Yücel ERDOĞAN

Yücel ERDOĞAN

Mail: dinihaberler@hotmail.com

Veysel Karani'de Allah Aşkı

Veysel Karani (d. 555-560 Karen, Yemen; ö. 657), Hırka-ı Şerif'in muhafızı. İslam'da anne sevgisinin büyüklüğüyle anlamlandırılmış bir din büyüğüdür. Babasının ismi Amir olduğu için tam adı Üveys Bin Amir-i Kareni'dir. Babasını 4 yaşında kaybetmiştir. Deve çobanlığı yapmıştır.

İslam peygamberi zamanında yaşamasına rağmen annesine verdiği sözden ötürü onu baş gözüyle göremediği için Sahabe'den sayılmaz.(düzeltme:annesine verdiği sözden ötürü değil peygamber ümmetine görmeden sevebilme örneği ve anne sevgisini göstermek için Veysel Karaniye bahşedilen ilahi bir olgu kendisine verildiği için peygamberi görememiştir.)

Hz. Veysel Karani Müslüman olunca yüce peygamberin nurlu yüzünü görebilmek aşkıyla yanar tutuşur. Hz. Veysel Karani, Allah Resulü`nü görme arzusunu birkaç defa pek sevdiği annesine açarsa da, çok ihtiyar ve âmâ (kör) olan annesi, kendisine bakacak kimse olmadığından izin vermez. Hz. Veysel Karani`nin yaşı kırk ın üzerine gelir. Oğlunun gönlünde patlayan yanardağları çok iyi hisseden anne, çaresiz ancak Medine`ye gidip hemen gelmek, Hz. Peygamber`i orada bulamayacak olursa teşriflerini beklemeden dönmek şartıyla kendisine izin verir.

Gönlü Allah aşkıyla, Peygamber muhabbetiyle dolu olan Hz. Veysel Karani, izin alınca durmaz ve Medine yollarına koyulur. Issız vadiler, dağlar, tepeler, kızgın çölleri aşar ve Peygamber beldesi Medine ye ulaşır. Hz. Peygamber’in evine giden Hz. Veysel Karani, Peygamberimizi evde bulamaz. Peygamber Efendimiz o sırada Tebük Seferi’ndedir. Peygamberimizi bulamayınca çok üzülür. Hz. Veysel Karani, annesine verdiği sözü hatırlar. Hz. Aişe (R.A ye Kainatın efendisine selamımı söyleyiniz. Cennet sabahlarını andıran mübarek yüzlerini doya doya görmek isterdim. Lütfen, içimin aşk-ı Muhammed i (S.A.V.) ile yandığını, gönlümün bitmez niyazını bildiriniz Diyerek ayrılır ve tekrar Yemen yolunu tutar.

Peygamber Efendimiz seferden dönünce Hz. Aişe ye şöyle hitap ettiler:

Ya Aişe, evimize hangi ulu kişi geldi? Bu Rahmani kokular, bu İlahi lezzet
nedir?

Ey Allah’ın Resulü; Yemen Oymağından Karen Köyünden Üveys adında bir zat sizi ziyarete geldi. Mukaddes Cemalinizin bağrı yanık âşıklarındanmış. Zat-ı âlinizi bulamayınca çok üzgün bir halde ayrıldı. İşte o adam gittikten sonra evin içinde bu ulvi kokuları hissettim.

Ya Aişe, sen o zatı gördün mü?

Evet, ey Allah’ın Resulü. Sağ gözümün ucu ile baktım.
Öyleyse o gözünü bende ziyaret edeyim. Görüşün ve gördüğün mübarek olsun Bir müddet sonra Mescid-i Nebevi ye geçen Resulullah, Sahabelerine seslendiler; Müjdeler olsun, Üveys i gören gözü ziyaret ettim, gelin siz de benim gözümü ziyaret edin.
Ve buyurdular; Bana Yemen tarafından rahmani kokular geliyor. Şüphesiz tabii’nin en hayırlısı Üveys’tir

***

Peygamber efendimizin vefatı yaklaşınca, hırkanızı kime verelim? Dediler. “Üveys-i Karnî'ye verin.” buyurdu. Resûlullah’ın vefatından sonra hazret-i Ömer ile hazret-i Ali Kûfe’ye geldiklerinde, Ömer (radıyallahü anh) hutbe esnasında; “Ey Necdliler, kalkınız!” buyurdu. Kalktılar. Aranızda Karn’dan kimse var mıdır? buyurdu. Evet dediler ve birkaç kişiyi ona gönderdiler. Hazret-i Ömer, onlardan Üveys’i sordu. Biliyoruz. O, sizin bildiğinizden pek aşağı bir kimsedir. Divanedir, akılsızdır ve insanlardan kaçar bir hâli vardır, dediler. “Onu arıyorum, nerededir?” buyurdu. Arne vâdisinde develerimize çobanlık yapmaktadır, biz de karşılığında ona akşam yiyeceği veririz, saçı-sakalı karışıktır, şehirlere gelmez, kimse ile sohbet etmez, insanların yediğini yemez; üzüntü ve neşe bilmez. İnsanlar gülünce, o ağlar; insanlar ağlayınca o güler dediler. “Onu arıyorum.” buyurdu. Sonra hazret-i Ömer’le hazret-i Ali, onun olduğu yere gittiler. Onu namaz kılar gördüler. Allahü teâlâ, develerini gütmesi için bir melek vazifelendirmişti. Namazı bitirip selâm verince, hazret-i Ömer, kalktı ve selâm verdi. Selâmı aldı. Hazret-i Ömer; “İsmin nedir?” diye sordu. “Abdullah, yâni Allah’ın kulu.” dedi. “Hepimiz Allah’ın kullarıyız; esas ismin nedir?” diye sordu. “Üveys” dedi. “Sağ elini göster.” buyurdu. Gösterdi. Hazret-i Ömer; Peygamber efendimiz size selâm etti. Mübârek hırkalarını size gönderip; “Alıp giysin, ümmetime de duâ etsin.” diye vasiyet buyurdu, dedi.

“Yâ Ömer! Ben zayıf, âciz ve günahkâr bir kulum. Dikkat buyur, bu vasiyet başkasına âid olmasın?” deyince; “Hayır yâ Üveys, aradığımız kimse sensin. Peygamber efendimiz senin eşkâlini ve vasfını belirtti.” cevabını verdi.

Mukaddes emaneti ona teslim ederken Hz Ali dayanamaz " neden hiç kimse değil de bu hırkayı sana gönderdi ?"

Veysel Karani Hz bir müddet durduktan sonra;
"Siz Uhud’u gördünüz mü?” dedi Onlar;
"Tabi oradaydık "dediler Veysel Karani Hz ;
"Siz peygamber (sav)' in dişi kırılınca ne yaptınız deyince Onlar;
"Çok üzüldük" deyince Veysel Karani Hz dişlerini göstererek;
"Bakın bende kırılmayan bir tek diş kalmadı. Hepsini kırdım ta ki onun çektiği acıyı biraz
çekebilmek için ”

Sonra da onlardan uzakça bir yere gidip bir köşeye çekildi, hırkayı bıraktı, yüzünü yerin üzerine koydu ve;

“İlahî, bütün ümmet-i Muhammed ’i bana bağışlamadığın sürece şu hırkayı giymeyeceğim Peygamberin bu işi buraya havale etmiştir Rasul, Ömerü’l-Faruk ve Aliyyü’l-Murtaza kendi üzerlerine düşen işi yapmışlardır Ya Rabbi şimdi iş sana kalmıştır ” diye naz makamında niyazda bulundu

“Şu kadarını sana bağışlamış bulunuyorum hırkayı giy” diye hafiften bir ses geldi ama o;

“hepsini isterim” dedi Böyle diyor ve böyle sesler işitiyordu Derken Hz Ömer ve Ali;

“Veysel’in yanına varalım ne yaptığını görelim” dediler Veysel bunların geldiklerini görünce bir ah çekerek;

“Niçin geldiniz? Gelmemiş olsaydınız bütün Muhammed ümmetini Allah benim için bağışlamadıkça hırkayı giymeyecektim ” dedi

Sonra Veysel hırkayı giydi ve “Şu hırkanın yüzü suyu hürmetine Muhammed ümmetinden Râbia ve Mudar kabilelerindeki koyun sürülerinde mevcud olan tüyler adedince kimse bağışlanmıştır ” dedi

Burada üç önemli nokta vardır. Birincisi Üveys’in Allah aşkı. Allah’ın dininin yaşanmadığı, Allah’ın varlığına inanılmadığı putperestlerin yaşadığı bir dönmede bir olan Allah’a inanması. O’nun aşkıyla yanması, her anını ona zikir yaparak değerlendirmesi.

İkinci önemli nokta, Üveys’deki Peygamber aşkı. Mekke de Hz. Muhammed’in peygamberliğini ilan etmesini duyar duymaz Müslüman olmuş ve Peygamberi görme aşkıyla yanmaya başlamıştır. İçinde onu görmeye dair öyle bir yangın vardır ki zorla annesinden izin alır fakat annesi kısa bir süre izin verdiği için göremeden geri gelir.

İşte üçüncü önemli nokta Üveys deki Anne sevgisi ve anne aşkıdır. Onun bu mertebeyi kazanmasındaki en büyük sebep bekli de annesine gösterdiği hürmet, onun sözünden dışarı çıkmaması ve nihayetinde onun rızasını kazanmasıdır.

Kendimizi bu üç noktada yoklayalım;
1-İçimizdeki Allah aşkı ne durumda?
2-Peygamber sevgisi ne durumda?
3-Anne sevgisi ve ona hürmet ne durumda?

Konumuzu bir Ayeti kerime ve bir hadisi şerif ile noktalıyalım;

“Rabbin kesin olarak şunları emretti: Ancak kendisine ibadet edin, anne ve babaya iyilik edin. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara "öf" bile deme ve onları azarlama. İkisine de tatlı ve güzel söz söyle.” (İsra Suresi/23)

“Anneye hürmet ve hizmet babadan önce gelir. Biri suâl etti ki:
- Yâ Resûlallah insanlar içinde iyilik etmeme en lâyık olan kimdir?
- Annendir.
- Sonra?
- Annendir.
- Daha sonra?
- Babandır.” (Buhârî Müslim)

Facebook Yorum

Yorum Yazın