Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

RAMAZAN AYINDA, KUR'AN'A YOĞUNLAŞMAK!.. 


     " ( O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki, insanlığa rehber olan, bu rehberliğin apaçık belgelerini taşıyan ve hakkı bâtıldan ayıran Kur'an işte bu ayda indirilmiştir. Sizden biri bu aya ulayştığında oruç tutsun; hasta ya da yolcu olan kimse de  başka günlerde kaza etsin! Allah sizin için kolaylık ister, sizi zora koşmak istemez; oruç günlerinin sayısını tamamlamanızı, sizi doğru yola ulaştırdığı için O'nu tekbir etmenizi ister; umulur ki şükredersiniz." ( Bakara Sûresi, âyet 185) 

     Bilindiği üzere, 2 Nisan 2023 tarihinde oruçlu olacağız.. Rabbimiz!.. Tutacağımız oruçlarımızı kabul buyursun!.. Riyasız bir oruç tutmak, gösterişten azade bir Ramazan ayı geçirmemizi Rabbimiz bizlere nasibi müyesser eylesin!.. 

     Oruç, aziz Kur'an'ın doğum kutlamasıdır. İşte içerisinde Kur'an o gece nazil olduğu için " bin aydan daha hayırlı" olan Kadir/ kader/ölçü gecesini barındıran Ramazan ayını değerli kılan da buydu. 

     Bu silsileyi takip etmek, izlemek: Ramazan ayına hürmet aziz Kur'an'a hürmettir. Aziz Kur'an'a hürmet Allah'a hürmettir. Ramazan ayına hürmetin ölçüsü ise onu oruçlu geçirmek, kulun bihakkın kendini tutmasdır. 

     Çünkü o insanlığa rehber olan ve hakkı bâtıldan ayıran vahyi elinden tutarak insanlığa sunmuştur. Ramazan, kutsallığını Kur'an ayı oluşundan alır. Dolayısıyla;

      Oruç ayını güzel değerlendirmek, nefsimizi, ailemizi, çocuklarımızı onun diriltici nefesiyle doldurmak, aziz Kur'an'la hem hal olarak, okumak, anlamak ve emirlerini yoğun bir şekilde yaşamak asli görevimiz olmalıdır. 

      Yoksa, camilerimizde, mescidlerimizde, evlerimizde sıra sıra dizilen rahlelerde, anlamadan, içeriğine vakıf olmadan Kur'an okumak değil, ölülerin ruhları için. gösteriş için anlamsız hatimler indirmek değil, dolu dolu okuyarak, Kur'an medeniyeti ile hem hal olmaktır.. 

     Dolayısıyla, yaşamın vermiş olduğu sıkıntılar, baskılar, eziyetler, ezilmeler karşısında çok çok bunalmış durumdayız. Kalbimiz sıkışıyor, gönlümüz huzurlu değil, her yerde, her dem rahata ermek için bir fırsat arıyoruz.

     Hamdü sena olsun ki, işte, aranan, beklenen, arzu edilen gün ve zaman dilimi gelip bizi tüm çirkinliklerden, benlikten, bencilliklerden, kısır duygulardan kurtarmak için kalbimizin/gönlümüzün kapısını çalarak" İşte geldim!" dercesine bizi, milleti ve ümmeti huzura, rahat ve rehavete buyur etmekmektedir.

      Ne mutlu ki, bu güzel saadet dolu zaman diiliminden istifade ederek, tüm gamlarını, sıkıntılarını fırlatıp " Çok şükür Ya Rabbi!" bu günleri de gördük, yaşayacağız, doya doya Ramazan günlerini değerlendireceğiz demenin mutluluğu içersindeyiz. Dolayısıyla,

      Eriştiğimiz bu mübarek Ramazan günlerinde, bol bol Kur'an'la haşir, neşir olmak üzereyiz. On bir aydan beri bu mutlu gün ve ayı beklerken, nihayet bütün haşmetiyle kapımızı çalmıştır. 

      Dileriz ki, bu mübarek ayda, doya doya Kur'an okur, anlamını sinemize indirir, yaşam tarzımız ona göre bir renk cünbüşü yaşamış olur. Mezardaki yatan ölülerden ziyade, diri ölüleri diriltmeye çalışırız. Çünkü,

     Asırlar asırlar oldu, bu emri hep boş verdik, illada ölüler dedik, ama, sesimizi ölmüşlerimize duyuramadık, bizi dinlemediler, zaten dinlemeleri de mümkün değildi. Çünkü, hayatla bağ ve ilişiklerini kesmişler, toprak olmuşlar, ölmeden öncede bizlere, " bizlere dua ediniz ama, yaşayanları ihmal etmeyin " demişlerdi. 

     Yasin suresini ölülere armağan ettik. Dirileri terkettik, boş verdik!.. Hey hat ki, ölmüşler bizim bu eylemlerimizi, Yasinlerimizi duymadılar kendilerine okunduğunu bilmediler ve bilemediler. Çünkü, bilmeleri mümkün değildi..  Onun içindir ki;

     " Ramazan bize unuttuklarımızı hatırlatmak için gelir. Başta kendimizi unuturuz. Ramazanın en çok hatırlattığı da kendimizdir. En büyük amacı ise " şahit olan ben" idraki inşa etmektir. 

     Şahit olan ben, şehadet kelimesini sadece diliyle okumaz, varlığıyla okur. Sadece okumakla kalmaz, kelime-i şehadet onun varlığında okunur. O artık hem okuyan, hem okunandır. Hem şahit olan, hem şahit olunandır. 

     Kendisi bu mübarek kelimenin yazılı olduğu fiili ve aktif bir levha olur. İşte o zaman her bir hücresi şu gerçeği haykırır: Biz bu cihana sahip olmak için değil, şahit olmak için geldik. 

     Ramazan bize kaybettiklerimizi buldurmak için gelir. En çok kaybettiğimiz de kendi benliğimizdir. Sahi, kendini kaybeden neyi kazanır ki? " " Ben" demeyi hak edecek bir ben idrakine ulaşmayanın " benim " demesi ne kadar da gülünçtür. Böyle birinin " benim" dediği hiç bir şey gerçekte kendinin değildir. O yoktur ki, onun olsun. 

     İşte onun için hakikât şudur: Oruç bizi tutar. Oysa biz, orucu tuttuğumuzu sanırız. Bir yere kadar doğrudur. Zira orucu gerçekten tutanları  oruç da tutar. Dik tutar, diri tutar, kendinde ve agâh tutar." ( Kelimeler, M. İslamoğlu, say. 81)

     Sonuç yerine;

     Ramazan diriliş günlerinin şu günlerde bizi dirilteceği günleri iyi idrak etmeli, bu günleri dolu dolu yaşamalıyız. Kendimiz yaşamış olduğumuz gibi, aile biriylerimizde gönüllerince orucu yaşamalı, bu rahmetten dolu dolu istifade etmelidir. 

      Sahur bereketiyle istifade etmeli, iftar dolu bereketiyle evimize, soframıza, ekmeğimize, aşımıza bereket sunmalıdır. İmsakin hoşnutluğu ile uyanmalı, iftarın maneviyatı ile huzura ermeliyiz. 

     Soframız bereketli, ailemiz güzel güzel manevi hava ile teneffüs etmeli , evimiz Kur'an'ın eşsiz, lahuti ahengiyle dop dolu olmalıdır. 

     Her türlü kirden, gıybetten uzak kalarak, hasedden, fesadden uzak durarak adeta melekleşip engin manevi alanlara dalmalıyız. Biz almış olduğumuz manevi hava ile mutmain olurken, helal nimetlerii tadarken, komşumuzu, aç, çıplak olan dostlarımızı da unutmamalıyız.

     Fıtramız, fıtır sadakamızla, muhtaçları sevindirmeli, onların gönüllerini alarak barış dolu bir dünyaya kulaç atmalıyız. Çünkü, Ramazanın  olmadığı, yaşanmadığı yerde kör döğüşü vardır ve yaşanmaktadır. 

     Rabbimiz!.. Ramazan ayını mübarek kılsın!.. Felaha, kurtuluşa vesile eylesin!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir 

Facebook Yorum

Yorum Yazın