Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Müstekbirlerin Sonu Ebedi Olarak Ateşte Kalmak Olacaktır

" Her nerede olursanız olun, ölüm sizi bulur; yüksek yerlerde tahkim edilmiş kalelerde olsanız bile. Onlara bir iyilik dokunsa ' Bu Allah'tandır' derler; onlara bir kötülük dokunsa ' bu sendendir' derler. De ki: ' tümü Allah'tandır' . Fakat ne oluyor ki bu topluluğa hiç bir sözü anlamaya çalışmıyorlar." ( Nisâ sûresi, âyet 78 )

Müstekbir; büyüklenen, kibirlenen, kendini üstün gören demektir. Kavram olarak müstekbir; Allah'a karşı kendini yeterli görerek isyan eden, Allah'ın hâkimiyetini reddeden, insanlara karşı kibirlenip büyüklük taslayarak onlar üzerinde zorla egemenlik kurmaya çalışan demektir.

Yani, açıkçası, müstekbir, rezil, kepaze, sahte davranışlı, manyak, Firavunluğa özenen, yeryüzünde tanrılık iddiasında bulunan kimsedir,

" Onların kalplerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar içim elim bir azap vardır." ( Bakara sûresi, âyet 10 )

" Onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple onlar geri dönmezler." ( Bakara sûresi, âyet 18 )

Halbu ki, her müstekbir, büyüklenen, gururlanan insan, azıcık, bir nebzecik düşünmüş olsa, kafasını çalıştırsa, herkes gibi kendisinin de bir kaç damla sudan ( spermadan) meydana geldiği, herkes gibi yiyip, içtiği, hacetini giderdiği, ve sonunda da ömrünü tamamlayarak, toprak olduğu anlaşılacaktır.

Halbuki,. büyüklenen, kibirlenen, yeryüzünde kibirli kibirli yürüyen, entarisini, cübbesini yerlerde sürürcesine dolaşan kimse, ne aptal, ne budala, ne ahmak kimsedir. Dolayısıyla; şu alıntımızı merakla ve dikkatle takip edelim:

" Başkalarının bizlerin yaşam süreci üzerinde de hiç bir etkileri yoktur. Allah dilemedikçe hiç bir şekilde bizlere zarar ya da fayda veremezler, ölümümüzün zamanını da ne bir an geri ne de bir an ileri alamazlar.

Öyle ki ötekilerin güç ve ihtişamlarından korkmamızın, çekinip öz güvenimizi kaybederek bulunduğumuz hak yolda yavaşlamamızın hiç bir mantıklı tarafı olamaz.

Kendilerine verilen geçici bir süreyi yaşayan bu müstekbirlerin sonu ebedi olarak ateşte kalmak olacaktır. Aday olduğumuz şey de gerçekte bu yanıcı ateştir.

Fakirlikle ilgili korkularımızın, yaşamımızın son bulmasına dair endişelerimizin, özgürlüğümüzün dört duvarla kısıtlanacağı kaygılarımızın, statümüzün ya da ticaretimizin kötüye gitmesine dair kafamızda oluşturduğumuz endişelerimizin etkileyebilecek olan yalnızca Rabbimiz'dir ve ayartıcıların bunlar üzerinde hiç bir etkisi bulunmamaktadır.

Geri döneceğimiz ve ebedi olarak kalacağımız yerde Rabbimiz'in yanıdır. Aslında hayatımızın bu gün sona ermesi ile yarın sona ermesi arasında çok da büyük bir fark bulunmamaktadır. Asıl olan nasıl bir hayatla Rabbimiz'in huzuruna çıkacağımızdır.

" De ki: Allah'ın dilemesi dışında ben kendine bir fayda ve zarar verecek durumda değilim. Her ümmet için bir süre vardır; süreleri sona erince bir saat bile geciktirilmezler ve öne de alınmazlar." Yunus/ 49 ) ( İktibas Dergisi, Kasım 2009, H. Ertürk, sayfa 33 )

Fani alem, geçici dünya; insanoğlunu ne kadarda oyaladı, oynattı ve çeşitli olmadık şeylere müptela etmiştir.. Müstekbirlik desek, gurur, kibir, uçup, böbürlenme, " ben kimim?" " Sen kimsin?" lafazanlıkları her yerde, her dem uçuşmaktadır.

Sıkıntı, problem nerededir biliyor musunuz?.. Tevhidi anlamamak, Rabbe karşı tavır koymak, onun emirlerini dinlememek, kendi kafamızın içerisinde bulunan sahtelikleri sergilemektir.

Oysa, şu ana kadar yeryüzüne gelmiş, yaşamış, ömürlerini tamamlamış nice bedbahtlar, sürüngenler, iğrenç insan kılıklı mahluklar var olmuş, tükenip, yok olup gitmişlerdir.

Nemrut da müstekbir idi!.. Firavun, Haman, Karun, Ebu Cehil, Ebu Lehep, As İbni Vail, Neron, Yezid, Hitler, Sitalin, Lenin, Darvin, Marks, Mao, ve benzeri ne kadar yüreksiz, zavallı insanlar gelmiş geçmiş ise, tamamı, günümüzde nefretle, kötülükle , kötü olarak anılan kimselerdir. Onun içindir ki;

" Hem umursamaz bir şekilde bu dünyadaki rahat yaşantımızı sürdürsek bile yaşayacağımız süre gündüzün bir saati kadar, birbirimizle kısa bir tanışma anı kadar olacaktır.

İnanmıyorsanız geride kalan yıllar içerisinde yaşadığımız şeyleri anlatmaya çalışınız, bakalım ne kadar bir zaman alıyor. Yaşayacak olduğumuz bu kadar kısa bir süre için sorumluluklarınızdan kaçmak, Allah'ın insanları bir araya topladığı günde tekrar geri dönüp düzeltemeyeceğimiz pişmanlıklara sebebiyet verebilir.

Allah insanları bir araya topladığı gün, sanki dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kalmış ve bu süreyi birbirleri ile tanışmak için harcamış gibidirler. Allah ile karşılaşacaklarını yalanlayanlar gerçekten hüsrana uğramışlardır, onlar doğru yolu bulamamışlardır." ( Yunus/45) ( a. g. d. sayfa 34)

Netice olarak;

Müslümanlar; dünyada yaşarken, ebedi kalacak şekilde değil de, ömrü tamamlayarak bu geçici alemden, ebedi aleme göçecek olarak yaşamalı, ona göre, hak, hukuk, kulluk, Rabbanilik, İslamî emirlere bağlılık, Müslümanca yaşamayı kat'iyyen ihmal etmemelidirler.

Hem Müslüman, yaşarken, çalışırken, nefes alıp verirken, başkalarına da iyi örnek olmalıdır. Yoldan çıkmış, hayatı boşlamış, dünyaya boş vermiş tipik insanları da kurtarmaya çalışmalıdır.

Müstekbirler, gururlanan, malına, emlakine güvenenler, boş ve saçma bir kuruntunun esiridirler. Maalesef, dünya var olduğu sürece, bu tür hasta ruhlu insanlar var olacaktır..

Bu tip insanlar; kendilerini neredeyse ( yaratıcı) " var eden" rolünde görerek, ömürlerini tüketmişler," Cehenneme Zümera" olarak yok olup gitmişlerdir.. Rabbimiz, bizleri bu tür hastalıklardan, hasta ruhlardan masun ve muhafaza eylesin!.. Selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın