Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

RUHUNDAN ÜFLEME

" Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!" ( Hicr sûresi, âyet 29 )

" Onu tamamlayıp, içine de ruhumdan üfürdüğüm zaman, derhal ona secdeye kapanın!" ( Sâd sûresi, âyet 72 )

" Irzını iffetle korumuş olanı ( Meryem'i de an) Biz ona ruhumuzdan üfledik; onu ve oğlunu cümle âlem için bir ibret kıldık." ( Enbiyâ sûresi, âyet 91 )

Şu insanoğlu ne kadar da nankördür!.. Taşımış olduğu ruh, Allah'ın ruhu, onun üfürmesi olmasına rağmen, ne yazık ki, şeytanın adımlarını takip ederek şeytanlaşmakta, kendi kıymet ve değerini bilmemektedir.

İsyan, inkar, nankörlük, baş kaldırı, büyüklenme, iblisçe tavır ve davranışlar, helal yoldan uzaklaşma, Allah'ın nehyettiği sapkınlıkları ve sapıklıkları icra etmek ne demektir?

Dün ve bu gündür, Hristiyan alemi bu gerçeği unutmuş, Hz. Meryem ve İsa'yı tanrı pozisyonuna sokarak onun müjdesini, mesajını, getirmiş olduğu insanlığı kurtarıcı prensibleri bir taraf ederek, inkar yoluna sapmış, Hristiyanlık umdelerini kuşa çevirmiş durumdadır.

Hristiyan alemi; tüm gerçekleri bir taraf ederek, Hz. İsa'nın yolunu gözler, bekler durumdadır. Onun ölmediğini, yaşamış olduğunu iddia ederek, onun yeryüzüne yeniden dönmesini, insanlığı tüm vahşetlerden kurtarmasını ı istemektedir.

Hristiyan alemi bunu yapar da, İslam alemi onlardan geri kalır veya durur mu? Tabii ki, Müslümanlar, Hristiyanlardan daha fazla Hz. İsa adına hurafe uydurarak, onun Allah'ın hemen yanı başına oturmuşlar, sürekli " gel, gel artık" demekten, " dön artık" demekten kendilerini alamıyorlar!..

" ( Resûlüm!) Bu söylenenleri biz sana ayetlerden ve hikmet dolu Kur'an'dan okuyoruz. " ( Âl-i İmrân sûresi, âyet 58 )

" Allah nezdinde İsa'nın durumu, Âdem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona " Ol!" dedi ve oluverdi." ( Âl-i İmrân sûresi, âyet 59)

Yani, Adem (as)'ın topraktan,, anasız ve babasız yaratan Allah, İsa'yı da babasız olarak yaratmıştır. Az yukarıda meali sunulan âyet, yüce Allah'ın kudretinin sonsuzluğunun yanında, Hz. Meryem anneninde iffetli olduğunun bir ifadesidir. Şu emri ilahiyi de unutmayalım:

" Gerçek, Rabbinden gelendir. Öyle ise şüphecilerden olma." ( Âli- i İmrân s3uresi, âyet 60

Nasıl ki, Hz. Adem (as); ömrünü tamamladıktan sonra, vefat etmiş, hakka vasıl olmuş ise, Hz. İsa (as)'da, her insan gibi ömrünü tamamlayarak vefat ederek , hakka vasıl olmuştur. Buradaki, enterasan durum şudur:

Hz. Adem (as)'a; Allah'ın ruhundan üflemesi, tıpkı bunun gibi, Hz. İsa (as)'da, kendi ruhundan üfleyerek, onun babasız olarak, Meryem'den dünyaya gelmesidir.

" Elbette bu benzetme yaratılışları yönüyle yapılan bir benzetmedir. Tıpkı Adem (as)'ı anne ve babasız topraktan yarattığı gibi İsa (as)'ı da babasız sadece bakire Meryem'den yarattığı vurgulanmaktadır.

Bu nedenle buradaki " üflemeyi" vahiy olarak yani ümmete tebliğ etmek için gönderilen vahiy şeklinde anlamaya bir işaret yoktur. Olay bütün açıklığı ile meydandadır. Meryem validemize İsa (as)'ın ruhunu /onu meydana getirecek canlılığı üfledik demektir.

Konu vahiy olunca Kur'an'da " üfleme" tabiri değil, genelde vahyetmek, ilham etmek, okumak, indirmek kelimeleriyle ifade edilmektedir.

Allah Kur'an'da ki her kelimeyi özenle seçmiştir. Bu nedenle ruh ile üflemek kelimelerinin bir benzerliği vardır. Her ikisinin rengini ve biçimini bizzat göremezsiniz fakat varlığını icraatıyla hissedersiniz.

İnsana üflenilen ruhun da insanı canlandıran, vücuda hareket veren canlılık olduğunu düşünüyoruz. Onun yokluğu ise canlılığın sona erdirilmesi demektir ki, bu da ölüm olmaktadır.

Ayrıca her yaratılan sevki tabii denilen, hayvan ve insanda ortak olan özelliklerin dışında Allah'ın vahyine muhatap değildir. Sadece insanlar arasından seçilmiş olan elçileri ile insanlara vahyedilmektedir.

" Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. O yücedir, hakîmdir." ( 42/51) ayetiyle de tescillemektedir.

Bu nedenle her insana vahyedildiğini düşünmek mümkün gözükmemektedir. Bize gayb olan bu gibi konularda gaybın sahibinin anlattığı kadarıyla yetinip orada durmanın daha doğru olduğuna inanıyoruz." ( İktibas Dergisi, Haziran 2009, sayfa 59 )

Netice olarak;

" Ruhundan üfleme" olayı, vak'ası kısaca böyledir. Yani, böylesi bir " ruhundan üfleme" insan oğlunun ne kadar erdemli, kıymete değer varlık olduğunu bizlere göstermektedir.

Yeter ki, insan; kendi benliğini, özünü, niçin yaratılmış olduğunu anlasın ve ona göre de yüce Allah'a kulluk ve ubudiyette bulunsun.

Demek ki, Hz. Adem (as)'a ve Hz. İsa (as)'a üflenen ruh, tüm insanlığa bahşedilen ruhtur. Bu sebeple, insan, kendi aklını, fikrini, idrakini, algısını ve mantığını kullanarak, enine, boyuna düşünerek, yaratıcıya karşı kulluk görevinde; aksama, tökezleme, ihmal etme olmamalıdır.

Aksi halde, taa baştan Allah'a vermiş olduğu ahdini bozmuş olur, sözünü yerine getirmemiş bulunur ve sözünden dönen, vaadini yerine getirmeyen münafık kelimesinin muhatabı olmuş olur.. Rabbimiz, tüm Ümmeti Muhammed'i bu tür yanlıştan, sözünü yerine getirmemekten hıfzeylesin. Selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın