Mustafa SOLMAZ

Mustafa SOLMAZ

Mail: mustafa_solmaz0002@hotmail.com

O Ramazan, Bu Ramazan

Her şey bir Ramazan ayında bir dağın tepesindeki mağarada başlamıştı. Evlerimizde kalmaya mecbur olduğumuz şu günlerde hanelerimiz Hira gibi uzlet ve ibadet mekânı olsun, ‘Oku’ emriyle başlayan kitabımız yarenimiz, dostumuz, yoldaşımız olsun. Bizleri affa, mağfirete, cennet ve Cemalullaha ulaştıracak o Ramazan bu Ramazan olsun. Bu cümle Rabbimizle uzlete olan hasretimizi, kendimizle baş başa kalıp her şeyimizi hesaba çekmemiz gerektiğini hatırlatıyor şu evde kaldığımız günlerde. İmtihan için gönderildik ancak daha sınavın başında kâğıdını teslim eden öğrenci gibi rahmetten ve bağışlanmaktan baştan ümidimizi kesmiş insanlar olduk. Hâlbuki bir hac, bir duyulan ezan, bir gece kılınan sabah namazı, bir kadir gecesi ile başlayan nice istikamet üzere hayatlar var. İşte her birimiz yarın torunlarımıza manevi hayatımızı, kulluk bilincini anlatırken, nasıl iyi bir kulluk yoluna girdiğimizi aktarırken ‘Her şey bir Ramazan’da başladı’ diyerek söze girebilecek miyiz? Düşünelim! Dünya sadece kulluk yeri ahiret ise ödül veya ceza. Kulluk edelim burada mahcup olmayalım orada.
Sadece yemeden içmeden kesilip her gün yalan, gıybet, dedikodu yaparak, çalışmadan yatarak tuttuğumuz oruçlar; film, reklam arasına sıkıştırarak veya ‘bitse de gitsek’ serzenişiyle kıldığımız namazlar ve teravihler bizden şikâyetçi olmasın. ‘Tut beni ey oruç, kıl beni ey namaz’ diyerek yaptığımız her ibadet bizi daha iyi bir kul, her anlamda ahlaklı birer birey yapsın. Tuttuğumuz oruç ve kıldığımız namazlarımızla ahirette ‘Veyl edilenler ’den olmayalım. Öyle bir ibadet ve kulluk hayatımız olsun ki ‘aşkından yemeden içmeden kesildim’ sözü hakiki manasına kavuşsun.
İftar sofralarımız israf sofrasına dönüşmesin. Bugünlerde; evlerimizde kalıp camiden, cumadan, sohbetten, hutbeden, bayram namazından, mukabeleden, teravihten, akraba ve komşu ziyaretlerinden, anne babamıza ve sevdiklerimize sarılmaktan mahrum kaldıysak bunun tek bir nedeni vardır ki o da tüm bunların kıymetini zamanında bilmemektir. Sıkılmadan camimizde mukabelemizi takip etseydik, camiye cumadan cumaya uğramayıp, camilerimizi sadece yaşlılarımıza emanet etmeseydik, camiye erkenden gidip sohbet dinleseydik, teravihi hızlı kıldıran yerleri tercih etmeyip tam anlamıyla eda etseydik, sevdiklerimizin halini her gün sorsaydık, verilen rızkımızın zekâtını hakkıyla verebilip infak etseydik Yüce Rabbimiz bizi büyük belalarla imtihan eder miydi? Halimize ‘ah vah’ eder miydik şu anda? Düşünelim. Allah’ın verdiği her nimete hakkıyla şükredebilseydik ve edasını yerine getirebilseydik Allah her nimetini kat kat arttırırdı hiç şüphesiz. Nitekim İbrahim Suresinde aynen buyuruluyor: ‘Hani Rabbiniz size: "Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir’ diye duyurmuştu’
Bu evde kaldığımız ve zamanımızın bol olduğu günlerde aile fertlerimizle oturup her gün mukabele okumuyorsak, namazlarımızı eşimiz çocuğumuzla cemaatle hakkıyla eda etmiyorsak, çocuklarımızla Hz. Peygamber Efendimiz (sav) gibi vakit geçirip dinimizi öğretmiyorsak, eşlerimize Hz.Peygamber misali işlerinde yardım etmiyorsak, seccade başında oturup uzunca dua etmiyorsak, ‘falan hoca teravihi jet gibi kıldırdı filan hoca teravihi amma uzattı’ gibi bahanelere sığınmadan teravihlerimizi tadili erkanla tam eda etmiyorsak…velhasıl evlerimizi namaz, kuran, oruç, zekat ve infak, dua ile saadet haneleri haline getirmiyorsak kendi kulluğumuz adına utanıp; işe güce, çaya çorbaya, hacıya hocaya bahane aramadan kendimizi hesaba çekmenin çoktan vakti gelmiştir.
Yazımı, Nureddin Yıldız Hocamızın güzel bir değerlendirmesini paylaşarak bitiriyorum; ‘Abartılı bir israf şovuna dönüşen iftar sofraları Allah’ın razı olduğu bir sofra değildir. Bir saat sonraki teravih namazını kılmakta zorlanacak hale getiren bir iftar sofrası Ramazana ait değildir. Ramazandan önce müminlerin israf gördüğü harcamaları Ramazan öncesinde veya sırasında mübahlaştırmak hatalıdır. Dün alkol tüketilen otellerde bugün iftar sofralarının kurulması ve bunun adının da Allah rızası için iftar vermek olması en azından gülünçtür. Ramazan ayı iftar ayı değildir; sahur ayıdır, oruç ayıdır. Bizim iftara gösterdiğimiz hassasiyet sahurdadır. Orucun başlangıcı sahur yemeği bitişi iftardır. Bitişi olan iftara gösterilen ilgi başı olan sahura gösterilmiyorsa bunun anlattığı şey hoş değildir. Ramazan ayı iftar sofrasını hazırlarken duyduğumuz heyecanı sahurda da duymaktır. Oruç ayı Ramazan, iftar ayına dönüşmemelidir.’
İsraftan sakınarak, ibadetlerimizi hakkını verip tam anlamıyla yaparak kulluğumuzun bilincine varıp aile olmanın değerini kavradığımız ve bir ömür bunun kıymetini bilerek sırat-ı müstakim üzere, sünnet-i nebeviye ile yaşamaya başladığımız bir Ramazan olsun. İşte O RAMAZAN BU RAMAZAN OLSUN. Selam ve dua ile.
Mustafa SOLMAZ

 

Makale Yorumları

  • Beyza27-04-2020 17:47

    Kaleminize sağlık.

  • Ahmet yazici26-04-2020 12:21

    Ramazani serifiniz mubarek olsun

  • Ahmet yazici26-04-2020 12:20

    Allah razi olsun

  • AZİZ25-04-2020 16:11

    Mustafa hocam , ALLAH razı olsun . Devamını bekliyoruz ?

  • ALAATTİN25-04-2020 14:43

    Çok mükembel

  • Esma Taşkın25-04-2020 10:59

    Emeğinize sağlık hocam güzel bir konuya değinmişsiniz.

  • Tanju25-04-2020 00:13

    Elinize sağlık hocam çok güzel anlatmışsınız keyifle okudum

  • Ögredik Katun24-04-2020 18:31

    Tebrikler hocam

Facebook Yorum

Yorum Yazın