Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

SAMİRİ'NİN, BUZAĞISI GİBİ

SAMİRİ'NİN, BUZAĞISI GİBİ, SALYA-SÜMÜK, BAĞIRA BAĞIRA ÖLECEKSİN!.. 


     " ( Musa): " Defol, git!" dedi." Ama iyi bil ki bundan böyle senin hayatın '(Ben) tecrit edildim' demekten ibaret olacaktır. Bir şeyi daha unutma ki, seni ( öte dünyada) asla atlatamayacağın bir buluşma daha beklemektedir. Şimdi, kendisine tapınmakta bunca ısrar ettiğin ilâhına dön de bir bak: onu cayır cayır yakacak, ardından da külünü suya savuracağız!" (Tâhâ sûresi, âyet 97 ) 

     Güncel basında ve tarih kitaplarında okumaktayız ki, Hindular; kutsal kabul ettikleri Tanrı olan İneklerine gereken saygıyı göstermekteler, sütünü içmemekte, etini kesinlikle yememektedirler. 

     Bu ayeti kerime sanki İneğe kutsallık atfeden Hinduların ölülerini yakma ve külünü ırmağa savurma uygulamalarına kinayeli bir şekilde atıfta  bulunuyor gibi gözükmektedir. 

      Ben, mes'eleyi bu noktadan hareketle bir gerçeğe  getirmek istiyorum:   Ülkemiz ve millet bünyesinde kırk yıldan fazla bir zaman yaşamış, yemiş, içmiş, barınmış, para, pul sahibi olmuş sanki " Samiri'nin buzağısı" gibi sonunda etrafına topladığı insanları kendine tapar hale getirmiş, bir zat ki, şu anda ABD'de ikamet etmektedir. 

      ABD'den, ha bire fitne, fücur, şikak, nifak tezgahlamakta, milletimiz ve bilhassa Müslüman ülkeler aleyhine faaliyet göstermektedir. 

     Söz konusu " Samiri'nin Buzağısı" şeklinde ve tipinde olan bu zatın, müridlerine, bendelerine , bağlılarına enjekte etmiş olduğu  bir sakat, sapık bir eylem bulunmaktadır ki, saçının tellerinin bile kutsallığı, inilti ve ağlamalarının bir maneviyat estirdiği, seli, sümüğü bile kutsal olarak kapış kapış edilmiş olduğu bir dünya!.. 

     " Hani, bir zaman da ( Sina) Dağı'nı üzerinize yükselterek sizden kesin söz almıştık: " Size gönderdiğimiz mesajı hayata uygulayın ve artık hakikati duyun!" Buna karşın " İşittik ve itaât ettik/ isyan ettik" dediler. Küfürleri sebebiyle buzağı ( heykeli) gönüllerinde taht kurdu. De ki onlara: Bozuk inancınız size ne fena şeyler yaptırıyor? Eğer gerçekten inansaydınız ( böyle) yapmazdınız ). ( Bakara sûresi, âyet 92 ) 

     Ayetin yorumu şöyledir: 

     " Aslında iman keşfedilmemiş defineye benzer. Onun yararı ancak keşfedilmesiyle mümkündür. İmanın keşfi ise sahibini iyiye, doğruya ve güzele götürebilecek iktidara sahip olmasıyla kendini belli eder. 

     İnanç, mücerret olarak her zaman sahibine yararlı bir unsur değildir. Sahibini kötü yola götüren inanç da vardır. Bu nedenle asıl olan bir inanca sahibi olmak değil, sahibine doğruyu emreden bir inanca sahip olmaktır." ( K. Meali, M. İslamoğlu, sayfa 35 )

      Yorumda da bahsedildiği gibi. " Sahibini kötü yola götüren inanç da vardır."  yorumundan anlıyoruz ki, ABD'deki densizin düşüncesi, inancı, fikriyatı, kendisin kötü yola düşürmüş, Kur'anî emirlerden ziyade, Nebevi ifadelerden öte, kendi hayal gücü, rüyaları, ileriye yönelik abuk, sabuk düşünceleri kendisini kötü yola düşürmüş, pisliğin içerisinde yuvarlanır hale getirmiştir. 

      Aslında, millet olarak çekmiş olduğumuz ızdırapların, bölünmüşmüklerin altında yatmakta olan ana etken de bu değil midir?.  Kur'an yerine, sahih hadisler yerine, bir kısım şarlatanların kendi indi görüşlerini, rüyalarını, helal uydurduklarını öncelemiş olmalarıdır.

      Ne yazık ki, okumuş entelektüeller bile böylesi sapkınlığa iman etmiş inanmış ve söz konusu " Samiri'nin Buzağısına" hizmet etmektedirler. 

     Emin olun ki, bizim milletimiz kadar dini iddialara, rüyalara, hayali şeylere, uydurulan hususlara inanan, inanmakta direnç gösteren başka bir millet yoktur. Ama, bizim entelektüellerimiz bile, ya bir sufi lidere tabi olmuş, bunu Müslümanlık zannetmekte, ya da " Samiri'nin putuna" inanarak, hayatlarını rezil ve rüsvay etmektedirler. 

      Allah'a şirk koşma, Allah ile kul arasına birilerini sokma, dün bu gündür devam ederek gitmektedir.. Her millette bu tür şirk seansları yapılmış, bizim millet içeresinde de, hem de 21 nci çağda ardı, arkası kesilmeden devam ederek gideceğe benzemektedir.

      Bir Müslüman düşünün ki, namazına, duasına, orucuna, haccına şirk karıştırmaktadır. Şeyhi; yani efendi hazretleri olmadan, veya üstadı, ağabeyini devreye sokmadan Allah'a kulluk yapamamaktadır. 

     Bizim biçare Müslüman kişi, Allah'a her türlü kullukta, önce efendisine, göbekten bağlı olduğu zata dua edecek, ona rabıta yapacak, onun himmetini, iznini alarak, ondan sonra Allah'a karşı kulluk görevinde bulunacaktır. 

     Sonuç olarak; 

      Müslümanlar, ne zaman iradeli, özgüven sahibi olurlar ise, o zaman kurtulmuş oldukları gün olacaktır. Bir adam düşünün, eline bir kitap alıp okuyamıyor. Çünkü, efendisi müsaade etmedikçe okuyamıyor..

     Ondan izin koparmaya çalışacak, zaten, efendisi kendi egosu için, bencilliği için, kendi eserleri dışında hiç bir kimsenin kitabının okunmasına, hatta, diyelim ki, bir Kur'an Meali, onun bile okunmasına müsaade etmemektedir. Çünkü, efendiye göre : " Kur'an Müslümanlığı sapıklıktır!"

      Behey şaşkın, sersem, ben Müslüman olarak, inanmış olarak Kur'an okumayacağım da ne tür bir vahye dayalı kitap okuyacağım? 

       Şu anda, Diyanet'te vaiz bulunan birini görmekteyim: Diyor ki: " Türkçe Kur'an okumayın!" söz konusu vaiz, bu sözünü Latin harfleri ile yazılmış bir Kur'an'a atıfta bulunarak diyorsa ki, buna katılırım. Ama, 'her hangi bir meal okumayın!' diyorsa, bu tür bir söz, şaşkınlık, zavallılık ve perişanlıktır. 

       Ben, Müslüman olarak, özgür bir kişi olarak senin şeyhinin eliğini, ayağını yalamaya mecbur değilim. Zaten böyle bir hal, Samiri'nin buzağısına tapınma gibi bir hal olacaktır.. Selam ve dua ile..

      Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın