Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

MÜSLÜMANLAR, YENİ BİR BAŞLANGIÇ YAPMASI İÇİN

" MÜSLÜMANLAR, YENİ BİR BAŞLANGIÇ YAPMAK İSTİYORSA İŞE KÂBE'Yİ ÖZGÜRLEŞTİREREK  BAŞLAMALIDIR!"


     Yazı başlığım Roger Garaudy'e ait bir temenni, bir istek, bir gönülden düşünüştür. Bu günkü, Suudi'nin hal ve hareketlerine nazar ettiğimiz an, söylenmiş bu sözün ne kadar doğru, ne kadar isabetli olduğu kanısına varılacaktır. 

      Yani, Kâbe'ye teşrif eden ziyaretçilerle, Allah evinin misafirleri ile şenlenen  Beytullah; ne acı ki, Suud yetkililerinin elinde sıradan bir mabed, bir yapı haline getirilmiştir. 

       Suud'lunun " eli işte, ama gözü oynaştadır." Allah evinin gelirini, akçesini, nimetini yiyip, gözlerini ABD'deki fuhuş pazarlarına dikmişler, tüm Suud'un ve Allah evinden elde edilen helal paraların oralara akmasına sebep olmaktadır. 

     Dolayısıyla: " Ziyaretçilerle şenlenen Beytullah" bu gün itibariyle üzgün, yalnızlığa mahkum edilmiş, çevresindeki prenslerin iştahını kabartan binalerle bir bakıma sönük kalmış, hali hazır kalmaya da devam edilmektedir. 

     " Ziyaretçilerle şenlenen Beytullah" için Tin sûresinin ilk ayetleri ışığında " Kâbe" olarak anlatılmaktadır. Rasulullah (sav)'in dördüncü halifesi olan Hz. Ali (ra); bunun Kâbe'nin semadaki aslı olduğu yorumunu yapmış.

     Allah'a inanan mü'minlerin kalplerinin de mecazi ifadesi olarak yorumlanmıştır. Hz. Ali (ra)'ın yorumu, farklı yorumlara konu olmuştur. Bu hoş yorumlardan birine göre, Hazreti Âdem (as) ' cennette' meleklerin el- B eyt'ul-Ma'muru tavaf ederken yaptıkları tesbihatı işitiyordu. 

      Hazreti Adem ( as( Havva anne ile cennetten kovulunca buna hasret kaldı. Bu hasreti dayanılmaz bir noktaya ulaşınca dua etti ve Allah ona semadaki Kâbe'yi yeryüzünde temsil eden bir " ev" olarak yapmasını emretti. 

      Bu evin yani Kâbe'nin yeri ise " yeryüzünün göbeği" yani insan soyunun ilk konuk edildiği yerdi. Böylelikle, Hazreti Adem (as)'ın haasreti dinmiş oldu. Bu yüzdendir ki, hacc ibadeti, bir gurbete çıkış değil sılaya, vatana dönüş olarak anlaşılmalıdır. 

      Kâbe'yi ziyaret eden, hac ve umre yapan insanlar, bir vatanlarına dönmüş, baba ocağını, ana kucağını ziyaret etmiş anlamı taşır. Şu ayeti kerime maaline dikkat çekmek istiyorum: 

     " Zira insanlık için inşa edilen ilk mabet, Bekke'deki bereketli ve bütün toplumlar için hidayet merkezi olan mabet idi." ( Âl-i imran sûresi, âyet 96)

     " Buna delâlet eden işaretler hâlâ orada duruyor; orası İbrahm'in makamıdır, oraya giren herkes emin olur. Ve ona ulaşmaya gücü yeten herkesin mabedi haccetmesi, Allah'ın insanlık üzerindeki hakkıdır. Kim de nankörlük ederse, iyi bilsin ki, Allah hiç bir varlığa muhtaç değildir." ( Âl-i imran sûresi, âyet 97)

      Ayeti kerimelerin meallerinden anlıyoruz ki, Beytullah yani Kâbe, insanlığın iman babası, yani hem Yahudiliğin, hem Hristiyanlığın ve hemde İslam'ın Hazreti İbrahim'den  bizlere tevarüs  eden bir hatıradır. 

     Mümkündür ki, insanı yeryüzünde misafir eden ilk toprak parçasıdır. Bu sebepledir ki, hacca gitmek, umreye gitmek,. gurbete değil sılaya , ata acağına, baba bucağına gitmektir. 

      Bu yüzdendir ki, sadece mü'minlere farz olan hac ibadeti bu âyette ilginç  bir biçimde " insanlık üzerine" ifadesi kullanılmaktadır. 

     Bunun en mukni açıklaması da, haccın insanlığın ilk vatanına bir teşekkür olmasıdır. Yani inananlar 
hac ibadetini insanlığı temsilen yerine getirmektedir. 

     İnsanlığın farz-ı kifayesi, mü'minlerin farz-ı ayn mesabesindedir. Mü'minler hacca gitmekle, hem insanlığın " baba ocağı"na ve " ana kucağı"na vefa borcunu ödemekteler, hem de insanlığı temsilen bir mükellefiyeti edâ etmektedirler. 

     " Diğer yandan geleneksellere baktığımızda karşımıza Halepçe; Hama çıkar. Hz. Hüseyin'in başını kesip bu Allah'ın takdiridir diyen alçak bir zihniyet çıkar.

     İsa'ya onulmadık işkenceleri reva gören Yahudiler çıkar. Musa'nın (as) Firavun'un zuilmünden yahudileri kurtardıktan sonra hala  " Bize de şu kavimler gibi ibadet etmemiz için tanrılar yap" diyen zihniyetler çıkar.

     Ateş nasılsa bize sayılı günler dıışında dokunmayacak diye her türlü hayasızlığı yapmayı kendine yakıştıran bir zihniyet çıkar. ABD'nin 6. filosu Antalya limanından ülkeye girdiğinde bir çok türk kızıyla fuhuş yapar ve bu ülkeyi karıştırmak için olanca gücüyle çalışır.

     Bu ahlaksızlığı yapan Amerikan gemisine " yanki evine dön"  diye slogan atıp taşlayan solcu gençleri komünist, Allahsız diye taşlayan ve onları öldürmek için üzerlerine yürüyen düşünceden yoksun tipler çıkar karşımıza.

      Dünyada en nefret edilmesi gereken kimseler Allah'ın en azgın düşmanı olan İsrail yöneticileri Ariel Şaron, Ehud Olmert, ABD'li başkanlar ve diğer zalimler olması gereken ABD'nin eteğine sığınarak dünyada en nefret ettiğim kişi Usame bin Ladin'dir diyen Belamlar çıkar karşımıza. 

     Evet,  geleneksel olan dininde bu topluma sunacağı şey ve bu dünyaya sunacağı şey ancak kölelik ve köpekliktir. Seçeceğiz ve başlayacak hayat. Bu seçim bizim insan olma onurumuzu bize kazandıracak bir seçim olmalıdır.

      Öyleyse dinlerin zulmünden kurtulup tek olan Allah'a kulluk yapıp şeref kazanmalıyız. Bu da ancak onu kendi sözlerinden tanımak ve ona kendi sözü üzere teslim olmaktan geçmektedir. Kur'an bu toplumun raflarında ilk sıraya gelmelidir.

      Ve bu kitap sanki ilk kez bize nazil oluyormuş gibi okunmalıdır. Allah yaşayanında deliliyle yaşamasını öleninde deliliyle ölmesini istiyor" ( İktibas, Şubat 22011,B. Zeran, say. 40)

      Netice olarak;  

      21 nci çağın Müslümanları, yeni bir atılım, yeni bir başlangıç içerisinde ve eyleminde olmalıdır. Garaudy'nin dediği  gibi, bunu yapmak içinde mes'eleye, işe Kâbe'yi hürriyetine kavuştuarak başlamak İşte, o zaman müşahade edilecektir, tüm Müslümanların ortak değeri olan Kâbe'nin helal paraları, Müslümanların alın terleri, ne ABD'ye akacak, ne İngiltere'nin, ne Fransa'nın, ne İspanya'nın sahildeki fuhuş bankalarına girmiş olacaktır. 

      Görülen, yaşanan odur ki, Suudi prensleri, ezilen, sömürülen Müslümanların derdine derman olmamakta, varsa yoksa, kendi fuhuş alemleri, kendi keyifleri, kendi yaşamlarıdır. 

       Ama, bu ne zamana kadar devam ederek sürüp gidecektir?  Kral Muaviye, kral Yezid ve benzeri saltanatçılar, çaldılar, çarptılar, ehl-i beyt'e zulm ettiler, sonra ne oldu. Yani olması gereken olarak, tüm iktidarları 83 yıl devam ettikten sonra kahrı perişan olarak ölüp gittiler. 

      Dolayısıyla, Kâbe, özgürlüğüne kavuştuğu an, tüm dünya Müslümanları da başlarındaki Hafız Esad'ları, Sisi'leri, Kralları, prensleri devirecek, yeryüzünü yaşanır, bir dünya yaparak. İslam'ın emrine sunacaklardır. 

     Rabbimiz!.. Arzu ettiğimiz bu günleri göstersin!.. Ezilenlere, sömürülenlere, kolları, kanatları kırılanlara yardım eylesin!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir 

Facebook Yorum

Yorum Yazın