Abdullatif Acar

Abdullatif Acar

Mail: acarabdullatif@hotmail.com

Müslüman Neden Yılbaşı Kutlamaz

 Malumunuz olduğu üzere yılbaşı yaklaşıyor. Pandemi önlemleri çerçevesinde kutlamalara getirilen kısıtlamalar nedeniyle birçok ülke bu sene yılbaşını istedikleri gibi kutlayamamanın ızdırabını çekecek gibi... Böyle bir burukluğun biz Müslümanların kalbinde olması, bir yönüyle kutlamalarla eş değerdir, unutmamalı!   Rutin hayatınızda, sırf yılbaşı diye yapılan küçük bir değişikliğin dahi sabaha kadar oynayıp zıplamaktan, pervasızca eğlenmekten, bir yönüyle farkı yoktur.  Önemli olan bize ait olmayan bu kutlamaları kalbimizden silmek, hayatımızdan tamamen çıkarmaktır.  

   Pandemi sürecinde Kâbe’nin bile ibadete kapatılması, camilerde cemaatle namaz kılamayışımız nedeniyle çektiğimiz ızdırap ve hasret, yılbaşı kutlayamıyorum diye çektiğimiz hasretten düşükse her şeyden önce imanımızı kontrol etmeliyiz.

   Salgın hastalığın vücudumuzu istila etmesinden korktuğumuz kadar genlerimize işleyen bu ithal virüsün ruhumuzu istila etmiş olmasından da korkmalı ve bu hastalıktan kurtulmak için gereken önlemleri almalıyız.

   Yüce Allah kurtuluş reçetesi ayeti kerimeleriyle, Peygamberimiz hadisi şerifleriyle, Müslüman’ın inancını bile tehlikeye sokan, kişilik kaybına sebep olan, değerleri yok eden farklı inanç sahiplerine hiçbir konuda benzememek için sıkı sıkıya tembihte bulunarak uyarmış, özellikle Hıristiyan ve Yahudilere karşı daha dikkatli olmamızı emretmişlerdir.

Bir ayetinde Yüce Allah şöyle buyuruyor:

“Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.” (Maide: 51)

  Peygamber efendimiz(s.a.v.) ise şöyle buyurmaktadır:

“Kim bir kavme benzerse, O da onlardandır.” (Ebu Davud; Ahmed)

   Büyük bedeller ödeyerek son toprak parçası elimizde kaldığında, tarihin karanlık sayfalarında kayıp olmaktan son anda kendini kurtaran milletimiz için kaleme aldığı istiklal marşının yazarı büyük mütefekkir Mehmet Akif Ersoy, "Yarab bu millete bir daha istiklal marşı yazdırma" diye dua etmişti.

   Aynı Akif, bizim değerlerimize uzaktan yakından uyuşmayan yılbaşı ve Noel kutlamalarının milletimizin inançlarında ki işgal ve tahribatı kelimelere dökerek, aklıselim sahibi, oyunun farkında olan Müslümanların da adeta tercümanı olmuştur şu dizeleriyle:

  Bir mana veremedim, şu miladi yılbaşına!

  Şaştım da kaldım, Müslümanların vah telaşına!

  Çevirdim başımı, nereye ettimse bir nazar.

  Gördüm ki Noel için hazır, yer-yer çarşı-pazar

  Haykırmak gelmişti içimden, seslendim millete

  Heyhat! Duyuramadım, ne Ahmet’e ne Mehmet’e

  Ya Rab! Kurtulsun! Hidayet ver bu millete

  İslam’a gelsin milletim son versin şu zillete.

 

  Toprakların işgalinden daha zor ve ağırdır inanç ve değerlerimizin işgal edilmesi.

  Cephede Müslümanları alt edemeyen, her defasında hezimete uğrayan batılı emperyalistler çeşitli hile ve dolanlarla bizi biz eden, güçlü kılan değerlerimize karşı savaş ilan ettiler.

  O gün bugün bütün imkânlarını seferber eden düşmanlarımız hedeflerine ulaşmak için bizim zaaf noktalarımızı, yumuşak taraflarımızı kullandılar; ilk önce mensubu olmaktan onur duymamız gereken İslam’dan uzaklaştırıp sonra açılan geldiklerimizi ve eksiklerimizi kendi fikir, düşünce ve inançlarıyla kapatmayı teklif ettiler. Bu teklifi mücadelede yorgunluk yaşayan İslam âlemi kabul etmede pek zorlanmadı.

   Bugün durum en vahim haliyle ortada… Kendimize ait fazla bir şey kalmadı isimlerimizden başka. Giyim Kuşamdan tutun eğitim, öğretime ve aile yapısına kadar her alanda batılıların uydurmaca ve suni mutluluk vaat eden değerleriyle hayatı anlamlı kılmaya çalışıyoruz.

  Öyle körü körüne bir taklit anlayışı hayatımıza hâkim oldu ki; batının teknolojisini ilmini, fenni almak yerine yaşam ve inanç tarzını sorgulamadan, gördüğümüz ve duyduğumuz şekliyle benimsedik. “Tüketmek için yaşa” anlayışı üzerine kurulan Kapitalizmin ağa babaları moda anlayışıyla piyasayı tekelinde bulundurarak insanları sömürürken Emperyalist Siyonist haçlı zihniyeti de kulağa hoş gelen “Demokrasi Özgürlük, İnsan Hakları” kavramlarını kullanarak Hıristiyan inanç ve kültürlerini Müslümanların beyinlere enjekte ettiler.

  Bugünü 14 asır öncesinden gören Allah resulü bu halimizi şöyle ifade buyurmuştur:

“Şüphesiz siz, sizden öncekilerin yollarını karışı karışına, arşını arşınına aynen izleyeceksiniz. Hatta onlar bir keler deliğine girseler sizde oraya gireceksiniz. Denildi ki: Ey Allah’ın Rasulü! Bunlar Yahudiler ve Hıristiyanlar mı? ‘Onlardan başka kim olacak’ buyurdu.” (Buhari; Müslim)

  Yılbaşı kutlamanın yeni yılı karşılamak kadar çok masum bir kavram olmadığını tekrar hatırlamamız gerekir!

“Noel” ve “Yılbaşı” kavramları farklı olmakla beraber bizim açımızdan aynı kaynağın ürünüdürler. Noel latincede tanrının doğum günü anlamına gelen Hz. İsa’nın doğum gününü kutlamasını ifade eden dies natalis” teriminin Fransızca karşılığıdır. Yani Hıristiyanlar bu günü Hz İsa’nın doğum günü olarak ifade etmişler.

  Biz, Hz. İsa’yı Hıristiyanların kabul ettiği gibi Allah’ın oğlu olarak kabul etmiyor, O’nun peygamber olduğuna inanıyoruz. Dolayısıyla Hz İsa’yı her peygamberin gönderiliş gayesinde ki kıstas ve kurallar çerçevesinde seviyor ve övüyoruz. Onun tevhit anlayışını gayemiz kabul ediyoruz.

   Noel Baba papazı ise (Böyle birisinin yaşadığı bile kesin değil. Bu şahıs sadece uydurulmuş efsane bir kişi olarak kabul edilmekle beraber) söylentilere göre, bugünkü Antalya’nın Derme ilçesinde piskopos olarak görev yapmış ve 6 Aralık 352 veya 354’te öldüğü düşünülen Santa (Aziz) Nikolas adlı bir Hıristiyan azizden başkası değil.

  Noel papazının, insanlara yol gösteren, yolda kalmışa yardımcı olan, koruyan kollayan biri olduğuna inanmamızı istiyorlar. Bu papaz, yılbaşı gecesi Santa Claus ismiyle evlere bacadan girip çocuklara hediyeyi verip şömine bacasından çıkıp giden garip biri…

  Ayrıca yılbaşında hindi kesmek ve çam ağacını süslemek de tamamen başka inançların gelenek ve göreneklerinden başka bir şey değildir. İçkinin su gibi tüketildiği, israfın had safhalara ulaştığı, gayri meşru bir şekilde kadın ve erkeğin birlikte eğlendikleri bu kutlamalar kesinlikle haram ve günahtır.

  Selam ve dua ile…

 

Makale Yorumları

  • Fazıl Şahin30-12-2022 07:25

    Sevgili Hocam kalemine yüreğine sağlık çalışmalarını tebrik ediyorum Allah yardımcın olsun

  • Yavuz genç26-12-2020 22:19

    Kaleminize sağlık hocam, inşaallah bu şerden hayır çıkarda hıristiyan adetlerinden kurtuluruz

Facebook Yorum

Yorum Yazın