Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Ordumuza Satılmış Ordu Diyen Densiz!

 "Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i,
Bedr'in arslanları ancak bu kadar şanlı idi!" ( M. Akif)

     Maalesef, üzülerek ifade etmeliyim ki, bir iki günden bu yana basında, yayında, Tv.larda ve her alanda geçtiğine göre, ordumuza hakaret edilmiş, küçümsenmiş, dalga geçilmiş ve şan ve şerefine leke sürülmeye çalışılmıştır. 

       Oysa, ordumuzun mazisini bilmeyen bir kısım densizler ve son defa " satılmış ordu" gevelemesinde bulunan densiz, ahlaksız, edep yoksunu kimse, sanki hiç tarih okumamış, maziyi bilmeyen bir hokkabaz ve soytarıdır. 

       Aslında, bu biçare zavallı, azıcık tarih bilgisine sahip olsaydı, Akif'in, vurguladığı ifadeler çıkacaktı karşısına, Bedr'in on üç şehidi ile yüzleşecek, Bedr'in kahramanlarının Türkiye ve serapa Anadolu topraklarında var olduklarını, yaşadıklarını bilecekti. 

     Doğrusu, bu mülevves sözden dolayı utandım, haya ettim, iki büklüm olarak, kalkıp kendi kendime askere selam durdum. Bu asker ki, milletin ırzını, namusunu, şerefini, izzetini, itibarını, haysiyetini koruyacak, sonra da böylesi bir kopuktan " satılmış ordu" sözünü duyacaktır. 

      Bu çirkin sözü söyleyen edep yoksunu insan haklıdır!.. Neden ve niçin haklıdır? Çünkü, 83 milyon nüfus kitlemiz, yurttaşımız sıcacık yatağında rahat yatmakta, kapısını çalan İt - kopuk bulunmamaktadır. 

     Böylesi  şerefli bir görev, asırlardan beri süre gelmiş, Malazgirt'te vücud bulmuş, Feth-i mübinle taçlaşmış, Mohaç'a, Zigetvar'a, Estergon'a, Kanije'ye ve Viyana önlerine ulaşıncaya kadar Müslüman Türk'ün nasıl bir millet olduğunu aksettirmiştir. 

     Ama, gelin görün ki, darbelere, darbeciliğe alışmış, ikide bir askerin sokaklara dökülmesini huy edinmiş, bundan da keyif almış zavallı biçareler, ordu, asli vazifesini yapmaya başladığı zaman, hudutlarda boy gösterdiği zaman bunlar yine sahneye çıkmışlar, artistlik yapmaya başlamışlardır. 

      Ahmak, budala, biçare insan, rütben, şanın, şöhretin ne olursa olsun söylemek zorundayım. Orduya " satılmış ordu"  derken, Irak boylarından, Suriye hududundan gelen şehit asker cenazelerinden utanması lazımdır. 

     Araştıralım, soruşturalım, böylesi bir utanmazın çocukları ne işle meşgul, askerlik yaptılar mı? Yaptılarsa bravo!... Alkışlamak gerekir. 

      Vallahi, billahi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün de bir asker olarak bu aziz millete emanet ettiği şanlı ordumuz, hiç bir zaman satılmadı, esareti kabul etmedi bundan sonrada aynı minval üzere, şerefiyle, şanıyla görevini bihakkın yerine getirecektir. 

     İşte, bu şanlı ordumuzun içerisinden Mareşal Çakmak'lar çıkmış, Faik Türün'ler, Semih Sancar'lar, Hulusi Akar'lar, Kazım Karabekir'ler ve benzeri kahramanlar çıkarak, onurları ile, gururları ile, izzeti nefisleri ile bu millete hizmet etmişlerdir. 

        Ordumuz, yurt içi görevinden öte, yurt dışındada alnının akı ile görev yapmakta, Suriye topraklarında, Irak kırsalında, Afgan dağlarında, Bosna Hersek vadisinde, Azerbaycan vatanda vesair yerlerde, görevini bihakkın yapmasından ötürü alkışlanmakta, ne acı ki, yurt içinde bir kısım darbe bekleyen kimseler tarafından da " satılmış ordu" iftirası ile yüz yüze gelmiş durumdadır.

     ATATÜRK ismini sevmeyenler, nefret edenler!.. 

         Gazi Mustafa Kemal  Atatürk'de bir askerdi. Hem de nasıl asker? Genç bir Yarbay iken Çanakkale'de, Kurtuluş yıllarında Batı Anadolu'da, 9 Eylül'de İzmir'de, Samsun'da, Sivas'ta, Erzurum'da ve Suriye toprakları ve Trablusgarp cephesi... 

      Ordumuza, askerimize yan gözle bakan kim olursa olsun, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e ve tüm vatanını, milletini seven kumandanlarımıza yan gözle bakmıştır. Affedilecek, hoş görülecek bir yanı yoktur. 

     Sonuç yerine;

     Bu tür çirkinlikleri, sözleri, ithamları bu aziz millet kabullenmeyecek ve affetmeyecektir. Bu tür çirkin ithamları söyleyenler zavallılar, bir an önce milletin huzuruna çıkarak, af dilemeleri, özür beyanında bulunmaları gerekir...

     Aksi halde, Atatürk isminden korkanlar, kabul edemeyenler veya " satılmış ordu" hezeyanında bulunanlar kimseler, tarih önünde ve millet nazarında suçludurlar.  Çünkü,

      Bizim ordumuz, askerimiz her şeyimizdir. Ekemeğimizdir, içtiğimiz sudur, hayat unsurumuzdur ve özgürlüğümüzdür. Ordumuz olmazsa, bizleri, kim koruyacak? Bolşevik zihniyet mensupları mı koruyacak? Maoculuk mu vatan topraklarını bekleyecektir?

       Onun içindir ki, kim olursa olsun, hangi makam mensubu bulunursa bulunsun, edepli olacak, edebini muhafaza edecek, her asker, her ordu kelimesi geçtiğinde " hazır ol!" durumuna geçeciktir. Ve sonra da bilecektir ki;

     Artık darbeler, darbecilik oyunları bitmiş, şimdilerde ordumuz asli görevine dönmüş durumdadır. Öylesi, zırt pırt 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve Fetö'nun 15 Temmuz düzenbazlığı gibi bir ayaklanma, kalkışma olmayacaktır.

      Selam olsun ordumuza, onun erine, subayına ve generallerine!.. Selam ve dua iile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın