Sait Çamlıca

Sait Çamlıca

Mail: saitcamlica@gmail.com

Okumaya Vakti Yok

Kitap okumak gereksizdir. Okuma alışkanlığı kazanmaya gerek yok’ diyen birine pek rastlamadım. Hangi seviyede eğitim almış olursa olsun, hangi işi yaparsa yapsın, ‘kitap okuyor musunuz?’ diye sorduğunuz kişilerden, özellikle okumayanlar, hep aynı cümleyi kuruyor; ‘Okusam iyi olacak ama vaktim yok!’

Okumaya vaktinin olmadığını söyleyen kişiye itiraz ettiğinizde bütün gününü size anlatmaya başlıyor. Güne nasıl başladığını, gün içerisinde neler yaptığını, akşam hangi meşguliyetlerinin olduğunu tek tek sayıyor. Finalde sizi okumaya vaktinin olmadığına ikna etmeye çalışıyor. Cümlelerinin arasına okumanın faydalarını, kitapları ne kadar sevdiğini, öğrencilik yıllarında okuduğu birkaç kitabı söyleyerek, keşke zamanı olsa ne kadar çok okuyacağı konusunda sizi ikna etmeye çalışıyor.

‘Gerçekten okumaya zamanları mı yok bu insanların?’ sorusunun cevabını yazının sonunda vereceğim. Birde yazmak için zamanı olmadığını iddia edenler var. Onları da kısaca hatırlatayım.

Hayatımı Yazsam Roman Olur!

Bir dost meclisinde muhabbet ederken, çok beğendiğim birkaç hatırasını anlatan kişilere ‘Bunları neden kitaplaştırmıyorsun?’ diye genelde sorarım. Bunu soruyor olmamın en önemli sebebi, bireysel yaşanmışlıkların önemine inanıyor olmamdır. Her insanın parmak izi, göz retinası nasıl ki kendisine özel ise, her insanın yaşadıkları ve yaşanmışlıkları da kendine özeldir. Sizden sonra gelen nesillere anlatacak çok şeyiniz varsa, bunları sadece çay içerken oturduğunuz üç beş tane dostunuza değil, yüzlerce belki binlerce insana anlatma imkanı veriyor yazmak.

Neden yaşanmışlıklarını kitaplaştırmadığını sorduğum insanların önemli bir kısmı, yazmaya zamanlarının olmadığını söylüyorlar. Bazıları emekli olunca yazacaklarını söylüyorlar. ‘Emekli olunca hastalıktan kafayı kaldırabilirsen yazarsın’ diyorum bazen. 

Pandemi Sürecinde Vakit! 

Pandemi süreci yaşadık ve yaşıyoruz hep birlikte. Sadece Türkiye değil tüm Dünya bu süreci benzer şekilde yaşadı. Hayatımız kısıtlandı, evden çıkmamız bazen yasaklandı. Günlerce değil sadece haftalarca eski yoğunluğumuz olmadı. Evden çıkmamızın yasak olduğu günler de oldu, yaşadığımız şehri terk etmemizin yasaklandığı ayları da yaşadık.

İş ve hayat yoğunluğundan okumaya zamanı olmayanların bolca zamanı oldu. Ama yine okumadılar. İş ve hayat koşturmasından yazmaya zaman ayıramamış olanların, roman olacak hayatlarını yazmak için çok zamanları oldu. Ama yazmadılar. Demek ki mesele, zamanın olup olmaması değilmiş.

Okumak Boş Vakit İşi mi?

‘Okumaya veya yazmaya boş vaktim yok’ diyen insanların büyük bir kısmına inanmıyorum. Boş vaktim yok demek, okumayı boş vakit işi sanmak, okumanın önemini anlamamaktır. Özellikle bu pandemi sürecinde bir kez daha anladım ki, okumaya ve yazmaya zamanı olmadığını iddia edenler bahane üretiyorlar. Gün herkes için 24 saattir. Mesele zamanın var veya yok olması değil, zamanın içini ne ile dolduracağına karar vermektir.

Okumaya ve yazmaya vaktim yok diyenler, bari yalan söylemeyin.

 

Facebook Yorum

Yorum Yazın