Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

SADAKALLAHÜL AZİM

                                                 " SADAKALLAHÜL AZİM" " ALLAH DOĞRU SÖYLEDİ!" DEMEK, NE ANLAMA GELMEKTEDİR?..

Millet olarak; büyüklü, küçüklü, kadın-erkek, herkes, her kesim; aziz Kur'an'ı; okuduktan sonra; " Sadakallahül Azim" " Allah doğru söyledi" diyerek, elindeki Kur'an'ı kapatmakta, yüksekçe bir yere asmaktadır!.. 

     Oysa, hoca efendiler, kusurumu bağışlasınlar!.. Toplum katmanlarının ekserisine sormuş olsak, okuduğunuzdan, kıraat ettiğinizden, tilavetinizden ne anladınız ki, " Allah doğru söyledi" diyerek okumayı sonlandırdınız?

     Alacağımız cevap enteresan olacaktır!.. " Be kardeşim!.. Ben hoca mıyım ki, okumuş olduğumuzu anlayayım" olacaktır!.. Hal böyle iken, Yasin, Fatiha, İhlas, Fil suresinden aşağı sureleri namazda okumaktayız!,, 

      Ne kadarda Kur'an'da geri kalmış  milet mişiz!.. Tam bin yıldan bu yana, alimler, ilim erbabı dışında kalan insanlar, maalesef, okudukları Kur'an'ı,, Yasin'i şerifi, namaz sureleri diye adlandırdığımz surelerin ayetleri en az olanını bile anlamadan, içeriğini bilmeden okumaktayız!.. 

     Buna rağmen, ne ilim çevrelerince, ne Başkanlıkça, nede İlahiyat fakültelerince, bu konuda bir çalışma, bir gayret, milletin okuduğunu anlaması, idrak etmesi yönünde en küçük bir çaba, faaliyet içerisinde değildirler. 

     Okuyoruz, okuduktan sonra da " Sadakallahül azim" " Allah doğru söyledi" diyerek, Kur'an'ı; başımıza götürüp, üç defa da öptükten sonra, süslü-püslü torbasının içerisine koyuyor, yukarılara asıyoruz!.. 

     Aziz kardeşim!.. Her şey de, yüce yaratıcı ne buyurdu, ne emretti? bunu anladın mı?.. Yoksa, körüne körüne, boşu boşuna, sadece " ölülere yardım " amacıylamı Kur'an'ı Kerim'i tilavet ederek, sonunda da " Allah, doğru söyledi" diyerek işi bitirmiş oldun? 

     Ne yazık ki, bin yıldan bu yana böyle okuduk, üç defa öpüp başımıza koyarak, torbasına koyup duvarlara astık!.. Astık da ne oldu? Hiç bir faydamız, bir menfaatimiz olmadı.. Okuduk okuduk avunduk.. 

     Birde, Resulullah (sav) ve sahabe-i kiramın yapmadığı hususu biz yaparak, kendi kendimizi avutmuş, kandırmış olduk!.. Resulullah (sav); ne zaman mezar başlarına gitti de, veya evinde okuyarak, ölülere Kur'an okudu?. Bu Kur'anî realiteyi iyi anlamamız, yapmış olduğumuz işin ehemmi mühim veya sadece zaman geçirmemi mi olduğunu idrak etmemiz lazımdır!..

     Süslü süslü mabedleri dolduran cemaatleri, kitleleri  şöylece basit, sıradan bir sınava tabi tutmuş olsak; en basiti, "Besmele"nin, "Sübhaneke" duasının, günde kırk rekatta okumuş olduğumuz "Fatiha"nın anlamını sormuş olsak, acaba nasıl bir cevap almış oluruz?

      Bu yüce din; bu yüce ve kutsal Kur'an; sadece hocaların, alimlerin, ulemanın anlayacağı bir emanet değildir. Her Müslümanın anlaması, anlayıp emirlerini yaşaması gereken bir kitaptır!..

     Zaten, tüm bunları anlamış olsak, en basiti Fatiha'nın bir ayeti olan, " Ancak sana ibadet eder, ancak senden yardım isteriz" emrini, gönlümüze, ruhumuza, kafamıza,kalbimize kazımış olsak, Vallahi, Billahi, günümüzde türbe kapısında, yatır  makamında bekleyen, kimse bulunmazdı!..

     Veya, en kolayı bu ayetin yorumunu, anlamını idrak etmiş olsaydık, ne şeyh kapısına giderek, şeyhin elini, eteğini öper, nede ondan istimdat veya yardım istemezdik!.. 

     Sonuç olarak;

     Bu aziz Kur'an; duvarların süsü olsun, bez torbaların içerisi dolsun diye nazil olmamıştır!.. Bunalan kalpleri, sıkışan gönülleri, yoldan çıkmış insanları kurtarsın, dertlere derman, bunalımlara şifa olsun diye vahyedilmiştir!.. 

     Aziz Kur'an'ın;  fert ve toplum hayatına emirlerini yansıtmış olsaydık, evlerde huzur olacak, karı-koca kavgaları olmayacaktı!.. Mahkeme kapılarında boşanmak için taraflar birbirlerine silah ve mermi yağdırmayacaktı!.. 

     Yüce kitabımız Kur'an'ı;  toplum hayatına indirgemiş olsaydık, faizcilik bitecek, fuhuş yolları kapanacak, herkes, her kesim helalinden rızık, helal yollardan ayrılmayacaktı. 

     Kur'an'ı; toplum olarak anlamış olsaydık, millet huzurlu yaşayacak, hırsızlık, gasp, kıtal, anarşi, mezhepçilik, her türlü ayrımcılık olmayacaktı!..

     Fatiha suresinin 5 nci ayetinde, yardım edenin gerçekte Allah olduğunu bilenler, sadece ve sadece Allah'tan yardım isterler. Dolayısıyla, duanın kıblesini Allah'tan başkasına çevirmek, ona kulluk etmek demektir. Çünkü,

     İbadet Allah'ın razı olduğunu yapmak, ubudiyyet Allah'ın yaptığından razı olmaktır. " İyyâke na'budu iibadette, iyyâke nestâin" duada tevhiddir. Tıpkı "Lâ ilahe illallah" gibidir yani; " Başkasından değil yalnız senden... "  Allah'tan başkasından istememekle ilgili muhteşem bir Kur'anî teşbihtir.. 

     Rabbim!.. Aziz Kur'an'ı, okuyan, anlayan ve emirlerini yaşayan, hayatlarında tatbik eden kullarından eylesin!.. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir
 

Facebook Yorum

Yorum Yazın