Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

ÖLÜLERDEN YARDIM İSTEMEK

ÖLÜLERDEN YARDIM İSTEMEK VE KABİRLERİ MESCİD EDİNMEK!.. 


     " Allah, Yahudi ve Hristiyanlara lanet etsin. Onlar peygamberlerinin mezarlarını mescit edindiler." ( Enbiya sûresi, âyet 50 ) 

     "Sizden öncekiler, kabirleri mescit ediniyordu. Sakın ha! Kabirleri mescit edinmeyin. Sizi bundan sakındırıyorum, bilesiniz.." ( Hadis) 

     " Hristiyanların Meryem oğlu İsâ'yı aşırı övdükleri gibi Ben'i övmeyin. Ben, ancak bir kulum. O halde Allah'ın kulu ve Resûlü deyin." ( Hadis)

     Konumuz, çok ciddi, ciddi olduğu kadar ülkemizde, milletimiz arasında yaşanan bir kısım şirk vari halleri, türbelere tapınırcasına, türbe, mezar seviciliklerini gündeme almış bulunmaktayım.  Rabbim!.. Mezarlara, türbelere tapınmaktan, aşırı şekilde ihtiram göstermekten muhafaza buyursun!..

     Ne acı ki, ülkemiz insanları, türbe, yatır ve mezar ziyaretlerinde aşırılığa kaçmakta, hiç bir İslam ülkesinde olmayan yoğunluğu ülkemiz insanlarında görmekteyiz!.. 

     Maşallah!.. Ülkemizin her köşesinde, her beldesinde bir veya birkaç yatır bulunmaktadır!.. Bulunması, var olması tabiidir!.. Ancak, bu yatırların üstlenmiş veya adlandırılmış oldukları işlev, görev farklı farklıdır. Kimisi felçliye, baş ağrısına, kimisi, çocuğu olmayana yardımcı olmakta, kimileri bir kısım problemli ailelerin yardımına koştuğu bilinmektedir.  Oysa;

     " Nasslarla bildirilenlerin dışındaki herhangi bir hareket veya davranışla ibadet yapılamaz, veya bir ibadet, nasslarla bildirilen biçiminin dışında anlam ve fonksiyonu yüklenemez. Çünkü ibadetler vahye dayalıdır, İlâhîdir. 

     Bu sebeple kişi bazı isteklerinin yerine getirilmesi için sebep olacağını sansa bile, başkasına dua ederek Allah'a ortak koşması caiz değildir. Aynı şekilde bid'atlerle de Allah'a ibadet edilemez. 

     Kişi Allah'a ortak koştuğunda, bazen isteklerinin yerine getirilmesi konusunda  şeytanlar yardımcı olurlar. Küfür, fısk, ve isyanla da kişi, arzu ettiği kimi hedeflere ulaşabilir. Ama şeriata muhalefet ederek bunları elde etmesi kendisi için helâl değildir.

     Çünkü bu şekilde davranmakla ortaya çıkan fesat, bu davranış sayesinde elde edilen yarardan çok daha büyüktür. Oysa Resûlullah (sav) yararların elde edilmesi ve çoğalması için gönderilmiştir. Allah neyi emretmişse, onun yararı üstün ve neden sakındırmışsa onun zararı üstündür.

     Tasavvufun gerçekleştirdiklerinin arasında, yeni ibadetler veya asıl ibadetleri yeni anlamlar veya fonksiyonlar yükleme ilk sıralarda yer alır. Kabir ziyaretinin özel bir ibadet türüne dönüştürülmesi bunlardan sadece birisidir. Resûlullah (sav), vefatından hemen önceki son anlardaki sahabesini ısrarla, kabrini bir ibadethane haline getirmemelerini ister.

     " Kabrimi ( çok gidip gelinen bir ) bayram yeri edinmeyin. Bana salât getirin ( o kadar). Çünkü nerede olursanız olunuz, salâtınız bana ulaşır." Gibi sözleriyle konuyu açıklayıp, önemini ifade eder.

     Bu ve benzeri sakındırmalar İslâm'ın Rabb-Kul anlayışının tezahüründen başka bir şey değildir. Ancak hiç de uzun olmayan bir süre sonra Resûllah (sav)'ın korkusu gerçekleşir. 

     Sadece kendi kabir değil, Velî, Şeyh, Mürşid, Abdal, Derviş, Baba ünvanlı birçok insanın kabri, ibadethâne haline getirilir. Kabirde yatan ölülerden yardım isteyip, Allah'la kul arasında aracı olduklarına inanılır. Bu şekliyle ölülerden yardım isteme ilk defa Velid b. Abdülmelik zamanından başlayarak yaygınlaşır. Onun zamanına kadar böyle bir uygulama ve inanç görülmez." ( Vahiyden kültüre, C. Vatandaş, sayfa 259-260)

      Sonuç olarak; 

     Ne yazık ki, İslam'ın emir ve uygulamalarına ters düşen böylesi bir inanç, o tarihlerden sonra o kadar dal budak salar ki, yapılanın aleyhinde bulunan her Müslüman bilgin, alim ve ulema suçlu duruma düşmüş olur. 

      Kabii ziyaretlerinin, türbe ve yatır yerlerinin ibadethane gelmesinin asıl sebebi yanlış uygulanan, yanlış algılanan şeyh, mürid anlayışı  olmuş olur. 

     Allah'tan yardım istenecek iken, tüm bunlar çarpıtılarak, mürşidden  yardım isteme, ona tapınma, onun elini, ayağını öpme ve yalama pozisyonuna düşürülmüş olur. Şu hadisi şerifte buna işaret etmektedir:

     " Dilediğin zaman Allah'tan dile. Yardım istediğin zaman Allah'tan iste. Karşılaşacağın şeyler hususunda kalem kurudu. Bütün yaratıklar sana bir yarar vermek üzere gayret etsinler, sana Allah'ın yazdığından başka bir yararları dokunamaz. Zarar vermeye çabalasalar, sana Allah'ın yazdığından başka zararları dokunamaz." 

       Hülasa, Müslümanların akıllı olmaları, akıllı hareket etmeleri, herkes,  kendisi gibi fani olanlardan değil, ezeli, ebedi olan Allah'a sığınmaları, her dileklerini, her istediklerini Allah'tan istemeleri dinin asıl kuralıdır.. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın