Adnan Zeki Bıyık

Adnan Zeki Bıyık

Mail: dokuzsekiz16@hotmail.com

Okumuş Cahiller

Bir siyasinin canlı mitinginin facebook'ta "canlı" yazısını görünce videoyu açtım, dinlemeye ve izlemeye başladım. Başkan adayı konuştu,  konuşması fena değildi. Konuşma bitince sunucu durumundaki şahıs teşekkür faslından sonra miting meydanındaki halka Gençliğe Hitabe'yi okuttu. Sunucu önce cümleleri söylüyor sonra da halk tekrar ediyordu. Aman Yarabbi fecaat bir durum söz konusu idi. O kadar vahim kelime hataları yapıyordu ki kesin başta Atatürk olmak üzere tüm geçmişlerin kemikleri sızlamıştır. Aklımda kalanlardan bazıları şunlardı:

Şeraiti şeriat okudu
Dalâleti delâlet okudu
Bedhah'ı bedbaht okudu
Dahî' yi dâhi okudu
Bilfiil'i birfiil okudu
----------------------------
Ah bu cehalet....Ne olacaktı tarihi, bilgiyi dizilerden öğrenen neslin durumu...
Koca koca ekranlara milyonların önüne çıkan profesör Nisa Sûresine Nun harfinin önüne "ya" harfi koyarak Niysa Süresi derse seçim mitingindeki sunucu da şerait'e şeriat deyiverir.
 
Konya'da görev yaparken bir kaymakam ilçe yöneticilerinin olduğu bir toplantıda asgari ücrete askeri ücret demişti. Asgar ile askerin farkını bilmeyen bir adamı bizim başımıza amir diye atamışlardı. Liyakat, ehliyet noktasındaki gülünç durumumuzun varın siz hesap edin.
Cehalet kaymakamla kalsa iyi, muhatab kelimesine muhattab diyen onlarca milletvekili,
 
Entelektüel kelimesine entellektüel diyen doçentler,

Murdar kelimesine mundar diyen vaizler, imamlar

Ölmüş kimse anlamına gelen mevta kelimesine mefta diyen valiler, müsteşarlar,

Katl zanlısı diyeceği yerde kâtil zanlısı demek suretiyle A harfini uzatan cahil sunucular (spikerler),

İsra Sûresindeki "Linuriyehû" ayetini linûûriyeyu demek suretiyle nun harfinin önüne vav getirip uzatan cahil il müftüleri,

Nâme ile nağmenin farkını bilmeyip şiir yazıyorum diye ortaya çıkan müteşâir echel müftüler,
Ferasetle firasetin farkını bilmeyen güya ilahiyatçı bürokratlar,

Zararfet kelimesini zerafet diye söyleyen, bir şiiri baştan sona ezberden okuyamayan kulaktan dolmacı edebiyat öğretmenleri,
Muharririn, Udebanın, kalem efedisinin, hokkanın, divitin, ehl-i irfanın, sahn-ı semanın, ceride-i havadisin, muhakemetül lügateyn'in ne demek olduğunu bilmeyen yüzlerce türedi yazar! ve echel televizyoncular...
 
Bu kadar güya okumuş cahillerin deveran ettiği ve sür'atle kesret kazandığı bir memlekette genç kuşaktan, Çiçero olmalarını beklemek sanırım aptallık olur.
 
Kıymetli okurum,
'Düşersin deme, dikkat et düşmeyesin de'. Söz çağırır. Sözün canı vardır. Kim söyletiyor o sözü sana? Güzeli söyle, , güzeli çağır, doğruyu terennüm et
 
Yüksek lisanstan hocam Melek Kahraman bugün hatırlattı: Kudema yani eskiler der ki: Kelamın ruhu vardır"
 
Gelin ruhu olan kelimelerin ruhunu incitmeyin, yüzde doksanlara varan dizi izleme oranlarınızı yüzde 4 olan kitap okuma oranlarınızla tebdil edin (değiştirin) . Aksi takdirde yıldönümünde olduğumuz Çanakkale Şuhedası haftasında Çanakkale Geçilmez dedirtenlere nankörlük yapmış olacağız, çünkü topla tüfekle geçilemeyen Çanakkale, kültür emperyalizmi ile ve halkları techil etmek (cahilleştirmek) suretiyle hızla geçilmektedir.
 
Okumayan, üretmeyen, düşünmeyen, Allah'ın kullarına bahşettiği en büyük cevher olan aklı isti'mal etmeyen (kullanmayan) toplumların inkırazı (çöküşü) kaçınılmazdır...
 
Vaziyetimizi çok beliğ ve de sarih bir şekikde ortaya koyan şu beyitle yazımı bitiriyorum:
 
Nüshâ-i âşufte-i dîvân-ı ömrüm sorma hiç! 
Hat galat, imlâ galat, inşâ galat, manâ galat
 
(Anlamını merak mı ettiniz? Özetle düzgün hiçbir tarafımız kalmadı demek)
 
Adnan Zeki Bıyık
Çorum Müftü Yardımcısı

Facebook Yorum

Yorum Yazın