Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Kadınlara Dokununca Bozulan Abdest!

 " Sen ey peygamber! Ne zaman mü'min kadınlar sana gelir de Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmayacaklarına, çalmayacaklarına, zina etmeyeceklerine, çocuklarını katletmeyeceklerine, elleri ve ayakları arasında yalan düzüp koşarak iftira atmayacaklarına, ( dini) değerler sistemi konusunda sana isyan etmeyeceklerine dair biatlerini sunarlarsa, onların biatlerini kabul et ve Allah'tan onlar için mağfiret dile. Unutma ki Allah tarifsiz bir bağışlayıcıdır, eşsiz bir merhamet kaynağıdır." ( Mumtehane sûresi, âyet 12) 
     Ayete kısa bir yorum yapalım: 
     " Kadınlardan alınan bu söz, cahiliyye geleneğindeki kız çocuklarını diri diri öldürme geleneğinden daha çok ki onu babalar yapıyordu. Kadınların hamileliklerini sonlandırmak için işledikleri her tür " ilkel kürtaj" diyebileceğimiz cenin cinayetlerine ilişkindir.      Yani, " Başkalarından olan gayr-ı meşru çocuklarını elleriyle getirip " bunlar kocalarımızdan" diye iftira etmeyeceklerine..." Bu kinayeli ifade, karşı cinsin iffet ve onuruna yönelik her türlü iftirayı kapsar.      Buna sahte annelik iddiası ve gerçek anneliğin inkârı türünden, bir başka erkeği töhmet altında bıırakan her tür iftira ve bühtan da dahildir.     Hz. Peygamber bir çok biat almıştır. Bunların zemini, zamanı, alınış usul ve üslubu farklı farklıdır. Bazen bu yemin işi için Hz. Ömer'i görevlendirmiş, Hz. Peygamber adına kadınlardan biatı o almıştır. " ( Kur'an Meali) 
      Yazı başlığından da  anlaşılacağı üzere, ne acı ki, var olduğundan bu yana mezhepler arasındaki farklılıklar, çelişkili ifadeler, neredeyse Kur'anî emirleri gölgede bırakmış, mezheplerin öne sürmüş oldukları ilkeler ve kaideler ümmet tarafından tatbik edilir iken, Kur'an'ın emirleri, " biz anlamayız" düstur ve çirkin düşüncesiyle rafa kaldırılmıştır. 
     Örneğin, kadınlara dokunmaktan ötürü abdesti bozulan insanlar, yetim haklarını ala bora ederken, gıkları  bile çıkmamış, hak yemeyi, hak gasbını meşru görmüşlerdir.
      Yine çirkin bir manzara arzeden faiz yemek, rüşvet almak, gasbla zengin olmak, hırsızlık, yalan, hile, dolan günahları çok çok hiç mesabesinde görülmüş, mezheplerin en küçük bir detay olan fıkhî kaideleri bile uygulanır olmuştur. 
        "Abdestimiz bozulur" diye, kadınların semtinden geçmeyen, yanlarına bile yaklaşamayan mezhepçi Müslümanlar, kürtaj yoluyla, doğum kontrol nedeniyle binlerce sabi sübyan, dilsiz, konuşmasız yavrucuklar, kıtır kıtır kesilir iken, ümmet, hala mezhebi ayrılıkların içerisinde boğulup gitmektedir. 
      İslam; mazinin ihtişamlı günlerini arzu ve hayal etmektedir. Putların tepe taklak yıkılışını, Kâbe'nin, tüm pisliklerden arındırılışını, Lat'ın, Menat'ın, Hübel'in ve benzeri putların yerlerde sürünüşünü arzu etmektedir.
     Kadisiye, İran topraklarının bir baştan bir başa ezilişini ve tepelenmesini!.. Bizans'ın entrikalarına son verilişini, kısa sürede Cebeli Tarık boğazına, İstanbul önlerine akın yapmalarını özlemektedir. 
      Ne yazık ki, günümüz İslam anlayışı, algısı, idraki Kur'an dışı zorlama, uyutma ve uyuşturma anlayışlarıdır. Ümmet perişan, neslimiz her türlü bencilliğin, kavimciliğin, terör hastalıklarının, tarikat kapışmalarının, Feto musibetinin içerisinde bir o yana, bir bu yana savrulup giitmektedir. 
      İslam özüne hasret kalmıştır!.. 
      Küçük küçük mes'eleler yüzünden, Müslümanların beyin yapıları meşguliyete esir edilir iken, asıl uğraşılması gereken, putçuluk, heykelcilik, faizcilik, rüşvet, iltimas, kadın haklarının gasbı, İslam medeniyetini kerih görenlerin varlığı göz ardı edilmektedir.
     Sonuç yerine;
     Söz konusu gidişatımız hayra alamet değildir. Şimdi, sözün burasında sormadan edemiyorum: İslam'mı, mezhebi ayrılıklar mı muteberdir?
     Hanefi bir imam, Şafii cemaatın önünde mezhebi ayrılıklar sebebiyle zorlanır iken, Şafii imam da Hanefi cemaatın önünde, abdestinden kuşku duyularak, "kan çıktı, kan aktı" sebebiyle içinden çıkılmaz bir ayrılığı yaşamaktadır. 
     Zaten, Şia denilen mezhebi faktör, tamamen apayrı bir yelpazede yaşamaktadır. Hz. Ali'nin ilahlaştırıldığı, sair sahabe-i güzin hazeratının iftira ile, küfürle karşılık görmüş olduğu bir ortam!.. Her hafta, Cuma günleri İran camilerinde, Hz. Ebu Bekir'e. Hz. Ömer'e, küfür içerikli çirkin, mülevves sözler edilmektedir. 
      Her yıl Kerbela günlerinde zincirler omuzları, insan ücutlarını kanatmakta, kalpleri ise bom boş tam takır olarak yürüyüşler yapılmaktadır. Allah aşkına!.. Bu mudur İslam, bu mudur Müslümanlık anlayışı?..
     Diğer taraftan, Sünni cenahta, hanımlar camiden kovulmuş, cumadan uzaklaştırılmış bir ortamdadır. Teravih namazlarında gürül gürül camileri dolduran hanım kesimleri, cuma, bayram ve cenaze namazlarında bulunmamaktadır.  Hal böyle iken;
       Ey ehl-i iman!. Ey Müslümanlar!.. Geliniz, böylesi hadsiz, hududsuz, İslam dışı gidişata bir son veriniz!... Son veriniz ki, asıl mes'elemize, gündeme dönelim, yapay işlerle, eylemlerle zaman kaybetmeyelim!.. 
      Rabbimiz!.. İslâmî şuur versin!.. Selam ve dua ile...
     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın