Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

SELAM OLSUN ÖĞRETMENİME !.. 

24 Kasım 2020 günü, "öğretmenler günü"dür... Böylesi güzel bir günün tüm muallim camiasına, milletimize hayırlı olmasını diler, öğretmenlerimizin sağlıklı, sıhhatlı ve düzeyli bir çalışma içerisinde olmalarını  niyaz ederim. 

       Öğretmenler; bu milletin çilekeş, ızdırap yüklü insanlarıdır. Kar demeden, kış düşünmeden, kar, boranı, kasırgayı hesap etmeden yollara düşmüşler, her hangi bir muhit, yer ayırımı tefrik etmeden Türkiye topraklarının her tarafına koşmaktadırlar. 

      Onlara göre, Ankara nasıl başkent ise, Çukurcada, Nusaybin'de, Sarıkamış'ta, Hakkaride, Lüleburgaz'da, Menemen'de aynı şekilde birer vatan parçasıdır. 

       Ama, ne var ki!... Kimi zamanlarda, öğretmen; kör bir kurşuna hedef olmakta, devletin hamiliğinde öğretmen annesine, babasına naaşı getirilmektedir. Hem de ne getiriliş? 

     Dünyanın hiç bir ülkesinde, okula girip öğretmen öldürülmez, okul binası  ateşe verilerek yakılmaz!.. Ne hazindir ki, bu tür bir kaotik manzara, yanlışlık, çirkeflik, öğretmen, öğrenci ve okul düşmanlığı bizim ülkemizde müşahade edilmektedir. 

       Sevgili öğretmenlerimiz, mes'elenin bir boyutu olan anarşizme karşı didişirken, diğer taraftan maddi sıkıntı, maaş yetmezliği, siyasi çıkmazın, Fetö cambazının  ithamı ile karşı karşıya gelme sorununu yaşamaktadır. 

       Halbu ki, hiç bir öğretmenimiz, böylesi bir kabusa alet olacak kadar sefil ve perişan değildir. Çünkü, tahsil yapmış bir öğretmen, edebiyat okumuş, coğrafyayı yutmuş, insan psikoljisini ezberlemiş, tüm güncel kitapları elden geçirmiş bir Türk aydını nasıl olurda, bu tür bir İblis'in oltasına takılmış olur?

        Velev ki, takıldı, ülkemizde bu sinsi soytarının ağına takılmayan kimler vardır ki? Yediden yetmişe kadar herkes onu dinlemiş, onun sahte göz yaşlarını sahici göz yaşı bilmiş, milyonlarca insanımız bulunmaktadır. 

     Ama, marifet onu dinlemek değil, o dinlemeden dolayı nedamet duyup, hemen tevbe istiğfar etmektir. Ondan sonra da, bu mendeburu ne kadar biliyorsa, o kadarda emniyet birimlerine yardımcı olmaktır. Çünkü, bu bir vatan ve millet borcudur. Sonra da öğretmenliğin hakkını vermektir.

      Hülasa, öğretmenlerimiz zorluk içerisinde, zor zamanlar geçirmektedirler. Bir taraftan atanamama, bir taraftan sözleşme süresini uzatamama, diğer yönüyle Coronavirüs sebebi ile öğrencilere "online"  eğitim verme zorluğudur. Bu durumda ne kadar başarı sağlanır,  ne kadar sağlanmaz bunu öğretmenin kendi vicdanı bilecektir. 

        Öğretmenlerimiz; kendilerini her bakımdan olgunlaştırmış, yetişmiş, bilgi donanımı ile her şeyin, her kesin üstesinden gelmesini bilmelidir. Örneğin, çağın gereksinimi olarak, Kur'anî bilgilerle mücehhez, tefsir okuya bilen, mealden yararlanan, İslam, Selçuklu, Osmanlı, Türkiye tarihini ve dünya klasiklerini elden geçirmiş öğretmenlere muhtacız..

      Öğretmenin heybesi dop dolu olmalıdır. Bedir savasını, Uhud savaşını bildiği gibi, Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye tarihini de iyice yutmalıdır. Çanakkale ölüm-kalım destanını, Milli Mücadeleyi, 1940'lardan sonra İslam aleyhine yönelik manevraları da bilmelidir.

     Bilmeli ki, öğrenciler ondan istifade etsinler, anne-babalar da bu işten bahtiyar olsunlar!.. Aksi halde, bizim öğretmeniz vardır ama, "dünyadan bihaber" dedirtmemek en büyük gayemiz olmalıdır..

     Netice olarak;

     24 Kasım öğretmenler günü nedeniyle, tüm öğretmenlerimizi saygı ile, selam ile alkışlıyor. Ayaklarına bir çakıl taşının bile batmamasını canü gönülden arzu ediyorum.. 

       Onların; pandemi günleri ve ayları dolayısıyla, üzülmelerine, endişe duymalarına lüzum görmüyorum. Çünkü böylesi korkulu günlerin müsebbibi kendileri değildir. Bu tür zaman dilimleri asrın " insan kıran" günleridir.. 

      Bu tür günlerde, öğretmenlerimiz, milletimize yardımcı olmaları, temizlik, maske ve mesafe sloganına alışmaları, tatbik etmeleri için öğrenci ve veli kişilere anlatmayı, izah etmeyi bir gaye bilmelidirler.. 

       Tüm bu tenbihlerin yanı sıra, sigara içmeme, sair alkollü ürünlere yaklaşmamalarını izah etmelidirler. Çünkü, günümüz öğretmenleri, bir din adamı kadar olgun ve bilgili insanlardır. Öyleyse, bu edindikleri dini, milli ve insani bilgilerini toplum bireylerine aksettirmeli, hem kendileri uymalı,. hem de toplumun yaşamasına ön ayak olmalıdırlar.

      Öğretmenlerimiz, İstiklal marşımızı öğretirken, bayrağı göndere çeker iken, imani yönden yaşarcasına, cephede koşarcasına öğrencilere öğretmeli, yanlış dini algıların, efsunculuk, cincilik, batıl inançları da yer yer aktarmalı, yavrularmızı bilgi sahibi etmelidirler..

     Rabbimiz!.. Tüm öğretmenlerimize güç ve kuvvet ihsan buyursun. Vefat etmişlerimize rahmet eylesin ve makamlarını cenneti âlâ etsin... Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın