A. Raif ÖZTÜRK

A. Raif ÖZTÜRK

Mail: araifozturk@hotmail.com

YILBAŞI Gafletleri ve Taklitleri, KAHREDİYOR

Gazze’de işgâl, katliâm, soykırım ve vahşîce insanlık dramı yaşatılırken, %90’dan fazlası Müslüman ülkemizde, şükürlerle geçmesi gereken YILBAŞININ, çılgınca eğlencelerle kutlama gafletleri ve taklitleri, her akl-ı selimi kahrediyor.

Yüce dinimizin, “Kim bir kavme (topluluğa) benzemeye çalışırsa o, onlardandır" (Yani, öyle muamele ve öyle azap görecek) tehdidini bildiğimiz için, böylesine gafletlere düşen kardeşlerimiz adına çok üzülüyoruz. (Tirmizi, Ebu Davud, libas 4.)

Dilimizin döndüğünce ve yazılarımızın ulaştığınca, bu acı âkıbetten tek bir kişiyi bile kurtarabilmenin sancılarını çekiyoruz.

  • Eğer bir Müslüman, gayrimüslimlerin ve kâfirlerin yaptıklarını uygulayacaksa, NASIL “Ben Mü’minim” diyebiliyor?

Hristiyan âleminin bile çoğunluğunun, “hayalî” ve “BİD’AT” kabul ettikleri ve eleştirdikleri, bugünkü gayrimeşru Yılbaşı kutlamalarıyla; halkımız maalesef, reklamlarla ve sinsi tuzaklarla uyutulmaktadır.

Hatta kesinlikle HARAM olan PİYANGO kumarının Eminönü’ndeki kuyruğunun, yüzlerce metre uzadığını ve o kuyruktaki; takkeli, sarıklı, sakallı ve başörtülülerin bile bulunmalarını, üzülerek ve o zavallılıkları acıyarak izliyoruz…

Aynı vasıftaki Mü’min kişilerin, Yılbaşı öncesi, KURUYEMİŞ kuyruklarında gözükmeleri bile abes, çirkin ve mekruhtur.

Bir yılbaşı gecesinde; tüketilen içkiler, oynanan kumarlar, çılgınca düzenlenen gayrimeşru eğlenceler, yemek, çerez vs. israfları, çam süslemesi ve kesilen hindilere ödenen paralar, zerre kadar ÎMANI olan bir Müslümana, hiç yakışıyor mu?..

“Hayat boşluk kabul etmez” prensibi varken, Dini eğitimimizde; Hz. Muhammed’i SAV, gerçekte var olan ve her gün “sırtındaki erzak yükleriyle kapı kapı dolaşan Halife Hz. Ömer’i” evlâtlarımıza okullarımızda maalesef öğretmedik, tanıtmadık! 

Bediüzzaman Hz.’ni ve diğer İslâm büyüklerini” tanıtmadık. 

Bu GEÇKELERİN yerine ve bu boşluklara; senede bir bacadan indiği efsanesi olan, “çuvallı Noel” gibi hayal ürünlerinin doldurulduğunu, esefle görmekteyiz.

OYSA İslâm âleminin yılbaşısı olarak, “Hicret Olayı” kabul edilmiş olup, Muharrem ayının 1. Günüdür. Ancak; ülkemiz Müslüman’ının büyük bir kısmı, Noelli Milâdî yılbaşına gösterdiği ilgiyi, maalesef kendi yılbaşısına göstermiyor…

Yüce Rabbimizin lütfuyla yılbaşına ulaştırılan bizler; ömür sermayemizden koskoca bir senenin, hatta hangi yaşta olsak da, yaşadığımız yılların (günahlarımızla-sevaplarımızla) geride kaldığının ve bir daha dönülemeyeceğinin idraki içinde,mânevi muhasebelerimizi yapmalı değil miyiz?..

BİZLER BU GÜNDE: Günahlarımız için ciddi tövbeler etmeli değil miyiz?.. 

Bizleri yepyeni bir seneye ulaştıran Yüce Rabbimize Hamd, senâ ve şükürler etmeli değil miyiz?..

Bu dünyadan asla sağ çıkılmadığının bilinci içinde; bizden önce Âhirete sevk edilenlerin kabirlerine bakarak, nice pişmanlık feryatlarıyla inlediklerini, düşünmeli değil miyiz?..

Özellikle de bu günlerde geçmiş bir yılın muhasebesini yaparken ve bizden çok küçük yaşlarda vefat edenleri düşünerek, bu fırsatların bizlere tanındığına sonsuz şükürler etmeli ve çok iyi değerlendirmeli değil miyiz?..

Evet dostlarım, Hz. Ali’nin (RA) ifadesiyle: “Bugün güzel ameller işleme günüdür, hesap yoktur. Yarın(Ebedî âleme sevk edilince) ise hesap vardır, amel işleme imkânı ve tekrar geri dönme asla yoktur.”

  • Bu itibarla, Yeni girdiğimiz bu 2026 yılında, daha bilinçli hareket ederek, Âhiret hayatımıza acaba nasıl daha kazançlı hazırlanabilirim?

Acaba Allah’ın emanet olarak verdiği mal varlığımızı, organlarımızı ve zamanımızı; Allah’ın emrinde ve O’nun istediği gibi nasıl kullanabilirim?

Şeytanın ve şeytanlaşmış insanların, nefsimizin, menfi medyanın ve muzır çevrenin tuzaklarına, sevdiklerimle birlikte düşmekten nasıl kurtulup, korunabilirim? ..düşünceleri, endişeleri ve idraki içinde, önümüze serilen yepyeni bir seneyi, en avantajlı doldurmanın hesaplarını yapmalıyız.

Yılbaşı gecesini, onların sefih âdetlerini asla taklit etmeden, aksine bol bol tövbelerle,  ibadetlerle, Kur’ân ve Şükürlerle ihyâ etmeliyiz. 

Bu konudaki bilinçli Dinî, Milli, ahlâkî Kurum ve kuruluşların önderliğinde, toplu programlara katılmalıyız.

Bugün GENÇ bile olsak, ünlü şair Necip Fazıl’ın: 

"Bugünü düşünürüm. Dün geçti, yarın var mı?
Gençliğe de güvenmem. Ölen hep ihtiyar mı?" ihtarını, çok iyi anlamalıyız.

Yine merhum N. Fazıl’ın; “Ya İslâm’la yükselir, ya inkârla çürürsün.

Yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün” Îkazını da hiç bir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız. 

Gayrimüslimleri ve kâfirleri hiç TAKLİT etmeden, Yüce Rabbimizin Âl-i İmran. S., 85. Âyetindeki; Allah katında makbul din, sadece İslâm'dır. İslâm'ın dışında hiçbir din, asla kabul edilmeyecektir” hükmüne tam riâyetle, İslâm’ı en güzel bir şekilde öğrenerek, titizlikle yaşamak mecburiyetindeyiz... Saygı ve muhabbetlerimle.

Facebook Yorum

Yorum Yazın