A.Raif ÖZTÜRK

A.Raif ÖZTÜRK

Mail: araifozturk@hotmail.com

Göklerden Gelen Kararı İNKÂR EDENLER…

Ömürleri boyunca Dîne ve dindarlara küfredip saldırdıkları halde, seçim öncesi sanal bir Müslüman portresi ile Müslüman halka şirin görünmeye çalışan bir zihniyetin fâni bir temsilcisi, ömürleri boyunca Dînini yaşayanları, “din sömürücüsü” diye suçlamaya kalmış.  

Balıkesir’de gördüğü “Göklerden gelen bir karar vardır” afişini, aklı (!) sıra şöyle tenkit ediyor: 

-Göster bakayım kararı, nasıl bir karar bu? Yani Allah'tan karar varmış, öyle söylüyor. Yalana bak. Göklerden gelen bir karar varmış; mail mi geldi, Facebook'tan mı, Twitter'den mi, nereden geldi? Siz kendinizi peygamber mi sanıyorsunuz? 

İnancımıza saldıran bu davranış biçiminin; ne kadar aşağılık, din bilgisinden ne kadar yoksun, ne kadar demagojik sahtekârlık, ne kadar ikiyüzlülük, ne kadar komik bir maskaralık olduğu konusuna hiç girmeyeceğim. Çünkü körü körüne takip eden yandaşlarının haricindeki, bunu her gören ve duyan herkes, bu komedi ile mutlaka dalga geçmiştir. Öyle yâ, şu inkâr ettikleri “göklerden gelen kararların” Vahye ve Kur’âna dayandığını nereden bilsin ki?... 

Ben bu zavallı fâninin, “din sömürücüsü” diye diline doladığı o cümlenin, ne kadar da çok önemli mesajlar içerdiğine dikkat çekmek istiyorum. 

Her Müslümanın bildiği Îmanın altı şartından birisi olan, KADERE ÎMAN konusunu, edebî ve veciz bir şekilde dile getirilen şu şiiri, her Müslüman çok beğeniyor ve çok takdir ediyor. Hâliyle, isteyen dilediği şekilde de kullanıyor. Lâkin bu tercih, bazılarına batıyormuş meğer. Varsın batsın, biz o şiiri inceleyelim: 

Sakın kader deme, kaderin üstünde bir Kader vardır.  
Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır.  

Öncelikle bilinmelidir ki, şiirde de belirtildiği gibi, Kader kelimesinin iki anlamı var.  

İslâm dininde, kader; ezelden ebede kadar hayır ve şer (iyi ve kötü) meydana gelecek bütün hadiselerin (olayların) Allah katında malum olması, yani takdir edilip kaydedilmesidir.  

Kader kelimesinin diğer anlamı da şans, talih, uygulama, yani Mistisizmdeki gibi bizim de “kazâ” dediğimiz, Allah’ın önceden buyurduğu ve belirlediği bir şeyin zamanı gelince yine Allah’ın iradesi ve takdiriyle meydana gelmesi ve şekillenmesidir.  

Yani, bir kararın, zamanı gelince meydana gelmesidir.  

Şiirin veya o itiraz edilen cümlenin ilk ‘kader’ kelimesi de budur. İkinci “Kader” kelimesi ise İslâm dininde inanılan ve ezelden ebede kadar hayır ve şer (iyi ve kötü) meydana gelecek bütün hadiselerin (olayların) Allah katında malum olması, yani takdir edilip kydedilmesidir.  

Atalarımız, boşuna “câhili olduğun konuda SUS” dememişler. Câhili olduğun konuda konuşursan, değil sadece insanların, şeytanın bile maskarası olursun. Çünkü o cümleler bir nevi “VAHYİ ve Kur’an’ı İNKÂR” anlamına da geliyor.  

-“Göster bakayım kararı, nasıl bir karar bu? Yani Allah'tan karar varmış, öyle söylüyor. Yalana bak. Göklerden gelen bir karar varmış; …” Cümlesine tekrar dikkat ediniz, bu inkârı göreceksiniz.  

Oysa bu şiirde veya “o pankartta, ne vurgulanmış?” derseniz, şu âyetlere bakınız. 

Muhammed Sûresi, 11. Âyet: Şübhesiz Allah, îmân edenlerin yardımcısıdır; doğrusu kâfirlere gelince, onlar için bir yardımcı yoktur. Yani, “sizler Allah’a ve O’nun hükümlerine inanıp doğru hareket ettiğiniz müddetçe, Allah sizlere yardım edecek, inanmayanlara ise aslâ” anlamına gelmektedir. Yani, şiirdeki gibi; “NE YAPSALAR BOŞ!...” 

Göklerden gelen bir diğer karar da şöyle: 

Bakara S., 257. Âyet: Allah, îmân edenlerin dostudur, onları zulümâttan (küfür karanlıklarından) nûra(îmâna) çıkarır. İnkâr edenlere gelince; onların dostları ise tâğuttur (Allah'ın yerine tuttukları şeylerdir), onları nurdan(Aydınlıktan-Îmandan)  zulümâta (karanlıklara) sürükler. İşte onlar ateş (Cehennem) ehlidirler. Onlar orada ebedî olarak kalıcıdırlar.  

  • Şimdi “Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır” ın ne demek olduğu anlaşıldı değil mi?  

Dilerseniz biraz daha açalım: 

Yani; Allah’ın takdiri ne ise o olacaktır. Allah’ın takdiri ise Göklerden gelen vahiylere, yani Kur’âna göre “..îmân edenlere yardımcı olmaktır. İnanmayanlara yol g

österilmez. Sizler ne yaparsanız yapın, asla engel olamayacaksınız. Siz de başarılı olmak ve Cennet ehli olmak istiyorsanız, Allaha cc ve hükümlerine inanmalısınız. Aksi halde hem Allah’ın yardımından mahrum kalırsınız, hem de âhirette Cehennemde ebedî azap çekersiniz…” 

Basit bir sağlama yapacak olursak; Yalan söylemek, iftira atmak, yapılanları inkâr etmek, NANKÖRLÜK, ikiyüzlülük vs. kâfirlik sıfatıdır. Çünkü yalan ve iftira haramdır. Bu âdî sıfatlara, göklerden gelen kararlara dikkat eden mü’minler, tevessül etmezler, uzak dururlar…  

  • Göklerden gelen birkaç karar ile konumuzu noktalayalım:  

Âli İmran, 139. Âyet: O hâlde gevşemeyin ve üzülmeyin! Eğer (gerçekten) mü'min kimseler iseniz, en üstün olanlar sizsiniz! 

Mâide, 56. Âyet: Kim Allah'ı, Peygamberini ve îmân edenleri dost edinirse, artık şüphesiz ki galip gelecek olanlar, ancak Allah'ın taraftarlarıdır. 

Tevbe, 32. Âyet: Allah'ın nûrunu ağızlarıyla (güyâ) söndürmek istiyorlar; hâlbuki kâfirler hoşlanmasa da Allah, mutlaka Nûrunu tamamlayacaktır... Vesselâm. 

NOT: Bu yazı 2018 Mayıs ayının sonunda kaleme alınmıştı… 

Facebook Yorum

Yorum Yazın