Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

ORMAN YANGINLARI !.. 

 " Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim." 
                                                                                             ( Fatih Sultan Mehmet Han)

     Evet, ormanlarımız yanmakta ve yakılmaktadır. Bir kısım hödükler, askerle baş edemeyen, emniyet güçleriyle vuruşamayan reziller, vatanın orasında burasında ormanları yakmakta, o güzelim yem yeşil ağaçlarda bülbüller ötmemektedir. 

     Tabii ki, orman yangınlarını bir kısım sebeplere bağlamak, mes'elenin özünde nelerin yattığını iyi bilmek gerekir. Bunların başlıcaları, elleri kuruyasıca terör yanlısı çeteler, diğeri de menfaat bezirganlarının hünerleri olduğunu tahmin etmekteyim. 

    Memleketin kııyı bölgelerinde, sahillerde çıkan orman yangınlarını bu cihetle aramak, araştırmak, soruşturmak, emniyet birimlerinin yanı sıra bizimde milletçe bilmek, sormak,  üzerine üzerine gitmek görevimiz olmalıdır. 

     Devlet güçleriyle baş edemeyen eşkıya, bu defa gözünü, eli, dili olmayan, nefes aldığımız, soluklandığımız ormanlara dikmişlerdir.  

     Oysa, böylesi bir mes'ele sadece emniyet güçlerinin işi ve gücü değildir. Tüm milletin, bu vatanı, bu bayrağı, bu dini, bu imanı sevenlerinde işi olmalıdır. 

      Ormanlarda, piknik yaparak, ateşi orada bırakıp giden hödükler, anında ve derhal ihbar edilmeli, piknik olmayıpta kenarda, köşede iblisçe yangın çıkarmak için dolaşan satılmışlar, ifritler, sürekli bir gaye uğruna ülkemiz topraklarında dolaşmaktadırlar.

     Türkiye'yi; nasıl çökertiriz, nasıl perişan ederiz hevesiyle, hinlikleriyle , şeytani hırslarla fırsat aramakta, fırsat kollamaktadırlar. Onun içindir ki, o güzelim İstanbul ormanları, Ege ormanları yakılmakta ve en sonunda da Hatay,  Adana ve tüm vatan içerisinde yeşili yakmak, ormanları yok etmek için çalışıyorlar. 

     Oysa, İslam'ın ilk yıllarına, Resulullah (av) dönemine, Halife Ebu Bekir (ra)'ın devirine nazar  ettiğimiz an  görmüş olacağız ki, sefere çıkan, savaşa giden askerlere ilk ve son öğüdü, " ormanları tahrip etmeyin, ekinleri yakmayın, yaşlı, kadın ve çocuklara dokunmayın" talimatı olmuştur. 

         Halbu ki, 21 nci çağın insanları daha çok okumuş, aydın, bilgin ve bilgi çağında yaşadığı için faydalı, zararsız, yararlı işler ve icraatlar yapmalıydı!.. Ama, sahabe nesli  ile kıyasladığımız zaman görmüş oluyoruz ki, cahillik, çılgınlık, maceracılık, sarhosluk, ifritlik, şeytanilik had safhalara ulaşmış durumdadır. Şu ayeti kerimeyi birlikte teati edelim:

     " İnsanların eleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde bozulma meydana geldi. Neticede ( Allah) bir kısmını kendilerine tattıracaktır; umulur ki ( yol yakınken) dönerler." ( Rûm sûresi, âyet 41 ) 

     Zikredilen bu ayeti kerime, insanın maddi-manevi her alandaki sorumsuzluk ve bencilliğinin kötü sonuçlarını ifade etmektedir. Yani, su kaynaklarının tahribi, ormanların alenen yakılması, keyfi, düşmanca bir sebep yüzünden kesilmesi ile ilgili bir mana çıkarmak lazımdır.

     Bilhassa, günümüz dünyasında, suların kirletilmesi, ormanların yakılması ve havanın kirlenmesi , bunun sonucunda , ortama salınan zehirli gaz ı sebebiyle denizde ve karada yaşayan tüm canlıların hayati sorun yaşaması gibidir. 

      Ormanlarımızı yakanlar; hem bu dünyada cezalarını çektitkleri gibi, hem de uhrevi alemde tam olarak cürümlerinin karşılığını göreceklerdir. Elbette ki, ekolojik fesat yanında akidevi, ahlaki, sosyal, siyasi ve ekonomik fesadıda, fitneyi dile getirmek gerekir. 

     Sonuç yerine;

      Yem yeşil ormanlarımızı yakan caniler, bitki, börtü böcek düşmanı şahsiyetsizler, tez zamanda temin edilerek, havasız, susuz yerlerde süründürülmeli ki, havanın; atmosferin, nefes almanın kıymetını bilsinler. 

       Anarşistler sebebiyle yakıldığı gibi, dünyalık elde etmek, yakılan yerlere bina kondurmak için yakanlarda aynı kategoride ceza görmelidir.

     Çünkü, yeşilin yakılmasına, ormanların çarçur edilmesine hiç bir vicdan, iman ve acıma hissi bulunan kimseler bu tür zararları, tahribatı, bu millete vermesinler. 

       Tatil aylarımda bazan, Afşin İlçesinden, K. Maraş'a yolculuk yaparım. Allah, sizleri inandırsın!.. Yolculuk süresince bir şeye odaklanırım. Yol süresince görmüş olduğum, envai çeşit ormanlarımız olmaktadır. Çam ağaçları, ardıç bedenleri, zakkum çiçekleri, dere boylarında kavak ağaçlarının bir sülün gibi göklere süzülmesi beni benden almaktadır. 

      Şimdi, sormadan edemiyorum: Hangi vicdan sahibi,kalbi küt küt çarpan insan, bu güzelim alemi tarümar edebilir, yakabilir? En sonunda K. Maraş'ta da orman yangını çıktığını veya çıkarıldığını basından öğrendim. Rabbimden diliyorum ki, bu hain eller, tez zamanda canı dertlerine düşsünler, onların da gönül dünyaları cayır cayır yaktıkları bu yeşil ağaçlar gibi yansın!.. 

     Son söz olarak diyorum ki, orman katli, insan katli gibi, devlete isyan gibi algılanmalı, en ağır, affedilmez tecziyelerle cezasını çekmelidir. O hain elleri, Rabbü'l-Alemine havale ediyorum.. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın