M. Emin Karabacak

M. Emin Karabacak

Mail: m.emin.karabacak@hotmail.com

Çocuk Terbiyesinde Haram Lokma

Eskiden köyün birinde, komşuların kümesinden sürekli yumurta çalıp içen bir çocuk varmış. Köylüleri illallah ettiren bu çocuğun babası, civardaki bir âlime gider ve durumu anlatır:
“Çocuğunun sadece kümeslerdeki yumurtaları kırıp içtiğini, çocuğun bunun dışında hiçbir olumsuz hareketinin olmadığını, bundan da bir anlam çıkaramadığını” söyler.
Adamı dinleyen hoca efendi de:
“Siz ya da hanımınız size ait olmayan bir şeyi içmiştir. Çocuğunuzun bu davranışı bundan kaynaklanmaktır.” der. Adamı da düşünmesi için evine gönderir.
Âlim zatın anlattıklarını eşine de anlatan adam, belli bir süre geçtikten sonra hanımını çağırır ve:
“Hanım, ben düşündüm taşındım; fakat kendimde başkasının izinsiz bir şeyini içtiğimi bulamadım. Acaba sen kendinde bir şey bulabildin mi?” diye sorar. Adamın hanımı da biraz duraksamadan sonra Bey der:
“Bu çocuğa hamile iken komşunun evinde canım limon istemişti. Komşudan istemeye utandım ve onun haberi olmadan limona iğne batırıp suyunu içmiştim. Herhalde çocuğun davranışı bundan kaynaklanmaktadır.” der.
Çocuk terbiyesinin anne karnında başladığını bilmeyenimiz yoktur. Hamilelik dönemindeki süreçte yaşananlar çocuğu doğrudan etkilemektedir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v): “Yiyip içtikleriniz helal, temiz olsun! Çocuklarınız, bunlardan hâsıl olur.” (R.Nasıhin) buyurmuşlardır.
Anne karnında 7-8 aylık bir çocuğu ultrasyonda gözlemleyen araştırmacılar, çocuğun anne karnında mutlu bir şekilde hareket ettiğini görürler. Sonra anne ve babadan tartışarak kavga etmelerini isterler. Anne babaların kavgaları yapmacık da olsa çocuk birden hareket etmeyi bırakıp büzüşmeye başlar.
Çocuğun anne karnındaki eğitim sürecini araştırmak isteyen araştırmacılar, bir grup hamile anne adaylarını dokuz ay boyunca gözleme tabi tutarlar. Doğumdan sonra da çocukları belirli bir yaşa kadar gözlemleyen araştırmacılar, çocukların davranışlarının annelerin hamilelik dönemindeki davranışlarıyla örtüştüğünü görürler.
Araştırmalar, hamilelik döneminde sinirli olan annelerin çocuklarının sinirli, olanların çocuklarının daha sakin olduklarını göstermektedir. Ayrıca hamilelik esnasında dinlenen müziğin bile çocuğu etkilediği gözlenmiştir. Bunun yanında hamilelik döneminde dini konulara meyilli olan kadınların çocukları dini konulara meyilli olduğu gibi hamilelik döneminde haram helale dikkat etmeyen kadınların çocukları da büyüdükleri zaman helal ve harama dikkat etmedikleri gözlenmiştir.
Yukarıdaki araştırma örneklerini bizler, zaman zaman çevremizde de görmekteyiz. Uzaklara gitmeye gerek yok, yakın akrabalarımıza baktığımız zaman bunu görebileceğimiz gibi kardeşler arasındaki farklar için de hamilelik dönemlerinin gözden geçirilmesi yeterlidir diye düşünüyorum.
Eskiden hanımlar eşlerini işe gönderirken: “Aman bey, bize haram para getirme, biz açlığa dayanırız; fakat cehennem ateşine dayanamayız.” anlayışı vardı. Gelinlik kız aranırken “helal süt emmiş” biri olmasına dikkat edilmesinin temelinde de hayırlı evlatlar yetiştirmek yatmaktadır.
Oysa günümüzde öyle mi? Gelsin de nerden gelirse gelsin anlayışı ile gelin ya da damat adayında sorulan ilk soru; nerede çalışır ya da babası ne iş yapar sorusudur. Gelin ya da damat adayının ahlakı sorgulanmadan yapılan evliliklerden doğan çocukta ona göre olacağı bir gerçektir. Özünde haram olan bir çocuk, ders çalışmadığı gibi okuldaki arkadaşlarına ve öğretmenlerine karşı da saygısızca hareket edecektir.

Çocuk terbiyesinde dikkat edilecek en önemli hususlardan biri de çocuğun midesine gideceklere dikkat edilmesi gerekir. Çünkü haramla beslenen vücudun organları isyan bayrağını çeker. İsyan bayrağı çeken çocuk için siz; ister laftan anlamaz deyin, ister ders çalışmıyor deyin, isterseniz saygısız deyin, isterseniz geçimsiz deyin... Öncelikle çocukları haram lokmalardan uzak tutmak gerekir.
Anne babalar bu dünyada kendilerinden sorumlu oldukları kadar çocuklarından da sorumludurlar. Anne babaların çocuklarına karşı sorumluluklarını Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadislerinde şöyle buyururlar:
“Hepiniz bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi siz de evlerinizde ve emriniz altındakileri cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümanlığı öğretmelisiniz. Öğretmezseniz mesul olacaksınız.” (Buhârî Vesâyâ9)
Bizim inancımıza göre dinimiz; bırakın harama el uzatmayı, şüpheli şeylerden bile uzak durmanızı ister. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) haram yemememiz için şüpheli şeylerden kaçınmamızı isteyerek bunu koru etrafında koyun otlatmaya benzetip şöyle buyururlar:
“Helal olan şeyler de haram olan şeyler de bellidir. Bu ikisinin arasında, halkın çoğunun helal mi haram mı olduğunu bilmediği şüpheli şeyler vardır. Şüpheli konulardan sakınanlar, dinini ve ırzını korumuş olur. Şüpheli konulardan sakınmayanlar ise, git gide harama dalarlar. Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arazinin etrafında otlatan çoban gibi ki onun bu araziye girme tehlikesi vardır…” (Buhari, İman,39)
Köyün birinde sürekli konu komşunun kümesinden çaldığı tavuk ve yumurtaları, annesiyle birlikte yiyen bir çocuk varmış. Gel zaman git zaman derken sonunda bu çocuk hırsızlık yaparken yakalanır ve kadı’nın huzuruna çıkartılır. Yargılama sonucunda çocuk suçlu bulunur ve hapse mahkûm edilir.
Çocuk, kadıya hapse atılmadan önce bir isteğinin olduğunu, annesinden uzun süre ayrılacağı için annesinin o tatlı dilinden öpmek istediğini söyler. Kadı çocuğun bu isteğine izin verir.
Çocuk annesine yanına gelip:
“Anneciğim o güzel dilinden öpmek istiyorum.” der.
Yüreği yanan anne, oğlunun bu isteğini gerçekleştirmek için dilini çıkararak oğluna uzatır. Anne dilini çıkarır çıkarmaz çocuk birden annesinin dilini ısırır. Ne olduğunu anlayamayan çevredekiler şaşırırlar. Durumu öğrenmek isteyen kadı’ya çocuk:
“Benim bu duruma düşmeme sebep olan şey, annemin o güzel dilidir. Eve ne getirdiysem nerden buldun diye sormaz, birlikte yer içerdik. Ne zaman bir şey çalıp getirsem; aferin oğlum, güzel oğlum diyerek her seferinde daha fazla getirmem için ruhumu okşayıp beni bu yola teşvik etti. Beni uyarıp ikaz etmek yerine, bu yola devam etmemi sağlayan ve ceza almama sebep olan annemin o tatlı dilidir.” der.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v): “Hepiniz çobansınız hepiniz mesuliyeti altındaki insanlardan sorumlusunuz.” buyurarak aile efradına helal lokma yedirmek ve eğitim vermede sorumluluğu anne babalara yüklemektedir.
Yine rivayete göre ;“Anne babaların öbür dünyada ilk davacıları, kendi çocukları olacağıdır. Bunun nedeni de kendilerine haram lokma yedirmeleri, haram yoldan kazanılan mallardan miras bırakmaları ve dinini öğretmemeleri” olduğu söylenir.
Cenab-ı Hak Kur’an- Kerimde şöyle buyurmaktadır:“Ey inananlar! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyun; onun yakıtı, insanlar ve taşlardır…” (Tahrim, 66/6)
Peygamber Efendimiz (s.a.v) ise bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurur: “Hiçbir baba evlâdına güzel edep ve terbiyeden daha değerli ve üstün bir miras bırakamaz.” (Tirmizi)

Facebook Yorum

Yorum Yazın