Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Sahabe Nesli ve Günümüzdeki İbadet Haline Getirilenler

SAHABE NESLİ VE GÜNÜMÜZDE İBADET HALİNE GETİRİLEN TESBİH ÇEKMEK, DEF VE KUDÜM ÇALMAK, NEY ÜFLEMEK NEDİR?

" Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri ( bir tarafa ) bırak! Kazandıkları sebebiyle hiç bir nefsin felakete duçar olmaması için Kur'an ile nasihat et. O nefis için Allah'tan başka ne dost vardır, ne de şefaatçı. O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar kazandıkları ( günahlar) yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır." ( En'âm sûresi, âyet 70 )

Maalesef, bu ayeti kerimeden yola çıkarak, günümüz dünyasında bilhassa ülkemizde revaçta olan,farzlaştırılmış tesbih çekmeler, tarikat evlerinde müridanın ellerinde bulunan kudüm, def ve Mevlevi yortularında üflenen neyler, dinleşmiş, sünnetleşmiş ve sanki sahabe nesli de bu tür bid'atleri tatbik havası verilmiştir.

Varmı ki, camiden tesbih çekmeden ayrılacaksın, işte, o zaman sana bakılan çirkin bakışlar, öfkeli yüzler ve kınamalar, tedip etmelerin bini bir para olacaktır.

Kardeşim; adamın acilen işi var ise, camide, cemaatle uzun uzadıya tesbih çekmek zorunda mıdır insanlar? Onun içindir ki;

" Hayatını Kur'an'ı Kerim'in canlı örneği haline getiren ve ona aykırı bütün şeyleri reddeden ashab neslinin sonu gelmeyen uzun tesbihleri çekerek, kudüm ve def çalarak, ney ve kaval üfleyerek, raks ve sema ayinleri düzenleyerek;

Kendinden geçip ayakta ve diz üstü çöküp zikir dedikleri danslar yaparak, gazel ve kasideler okuyarak, rabıta ve silsile ezberleyerek, posta oturup el öptürerek, fakirhane açıp çile doldurarak, kadın erkek karışıp ışıkları söndürüp gözleri yumarak ve başları örtüp binlerce virdler çekerek;

Allah'ın dinini yayıyor ve keramet gösterisi yapıyor deyip insanların vücutlarına şişler batırarak veya bıçaklarla vücutlarını yararak, sihirbaz ve cambazların yaptıkları gibi;

Avuçta ateşler ve kızgın demirler tutarak ve bütün bunların üstünde pir denilen kişiler edinip putlaştırarak bu seviyeye geldiğini kim iddia edebilir? Bütün bu yapılanların İslam'dan olduğunu ve ona uygun bulunduğunu nasıl söyleyebiliriz?" ( Tasavvuf ve İslam, Prof. Dr. İ. Sarmış, sayfa 91-92)

Ne hazindir ki, yaşamış olduğumuz ortam tıpa tıp böyledir. Üç aşağı, beş yukarı aynısıdır.. İslam'ın içerisine sokuşturulmuş, tesbih çekmek, ellerde deflerle, kudümlerle, "Allah'ı anıyorum" diye gümbür gümbür gümbürdemek!..

Daha olmadı, müridan; hızlarını alamayarak, birbirlerini şişlemekte, karınlarına demir çubukları sokmakta daha olmadı, İbrahim peygamberi rüyamda gördüm diyerek oğlunu ve kızını kurban etmektedirler..

Bendeniz, zaman zaman şahit olmuşumdur. Şehir sokaklarında, ana yerlerinde " Hayy" diye nara atanları, haykıranları görmüşümdür. Kimileri, güneşe bakarak, ay'ı temaşa ederek makamlarının oralarda olduğunu iddia edenlerde az değildir.

Her yıl Aralık ayı içerisinde " Şeb-i Arus" günlerinde, neyzenlerin, neycilerin kaval ve ney üfledikleri, sevenlerini, bu tür şeylerle baygın hale getirdikleri de hatıralardan uzak değildir.

Şimdi sormadan edemiyorum: Hangi sahabe-i kiram, tesbih çekmiş, ney üflemiş veya def vurmuştur? Tüm bunlar, sahabe tarafından icra edilmiş ise, örnek gösteri bilinir mi?

Geliniz, lütfen Kur'an Müslümanlığına yönelip, bu tür sapkınlıkların yerini, mahiyetini, ne olduğunu Kur'an ayetlerinde bulmaya çalışalım.. Bulamayacaksınız!.. Bulmanız da mümkün değildir. Tüm bu kültürler, gelenekler, icadlar, bid'atlar, başka yerlerden aşırma uydurmalardır!..

" Felsefesi, yöntemleri ve pratiği ile tasavvufun İslam'ın nefis tezkiyesi metodundan ayrı ve uzak olduğu açıktır. Yukarıda ancak bazı yönlerini sıralayabildiğimiz İslam'ın nefis tezkiyesi metodu ile tasavvufun nefis tezkiyesi metodu ve anlayışı birbirinden tamamen farklıdır.

Tasavvufun nefislerini güya tezkiye ettiği insanların kimi uluhiyet ve rububiyet iddialarında bulunmakta, kimi Allah'ın zatını müşahede ettiği ve arşının üstüne çıktığını söylemekte, kimi İslam'la hiç bir ilişkisi bulunmayan ve tamamen esrarengiz muammalar olan makam, rütbe, sıfat ve ünvanlar iddia etmekte;

Kimi öldükten sonra da hayatta tasarruf ettiğini söylerken, kimi levh-i mahfuzda olanları görüp okuduğunu, değiştirdiğini, melekut alemini kolaçan ettiğini söylemektedir.

İslam'dan ayrı bir vadide gelişen tasavvufun kavram ve isimlerine bir göz attığımızda bu gerçek açıkça görülür.

Tasavvufla nefislerini tezkiye ettiklerini söyleyenlerin kimi eşyanın hakikatlerini inkâr ederek ne varsa hepsinin Allah olduğunu söylemekte, kimi gözün gördüğü, kulağın duyduğu ve kalbin hatırladığı her şeyin bir tarafa bırakılarak bu organlarla sadece Allah'ın görülüp;

Duyulup hatırlanacağını ifade etmekte, kimi velilerin peygamberlerden üstünlüğünü savunurken, kimi Firavun ve cahiliye müşrikleri gibi kafirlerin gerçekte arif billah olduğunu iddia etmekte, kimi keramet göstereyim derken hayvan, cin ve yabani varlıkların suretine girdiğini söylemekte;

Kimi oturduğu yerden kainatı parmağıyla oynattığını ve dünyanın öbür ucundaki işleri idare ettiğini belirtmekte, kimi pîr ve şeyhinin kalpleri okuduğu, gaybı bildiği ve melekut alemiyle irtibat halinde olduğunu anlatmakta, kimi kendini kafirlerden müşriklerden, hatta hayvanlardan daha aşağı saymaktadır." ( a. g. e. say. 93 )

Netice olarak;

İslam'da, ne tesbih çekme, ne kudüm, ne def çalma, nede ney üfleme bulunmamaktadır. Bu tür uyduruk şeyler, bilhassa, bizim millet içerisinde yaygın olup, başka İslam ülkelerinde görülmesi mümkün değildir.

Tesbih çekmek, müstehap bir tatbikattır. Çekersen çekersin, işin, gücün, meşguliyetin var ise, tesbih çekmeyi yolda,. iş yerinde veya diğer yerlerde yerine getirmiş oluruz.

Farzedelim ki, tesbih çekmeyi bıraktık, terkinden dolayı mesul değiliz, suç işlemiş de değiliz. Hac yapan Müslümanlar görmektedir ki, Mekke ve Medine'de namaz sonraları ne tesbih çekilir, ne de tarikat evleri bulunmaktadır.

Tüm bunlar nereden ve nasıl kaynaklanmaktadır? Müslüman toplumlar; Kur'an'ı yukarılara asmış bulunursa, bundan kaynaklanmış, Kur'an okumanın yerine, şeyhe gitme, kudüm ve def çalma, ney üfleme kaval öttürme ameliyeleri ortaya çıkar.

İnsan oğlu böyledir!.. Hele Müslümanları Kur'an üzere tutmazsanız, tabii ki, bir şeyler yapacaklar, ya def çalacaklar, ya da şeyhin eliğini, eteğini öperek önünde ona tapacaklardır. İnternet sayfalarında bunların canlı şahitlerini, örneklerini doya doya görmekteyiz.. Selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın