Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

ONSUZ GEÇEN 22 YIL !..

" Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl millet mişiz;
       Gelmişiz dünyaya; milliyet nedir öğretmişiz!.."      ( Akif)

      Öncelikle, merhum Başbuğu, vefatının 22 nci yıl dönümünde rahmetle, fatihalarla anıyor, makam ve mekanın cennet olmasını yüce Allah'tan niyaz ediyorum: 

     Vefatından 22 yıl sonra anlamış olduk ki, onun yerini doldurmak, onun misyonunu üstlenecek birini bulmak mümkün olmamaktadır. 

     Sayın Devlet bey, mehma imkan, tüm gayretini göstererek, yerini küseltmemeye çalışsa da, onun gibisi olması, merhumun yüklenmiş  olduğu idealizmi üstlenmiş olması mümkün değildir. 

     Lakin, oturduğu makamı küseltmemekte, makamını ona, buna, şuna, ne idüğü belirsiz kim ve kimselere kaptırmamaktadır. İleriyi görmekte, ileriye yönelik mükemmel adımlar atmaktadır. 

      Tabii ki, merhum Türkeş, döneminin; düşünen, plan ve proğram yapan, İslam'ın ve Türk dünyasının boğuşmakta olduğu, gelecekte ne gibi tehlikelerin zuhur edeceğini hesaplayan, kriterler geliştiren bir liderdi. 

      Merhum Türkeş, tüm hayatını, ömrünü zorluklarla, çıfıtlara karşı mücadelelerle geçirmiş, ama buna rağmen yılmamış, ürkmemiş, sürekli ileriye koşmuş,  kendisine doğrultulan silahları, namluları elinin tersi ile itmiş bir kahramandı.

      Yıl 1972... Adana Müftülüğünde uğramış olduğum bir sınav haksızlığını izah etmek, anlatmak için Başbuğu ziyarete gitmiştim. Genel sekreter Yaşar Okuyan idi. Terü taze  bir delikanlı. Yer Ankara Bahçzelievlerde bulunan genel merkez binası idi!.. 

     Bekletilmeden merhum Türkeş'in makamına girdim. Zaten, sanki kırk yıllık dost imiş gibi, sanki beni tanıyı verdi. O heybetli, ciddi, vakarlı, dik duruşlu liderin bana karşı ayağa kalkmasından, rahatsız ve bizar oldum ve üzüldüm. 

      Tok sesiyle, halimi, hatırımı sordu. Afşin İlçesinden tanımış olduğu dostları sordu. Ve sonra, mes'ele dönüp dolaşıp o zaman ki Adana Müftüsü Cemalettin Kaplan'a geldi. 

      Başbuğ, anlattıklarım karşısında ciddileşmiş, ciddileştikçe el-hareketleri ile ismi geçen hocayı tel'in etmeye başlamıştı. Onun bir "devlet  düşmanı" oluşundan, bu ülkeyi, bu milleti sevmemesinden  bahsetti. Kendisinin onu tanıdığını, ne denlü bir "Devlet düşmanı" olduğunu bildiğini, ama, insanımızın bunu  bilmediğinden söz etti. 

      Tabii ki,bu sözler, benim dikkatimi çekmiş, hoca Cemalettin'in nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu orada öğrenmiştim. Gel zaman, git zaman, 12 Eylül ihtilali oldu. Bir de baktık ki, Cemalettin Kaplan, ülkeden sıvışıp Almanya'ya iltica talebinde bulundu. 

     Ve düşündüm ki, lider Türkeş bey; ileri görüşlü, akıllı, basiretli, devlet ve milletini seven, vatanına sevdalı bir lider. Hala, bu anımdan dolayı, merhum Türkeş'e dua etmekteyim, ileri görüşünü, plan ve proğram sahibi kişiliğini övmekteyim. 

     Çünkü, onun bu düşüncesinin doğruluğunu, gerçek olduğunu daha iyice anlamış oldum. 1993 yılı hac mevsiminde görevli olarak Medine'deyim. Mescidden çıktım ve bir de gördüm ki, ellerinde bayraklar olan bir kısım sahte sakallı, kavuklu, kaftanlı insanlar; " Köln Anadolu İslam Devleti" adıyla bayraklar sallamaktadırlar. 

        Ve oracığa oturu verdim. Üzüldüm, canım sıkıldı, devletimizi, milletimizi bekleyen tehlikeleri düşündüm. Ve şimdi görüyorum ki, ne " Köln İslam devleti" kaldı, ne Cemalettin, nede Metin evladı!.. Tıpkı, bunun gibi,

      Günümüz dünyasında , ülkemizde güzel güzel çalışmalar yapılmakta, yollar, köprüler, hava limanları, kalkınma, ilerleme, ilim medeniyeti son sürat devam ederek gitmektedir.  Ama, gelin görün ki,

     Bu hizmetileri hezimete uğratmak, önünü kesmek, durdurmak için tüm şer güçler, iş birliği yapmışlar, bu millet evlatlarının güvendiği, dindar bildiği, milliyetçi sandığı Temel amcalar, bayan hanım efendi gibi zatlar, ülkemizin bu gidişatını kösteklemek, durdurmak için Allah'sız, kitapsız, inançsız zümrelerle iş birliği yapmaktan çekinmemektedirler. 

     Dolayısıyla, sayın Devlet beyin tükendiğini, bittiğini, iflas ettiğini söyleyenler, seçimler sonucunda bir de görmüş olduk ki, kendileri bitmiş, sıfırlanmış, kaçacak, gizlenecek yer aramakta olduklarını müşahade ettik. 

     Sonuç olarak;

     Merhum Türkeş'i; 22 yıldan bu yana arıyoruz.. Makamı cennet olsun. Ama, bu ocakta, bu bucakta, bu hane de ışıklar yanmaya devam edecek, bu aziz millet; bu kutlu ocağın ışığını söndürmeyecektir.  Çünkü,

      Yukarı satırlarda, Akif'in şiirinde de belirtildiği gibi, bu ocaklar, bu millete öğretmenlik, eğitmenlik, muallimlik yapmaya devam edecektir. 

      Merhum Türkeş'ten tevarüs edilen yükümlülük budur, idealizm ve ülkü mes'elesi, Türklük ve Müslümanlık inancı bunu gerektirmektedir. 

      Merhum Türkeeş'i, bu millet evlatlarının çok çok okuması, 1944 olaylarını, 1960-27 Mayıs ihtilalini ve 13 Kasım sürgüne gönderilme kalkışmasını tanımasını ve 12 Eylül ihtilalinde, nasıl, ne şekil sıkıntılar yaşadığını iyi bilmesi bir zorunluluktur. 

     Bunu bilmek isek, onlarca ihtilal girişimlerini idrak etmez isek, 15 Temmuz Fetö kalkışmaları yine devam edecektir. Ama, mes'elenin ehemmi mühim oluşunu algılar isek, İnşallah!.. Allah, bu aziz milletin yardımcısı olacaktır.. Son söz olarak, merhum Türkeş'i; vefat yıl dönümünde bir kere daha anar, makamının cennet olmasını niyaz ederim.. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın