Şeref ŞEN

Şeref ŞEN

Mail: serefsen4848@gmail.com

EĞİTİM Mİ, ÖĞRETİM Mİ?

Eskilerin “Terbiye” dedikleri Eğitim;”Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine okul içinde veya dışında, doğrudan veya dolaylı yardım etme faaliyeti”  olarak tanımlanır. Öğretim de “Belli bir amaca göre gereken bilgileri verme işi, tedris, tedrisat, talim.” dir.  Tanımlardan da anlaşılacağı üzere eğitim, ve öğretimi de içine alan daha kapsamlı bir kavramdır. (http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.5ce79fed81eef7.66768197)
Genelde eğitim ve öğretim kavramları karıştırılır , Bazen eğitim yerine öğretim, kimi zaman da öğretim yerine eğitimi  kullanırız. Oysaki bu iki kavramın ifade ettiği anlam ve süreç birbirinden oldukça farklıdır. 
 
Kendisiyle ve çevresiyle barışık, vatanını milletini seven, yaptığı işin en iyisini yapmaya çalışan, milli, manevi ve toplumsal değerlere önem veren,erdem değerleri benimsemiş,  iyi insan, iyi vatandaş yetiştirmek ise hedefimiz eğitimi önceliyoruz demektir. 
  
Sadece bir yarışı (sınav)  kazandırarak iyi  okullarda okuyup “doktor, Mühendis, Hakim ....vb.  mesleklere sahip,kendisini hiç bir değerle kayıtlı görmeyen bireyler yetiştirmekse amacımız “öğretim” den eğitime geçememişiz demektir.     Maalesef ülkemizde “eğitim” den ziyade “öğretim” yapıldığı hepimizin malumudur. 
Öğrencilere, müfredatı belirlenen konular LGS, YGS’ye yönelik bir yarış içerisinde öğretilmeye çalışılmaktadır.  Bu tür sınavlarda en çok net çıkartmaktır amaç. Bunu becerebilen öğrenciler sistem tarafından  “başarılı” olarak tescillenir. Testlerde iyi net çıkartan “Başarılarını” çözdükleri testlerle tescillediğimiz bu öğrencilerin kahir ekseriyeti, çöplerini yere atmama, yere tükürmeme,israftan kaçınma, yalan söylememe, hayvanlara zarar vermeme vb. davranışlarda sürekli uyarılara ihtiyaç duymaları düşündürücüdür. Bu durum öğretim yaptığımızın, ama eğitimi ıskaladığımızın bir göstergesidir.   
1930’lu 40’lı yıllarda öğretmen yetiştiren “Köy Enstitüleri” nin bünyesinde 9 aylık hızlandırılmış eğitimle geçici köy öğretmenleri yetiştirilmiş bunlara, “öğretmen” e göre daha kapsamlı bir kavram olan  “Eğitmen” denmişti.(Bkz. https://www.researchgate.net/publication/317039044_CUMHURIYET_DONEMINDE_KOY_EGITMEN_KURSLARI)
    
Amerika Birleşik Devletlerinin eski başkanlarından Theodore Roosevelt’ın “Bir insanı ahlaken eğitmeden sadece zihnen eğitmek topluma bir bela kazandırmaktır.”  özdeyişi konumuzu özetler niteliktedir.
Eğitimin en temel amacının, kısaca“iyi insan, iyi vatandaş” yetiştirmek olduğu Milli Eğitim Temel Kanununda açıkça yazılıdır; ( Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini,………..; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmektir. “ (1739 sayılı-Milli Eğitim Temel Kanunu, madde 2”)    Buna göre okullarımızda sadece akademik başarı yarışı yaptırmak yerine, öğrencilerimize değerler eğitimi verilmeli, yarının, düzgün, işini iyi yapan, vatanını, milletini seven, kendisi ve çevresiyle barışık, sorumluluk sahibi  ”Allah'tan korkan kuldan utanan “ hekimleri, avukatları, mühendisleri, şoförleri, ustaları, aşçıları, temizlik elemanları, servis elemanları vs. yetiştirilmelidir. Aksi takdirde başkalarının hakkına saygı göstermeyen, kendi çıkarını toplumsal çıkardan daha fazla önemseyen İyi öğretim almış fakat  insani değerlerden yoksun bir doktorun da avukatın da, bilgisayar mühendisinin de vs. bu millete bir faydasının olmayacağı malumdur. Temel insani değerlerden yoksun doktor hastasını kandırabilir, maddi kazanç için gereksiz tahlil, tedavi uygulayabilir, organ mafyasının ve ilaç firmalarının menfi amaçlarına hizmet edebilir, aynı durumdaki  avukat müvekkilini ayrı, karşı tarafı ayrı ve aynı anda kandırıp sömürebilir, benzer bilgisayar mühendisi ürettiği anti virüs programlarını satabilmek için bilgisayarlarımıza virüs gönderebilir, çok iyi yetişmiş bir inşaat mühendisi çelikten çimentodan çalarak  çürük binaların yapılmasına neden olabilir,bu değerleri veremediğimiz aşçımızın sağlıksız ve hijyen kurallara uyulmadan ürettiği yemeklerini yemek zorunda kalacağımızı unutmamalıyız.  
Sonuç olarak,  en genel biçimde “bireylerde istendik davranışları geliştirme süreci” olarak tanımlanan eğitimin hedefi, ahlaklı, insani, manevi ve kültürel değerleri benimseyen, ailesini, vatanını, milletini seven, kendisine ve çevresine faydalı, dürüst, düzgün insanlar yetiştirmek olduğu hiçbir zaman unutulmamalı, bütün çalışmalar bunun üzerine kurgulanmalıdır. Çocuklarımıza önce ailede, akabinde okul çağının başlamasıyla okullarda tüm insani, toplumsal, ahlaki değerler belletilmeli, yaşam biçimi haline getirilmelidir.

Facebook Yorum

Yorum Yazın