Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

SONUCUN MENDERES'E BENZEMESİ !.. 

Ne acı ki, tarihimiz, insan katli ile, idamlarla dolu dolu bir tarihtir. Böylesi bir durumu imparatorluk tarihinde yaşamış olduğumuz gibi, Türkiye Cumhuriyeti tarihindede  çok çok yaşamış, idamlar görmüş, kurşuna dizilmiş suçlu veya suçsuz insanlarla doludur. 

     Cumhuriyet tarihini okuyanlar, takip edenler iyi bilirler ki, binlerce hacı, hoca sırf sakalından, inancından, Kur'an okumasından, giysisinden, başındaki sarığından dolayı suçlu görülmüş, bu suçu ile idam edilmiş ve zindanlarda öldürülmüştür. 

     Nice nice ehl-i Kur'an'ın; üzerine Kur'an koyup okudukları rahle tahtaları bile, örf-i idare salonlarında şahit olarak kabul edilerek, adı geçen Müslüman bireyin ceza almasına, suçlandırılmasına sebep teşkil etmiştir. 

    Öyle bir devir ki, bir uzatmalı asker kral kesilmiş, elinde kamçısı ile, sopası ile köy köy, kasaba kasaba, İlçe İlçe Kur'an suçlusu aramış, bulduğu yerde de o gariban Müslümanı ayaklarının altına  alarak çiğnemiştir. 

     Düşünmeliyiz ki, tam tamamına 18 yıl bu memleketin semalarında ezan okunmamış, insanlar; camiden, mescidden bıkmışlar, öyle hale gelmiştir ki, cenaze yıkayacak, cenaze namazı kıldıracak bir molla bile bulunamaz olmuştur. 

     Halbu ki, tıpa tıp taklit etmiş olduğumuz Batı aleminde harıl harıl Kiliseler çalışmış, pastörler özgürce Hristiyanlık dinlerini dobra dobra yaşamışlardır. 

       İşte, Menderes'i tarih huzuruna çıkaran durumda, ezana özgürlük getirmiş olmasıdır. Yahu ne demek 18 yıl ezansız yaşamak, ezana hasret kalmak?

      Menderes mazlum Başbakan, din düşmanlığı, İslam'a zıt bir tavır içerisinde olmamış, olanları da tasvip etmemiştir. İşte, bu yüzdendir ki, milletin ekseriyatının teveccühünü kazanmış bu mazlum lider, " Sen niçin ezan okuttun" denilerek, der dest edilip ipe götürülmüştür. 

     Çünkü, ihtilalin bünyesinde insaf, acıma, merhamet etme bulunmamaktadır. Suçu yoksa bile, ona göre suç bulur, onu suçlu ilan ederek idam sehpasına taşımış olur. 

      Mazlum Başbakan Menderes; banka soymamış, millet malını yağma etmemiş, ülkesini sair ülkelere jurnal de etmemiş, hainlik yapmamış, kendisini, baraja, köprüye, yola, mescide, camiye, ezan okunmasına vakfederek, bu yolda ölmeyi yaşamaya tercih etmiştir. 

     Ölürken bile, sehpada bile millete kahırlı olmadığını, hiç bir kimseyi suçlamadığını beyan etmiştir. Onun içindir ki, kan dökmeye, insan canı almaya alışık zihniyet mensupları, ara sırada olsa hortlamakta, " asarım, keserim" blöfü ile ortamı germektedirler. 

     Halbu ki, bu millet artık uyanmış, demokratik sisteme düşman ekalliyete fırsat verecek değildir. demokratik usullerle, tercihlerle iş başına, yönetime gelemeyen biçareler, darbelerden, ihtilallerden medet ummaktadırlar. 

      Tüm devlet adamları kani olmuşlardır ki, en kötü demokratik idare,en iyi ihtilal idaresinden daha muvafık olduğuna kail olmuşlar, ihtilali, darbeyi aklı başında hiç bir kimse kabul etmemiştir. 

     Dolayısıyla, en yakın tarihte bu millet 15 Temmuz kalkışmasını yaşamış, hala da o darbenin sancısını kasıklarında müşahade etmektedir. Bir bencil mollanın, bir kapris sahibi hoca misüllü zavallının hinliği, şeytaniliği sonucunda bu gün ülkemiz, milletimiz arasınd tesanüd, dayanışma bulunmamaktadır. 

      Hal böyle olunca bir kısım darbe heveslileri, yerinde rahat olmadığı için, " illada darde " diyerek, sabah kalkıyor , akşam yatıyor, gece rüyalarında bile bu çirkinliği görmekte, düşünmekte ve yaşamaktadır. 

     Bana göre mazlum Başbakan Menderes gibi ölmek, idama sürüklenerek götürülmek, bir şereftir, bir onurdur, bir üstünlüktür. Onu idama taşıyan güruh, bu gün ve yarın kahırla, zilletle, zulm ile anılacak, arkasından küfürlerin, isyanların, bedduaların bini bir para olacaktır. 

     Sahi, 12 Eylül darbesinin lideri olan Kenan Evren, seksen küsur milyon nezdinde hiç gündeme getiriliyor, anılyor mudur acaba? Çünkü, " bir sağdan, bir soldan" diyerek suçsuz çocukları katletmesi onu anmaya yetiyor ve kafi gelmektedir. 

     Netice olarak;

     Merhum Müşavir hocam, Hamdi Mert, 1994 yılı bir aylık mutad din görevlileri toplantısında: " Arkadaşlar!.. Aziz bir misafirimiz vardır, mazlum Başbakan Menderes'in oğlu Aydın bey aramızdadır." duyurusu ile,, Aydın beyin, salona girmesi, bizleri hüzünlere boğmuş, üzülmüş, tüylerimiz diken diken olmuştu. 

      Bendeniz, heyecanlı, az çok tarihe merakı olan biri olduğum için, Aydın beyin, sakat arabasının üzerinde bizleri selamlamasına içerlemiş, kendimi tutamayarak ağlamıştım. Allah rahmet eylesin!..

    İşte böylece, kos koca bir hane sönmüş, evlatları, tıpkı babaları mazlum Başbakan Menderes gibi ölmüşlerdir. Hamdi Mert hocamız , hisli, heyecanlı biri olduğu için o da ağlamış, kendisini tutamamıştı. 

     Bu sebeple, darbeci kafaların, zaman zaman ortama fırlamaları, korkulacak bir aksülamel tavır değildir. Vallahi ! Bu aziz millet, onlar yeniden sahneye çıkmaya çalışırsa, vallahi, billahi tükürükleriyle boğacak, Türkiye topraklarını onlara dar ettikleri gibi, dünyayı da onlara cehennem edecektir. 

      Merhum Menderes gibi ölmek, izzettir, şeref payesidir. Makamı cennet, yoldaşları sahabe-i kiram olsun!.. Selam ve dua ile...

     Şeerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın