Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Düne Göre Bugünkü Hac Yolculuğumuz

 " Hac ( her yılın) malum aylarındadır. Kim söz konusu aylarda haccı eda ederse artık o hac boyunca çirkin konuşmalardan, tüm yakışıksız  davranışlardan ve kavgadan kaçınmalıdır. Zira ne tür iyilik yaparsanız Allah bunu bilir. Öyleyse ( ebedi yolculuk için) azık hazırlayın! Hiç kuşkusuz yol azığının en hayırlısı sorumluluk bilincini kuşanmaktır. Bana karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ey derin kavrayış sahipleri!" ( Bakara sûresi, âyet 197 ) 

     " Ayette geçen ma'lûmât " bilinen" demektir. Her yıl tekrarlandığı ve dönemin şartlarında uzun olan hac yolculuğu da haccın bir parçası olduğu için bu ifade kullanılmıştır. 

     Eğer âyet, hac ibadetini, " bilinen aylarda" olmak şartıyla herhangi bir zamanda eda etmenin cevazına delalet etseydi bu da bilinirdi. Oysa ki, haccın bilinen aylarda olmak şartıyla farklı zamanlarda yapıldığına tek bir örnek yoktur. Aksine âyetteki " Arafattan çağlayıp gelirken" ibaresi, yine 199. âyetteki " insanların çağlayıp geldikleri yerden siz de çağlayıp gelin" ibaresi haccın topluca belirli günlerde yapıldığına delalet eder..." ( M. İslamoğlu, K. Meali, sayfa 70)

     Hakikaten, hac yolculuğunda düne göre bu günkü gelmiş olduğumuz hal ve nokta önemli, sevindirici ve alkışlanacak durumdadır. Çünkü, dünkü zamanlarda Hac yolculuğu, ölüm, sıkıntı, kaybolma, ezilme, stres ve müşkülat içeren bir yolculuktu. 

     Çünkü, bu kutsal yolculukta, gidip de gelmemek, varıp da kutsal topraklarda ölmek bulunmakta idi.  Tünel faciası olacak, yahut kaybolmak stresiyle kalp krizi, oralarda telef olma durumu söz konusu idi. 

     Suriye topraklarında, Ürdün diyarında, Irak memleketinde, öylesi haksızlık, gasp hakim idi ki, bunları burada yazmak mümkün değildir. Rüşvet, toprak bastı parası, haraç ve her türlü zillet kutsal toprakları kasıp kavurmakta idi. 

     Bu gün bile, gördüğüm kadarı ile, hacı;  yolunacak bir Kaz, bahşiş almanın en kolay yoludur. Bu durum, Poliste öyle, otobüsle seyahatte öyle ve her alanda böylece sürüp gitmektedir. Sözün burasında bir alıntı yazıyı buraya almak istiyorum:

     " Kaybolma konusu açılmışken aklıma gelen çok ilginç bir kayıp olayını da anlatmak isterim. Bilindiği gibi hac günlerinde vefatlar olur. Kayıp hacılarımız da kafile görevlilerimiz tarafından hastanelerde ve morglarda aranarak bulunmaya ve teşhis edilmeye çalışılır. 

     Bu tür kayıp bir hacımızı teşhis için kafile görevlisi arkadaşımız bu hacımızın eşiyle hastane ve morgları gezerken kadın morgda gördüğü ölülerden birini kocasına benzetmiş ve " Benim kocam bu",  diyerek gömdürmüş, İki üç gün sonra adam perişan vaziyette, ihramı kir pas içinde, saçı sakalı birbirine karışmış olduğu halde çıka gelmiş.

     Sonra incelediğimiz zaman anladık ki kadının burada bir kasdı yok. Cahil bir hanım, zaten bozuk bir moralle morglarda bir hayli cenaze içinde dolaştıktan sonra daha da perişan olmuş ve yabancı bir ölüyü kocası zannederek gömdürmüş.

     Tabiatıyla burada bir başka problem de, bu hanımın gömdürdüğü kişinin kim ve hangi milletten olduğudur. Bu ölü için bir de onun yakınlarının halini düşündüğünüzde yaşanan yaşanan  bu tür şeylerin gerçekten dram niteliğinde olduğunu kabul etmek, hac organizasyonu sürecinde bu tür olaylarla daima karşılaşacağını göz önünde bulundurmak gerekir." ( Zorlukları Aşarken, T. Altıkulaç, C 1, sayfa 469)

     Bizler, bu tür vak'aları o topraklarda çok çok yaşadık, şahit olduk ve olayın stresini, ağır baskısını yaşamış olduk. 1983 yılında, Akabe cemresine taş attırmaya giderken, kafilemizin önünde, rast gele, hoş olmayan şekilde oturan Afrika'(lı Müslümanların, yemek yaptıkları tüp alev almıştı. 

     Bir panik, bir kaos sormayın gitsin!.. Kafilenin geri dönmesi imkânsız, sağa, sola kaçması mümkün değil. İzdihamın vermiş olduğu sıkıntı ile, tüm kafilemiz birbirini ezercesine yığın yığın istemeyerek yere yatmış oldu. Çok şükür ki, Müslümanın birisi tarafından tüpün üzeri bir örtü ile kapatılarak, patlaması önlenmiş oldu. 

     Sonuç yerine;

     Hamdolsun ki, yukarı satırlarda anlatmaya çalıştığım vak'alar şimdilerde olmamakta, yaşanmamaktadır. Maşallah delikanlı delikanlı kafile görevlileri, muntazam oteller, hacı için hazırlanan yemekler, harıl harıl çalışan temizlik makinaları göz doldurmaktadır. 

     Maşallah!.. Şimdilerde, hiç bir hacı anne , bir  hacı baba kaybolmamakta, kafilesinden uzaklaştığı zaman derhal kendisine ulaşılmaktadır. Diğer taraftan, Mekke'de, Medine'de faal olarak hizmet veren revirleri, hastaneleri alkışlamak gerekir. 

     Hangi mevsim olursa olsun, hacılarımız; rahat, konforlu bir şekilde haclarını ifa etmektedirler. Ziyaret mekanlarına rahatça ulaşmak, Arafat vakfesi, Müzdelife ve Mina ibadetleri kolayca eda edilmektedir. 

     Ümid ederiz ki, bundan sonraki hac yolculuklarında, daha verimli, Kur'anî şekilde faydalı olabilmek için, gerek yolculuk esnalarında, gerekse Hotellerde, hacı; başıboş bırakılmaz, Haccın farzları, vacipleri, sünnetleri, haramları ve kerahatleri enine boyuna anlatılmış olur da, hacı efendiler, her hangi bir serzenişte bulunmazlar. 

     Rabbim!.. Aziz millet evladlarına, hayırlı, feyizli, kabul olmuş haclar nasibi müyesser eylesin!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın