Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

ORUCUN HİKMETLERİ !..  

     ! Sayılı günlerde oruç tutunuz. Sizden biriniz  hasta veya seferde olursa , tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde oruç tutar.... " ( Bakara sûresi, âyet 184)  Hadisi ise:

     " Her hayırlı amel on mislinden , yediyüz misline kadar mükâfat görür.  Oruç bundan müstesnadır. Zira o bana mahsustur, onun mükâfatını da ancak ben veririm." ( Buhari ve Müslim) 

      " Her şeyin bir zekâtı vardır. Vücudun zekâtıda oruçtur. Oruç sabrın yarısıdır. ( Nesai) 

     İster oruç ibadeti olsun, isterse namaz, zekat, hac gibi diğer ibadetleri düşündüğümüz, sevap ve faydalarını tetkik etmiş olduğumuz zaman görmüş oluruz ki, hepsinin ayrı ayrı faydasının olduğu bir vakıadır. 

       Oruç tutan insan, yüce Allah'ın kendisine vermiş olduğu nimetlerin kadir ve kıymetini, önemini, tutmuş olduğu oruç sayesinde takdir etmiş olur. Açlığın, susuzluğun ve diğer yapmadığı şeylerin önemini yapmadığı, ifa etmediği takdirde yakinen öğrenmiş olur. 

      Düşünmeliyiz ki, 16-17 saat oruç tutan, bütün günü aç ve susuz geçiren bir insanın çekmiş olduğu sıkıntıyı, susuzluğun vermiş olduğu zorluğu bilmiş olalım. Hele yaz günlerinde, tarlada, bahçede, bağda çalışırken, çiftini sürerken, bağını çapalarken susuzluğun vermiş olduğu baskı ve sıkıntı karşısında o insan, neler düşünmez, neler hesap etmez ki?

     Böylelikle, oruç tutan mü'min; oruc sayesinde sabretmeyi öğrenmiş, alışmış, zorluğa, açlığa, susuzluğa, sıcağın altındakı mihnete alışmış olur. Böyle bir insanın yapmış olduğu, çekmiş olduğu sıkıntıya " idman" denilmez de ne denmiş olur? 

     Orucun, sosyal yöndende tükenmez, sayılamayacak kadar fayda ve hikmetleri bulunmaktadır. Varlıklı, zengin insan, hiç olmazsa, oruç sayesinde fakirliğin, fakirin halini anlamış, yokluğun ne menem şey olduğunu yaşayarak, tadarak takdir etmiş olur. 

     Sindirim ve hazımsızlığa faydası: 

     Ne yazık ki, obur insanların halini, kilodan, yürüyememekten, oturup kalkamamaktan ve çekmiş oldukları zorluktan anlayalım ki, nefes alıp vermekte bile zorluk yaşamakta, yürümekte, adım atmakta perişan olmuş bir eda ile yürüyebilmektedir. 

       Normal çalışan bir fabrika düşünün ki, her an, her dem normal düzeyde çalışırken, fazla yük çekmekten, fazla çalışmaktan ötürü, bir makina dişlileri aşınmış çarklar çalışmaz olmuş duruma gelmektedir. Böylesi bir durumda, bir fabrikadan, bir atelyeden verim, üretim alınabilinir mi? 

      İşte, vücudda bir makina gibidir, bir fabrika gibidir, sürekli çalışmaktan dolayı yorulmuş, dişlileri eskimiş ve yıpranmış, durma noktasına gelmiştir. Vücud mekanizması da böyledir. Yılın on bir ayı ha bire çalışmaktan, mideyi abur cubur şeylerle doldurmaktan, üstüne üstlük, alkol, sigara vesair şeylerle harabe durumuna düşmüştür. 

      Her nasılsa, oruç nimeti sayesinde, vücud organizmaları dinleniyor, nefesleniyor ve bir parçacık kendisine gelmeye başlıyor. Mide harıl harıl çalışmaktan ötürü rahatlamış, kalb mekanizmasına yapılan baskıdan mütevellit nefes alamazken, açlık ve oruç sayesinde bir kendine gelme başlıyor, rahatlıyor, rahat nefes alıp vererek kendine gelmiş oluyor. 

     " Oruç tutun ki sıhhat bulasınız!" 

      Rasulullah ( sav)'in bu emri karşısında, vücud organizması rahatlıyor, nefes alış veriş düzene giriyor, yatmamız, uyumamız rahata eriyor, her halimiz, yürüşüyümüz, adımlarımız bile kendine gelmiş oluyor. 

     Midemlz, pankreasımız nizama eriyor, sindirim güçlüğü yaşamıyoruz. Aşırı derecede yemek kültürü, insanların başlarına gelen bela ve sıkıntıları artıran ve her hangi bir işin son bulmasına mâni olan sabırsızlığın, aç gözlülüğün ve tahammülsüzlüğün bir çaresi de tutmuş olduğumuz oruçlarımızdır. Onun içindir ki, 

     Aşırı şekilde acından ölecek, bitkin düüşecek kadar ruhumuzu aç-susuz bırakmak, elbette ki bir intihardır, insanın kendi vücuduna düşman olması demektir. Fiziki bir intiharın sonucu , insan cesedini mezara gömmek demektir. Manevi bir inhtiharın sonucu da, ruhu cesede gömmektir. 

      İnsan oğlu, ne yaptığını, ne yapacağını bilerek yapmalıdır. Şuurlu, düşünerek, hesabını yaparak yerine getirmelidir. İntihar edecek kadar aşırı yemek tüketimi, insanı, mahvettiği gibi, aşırı şekilde yemekten kaçınmak da bu tehlikenin diğer bir boyutudur. 

     Kur'an; insanlara orta yolu tavsiye etmiş, ne oburluk, nede yememeyi, cimriliği, yemekten kaçınmayı yasaklamıştır, Demek ki, Müslümanlar, orta yolu takip ederek aşırılıklardan kaçınacaktır.  

      Netice olarak;

     Her Müslüman birey bilmelidir ki, oruç sayesinde Allah'ın rızasını beklerken, orucun karaciğerimize faydasını da unutmamalıyız. Diğer taraftan oruç sayesiinde, açların, fakirlerin, saillerin, hastalıkların halini bilmiş olduğumuz elimizdeki, sağlık ve sıhhat nimetini çok iyi korumalıyız.

     Orucumuz, ruhumuzu terbiye etmeli, hikmeti, sabrı, nefis terbiyesini icra ettirmelidir. Hadisi şerifte buyurulduğuu gibi: " Bir bilseniz , oruç tutmak sizin için daha hayırlıdır.  veya bir hadiste:

     " Her hayırlı amel on mislinden, yeri yüz misline kadar mükafat görür. Oruç bundan müstesnadır. Zira o bana mahsustur, onun mükâfatını da ancak ben veririm. " ( Buhari- Müslim) 

     Müslüman insanımız , her şeyin hikmetini bilmeli, abdestin, guslün, teyemmümün, namazın, zekatın, orucun ve haccın manevi güzelliklerini yakinen takip etmeli ve bilmelidir. 

      Yoksa, mes'eleye maddî boyutuyla yaklaşırsak, hiç bir ibadetten zevk almamız mümkün olmayacaktır. Orucun hikmetini düşünmeden hareket edersek, boşu boşuna aç kalmış oluruz.  Allah muhafaza buyursun.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın