman istiklal ve hürriyetini kimseye satmamalıdır. Dinini, kültürünü, tarihini bilen, benliğinin ve mensubiyetinin farkında olan nesiller yetiştirebilirsek, misyonerler ne yaparlarsa yapsınlar başarılı olamazlar. Onların gösterdiği gayretin pek azını biz Müslümanlar göstersek dünyanın büyük bir çoğunluğu Müslüman olurdu.

Yeryüzündeki her çeşit insana, memleketimizdeki her kesime biz Müslümanların ulaşması gerekir. Güneş gibi herkesi kuşatmalıyız. Hiç kimse dışarıda bırakılmamalıdır. Tabiat boşluk kabul etmez. İhmal eder, boş bırakırsak araya başkaları girer. Bu ümmetin fertlerini başkalarının kucaklarına teslim etmiş oluruz.

Hıristiyanlar Müslümanları kuvvet kullanarak yenemeyeceklerini anlayınca Müslümanlardan istifade etmeye ve Müslümanları tanımaya yöneldiler. İslam’ın karşısına silahla değil misyonerlerle çıkmaya başladılar. Bunun için Arapça öğrenmek ve tercüme faaliyetlerinde bulunmak gerekiyordu. K.Kerim'in batıdaki ilk meali 12. asırda yapıldı. 1312 Viyana konsili Paris, Oxford, Bologne, Selemenka, Roma Üniversitelerinde Arapça bölümlerinin açılması kararlaştırıldı. Mesela 9 Mayıs 1636 yılında Cambridge Üniversitesinde Arapça bölümü açıldığında bölüm başkanına hitap eden yazıda şöyle denmektedir: "Biz sadece bu dil ve edebiyata munhasır kalmak istemiyoruz, krala ve devlete, şark ülkelerindeki ticaretimiz vasıtasıyla hizmet ederken, kilisenin hudutlarını da genişletmek, hala karanlıklar içinde yaşayanlara Hıristiyanlığı tebliğ etmek isteriz."(3)

Burada bir kavram karşımıza çıkmaktadır. Bu kavram Oryantalizm'dir. Oryantalizm, Müslüman doğu ülkelerinde emperyalistlerce tam bir egemenliğin sağlanması ve bu ülkelerin halklarına tam olarak boyun eğdirilebilmesi için gerekli şartları hazırlamaktır.

Oryantalizm, Müslümanların inançlarını tahrip etmek, fikir binalarını yıkmak için, İslam dünyasına gelen misyonerlere ve sömürgeci güçlere ilmi techizat üreten manevi bir maden ve fabrikadır. Avrupalılar eskiden olduğu gibi bugün de İslamiyet hakkındaki bilgilerini bu konuda uzman gördükleri kendi adamlarının yazdıklarından almaktadırlar. Bunlar da haliyle Oryantalistlerdir. Burada bir kavram daha karşımıza çıkmaktadır ki o da müsteşrik kavramıdır. Müsteşrik Doğu'nun edebiyat ve inançlarını öğrenmeye çalışan insandır. İlk defa Fransa' da Sylvester de Sacy rehberliğinde Yaşayan Şark Dilleri Okulu, Fransız hükümeti tarafından inşa ettirildi. Bugün Doğu araştırmalarını gerçekleştirmek için kurdukları cemiyet ve dernekler sayısızdır. Muhtelif dillerde yayınladıkları 300'ü aşkın dergi ve süreli yayınları bulunmaktadır. İlimlerini Müslümanların zelil kılınmasına, İslamiyet’in şan ve değerinin zayıflatılmasına sarfettiler. Buna karşı çıkan insaflı müsteşriklerinde olduğunu belirtmeliyiz.

Müsteşriğin hedeflerini şöyle sıralayabiliriz. 1.İslamiyet’le mücadele etmek, ondaki zaaf noktalarını ortaya çıkarıp bu dinin Hıristiyanlık ve Yahudilikten alındığını belirterek onun değerini düşürmek. 2.İslam'ın hakikatlerini kendi din mensuplarından gizlemek. İslam'ın eksik ve kusurlu olduğunu göstererek Hıristiyanların İslam olmalarına engel olmaktır. 3.Müslümanları Hıristiyanlaştırmak.

Selam ve dua ile...

Aydın YIĞMAN

KIRKLARELİ MÜFTÜSÜ

 

1.Matta,xxvııı,19-20)

2.Türkiye'de Misyonerlik Faaliyetleri,TDV Yayınları,s,74-77)

3-Oryantalizm vey Medeniyetler Hesaplaşmasının Arka Planı,s,7)

Facebook Yorum

Yorum Yazın