A.Raif ÖZTÜRK

A.Raif ÖZTÜRK

Mail: araifozturk@hotmail.com

Kimine Sivrisinek saz, kimine ise…

Az sözle, çok şey anlatır atasözlerimiz. 

Meselâ “Kimine sivrisinek saz, kimine davul zurna az” atasözümüz bizlere, dünyadaki kişi sayısınca idrak ve anlayış farklılıkları olduğunu anlatır. 

Bazılarına bir konuyu saatlerce anlatsanız, o kişinin idraki kapalıysa, yani yâ şartlanmış veya o konuyu anlamak hiç işine gelmiyorsa, başarılı olamazsınız. 

Bazılarına ise bir dokunuş, bir işaret veya birkaç cümle bile çok şey ifade eder. Tabii ki o konuda idraki açık, anlamaya müsait veya geçmişe bağlı bir beklentisi de varsa…

Söz buraya gelmişken, bu atasözünün “sivrisinek saz” bölümünü tam manasıyla hatırlatan bir fıkrayı arz etmek istiyorum: 

Adamın biri emekli olunca, taksicilik yapmaya karar verir. 

Bir taksi durağı ile anlaşır ve ilk işine çıkar. Arka koltuğa aldığı yolcu, kendisine inmek istediğini söylemek için, eliyle sağ omuzuna dokununca, şoför öyle panikler ki, direksiyon hâkimiyetini kaybeder. 

Tam bir dükkânın vitrinine dalacakken durabilir. 

Hırslı ve sinirli bir şekilde geriye dönerek; “..sakın hâ!.. Bir daha bana böyle bir şey yapmayasın! Çok daha kötü şeyler olabilir!..” deyince müşteri de şaşkın bir vaziyette sorar:

-Sadece omuzunuza bir dokunmakla, niçin bu kadar korktunuz ki? 

-Kardeşim, taksicilikte bugün benim ilk günüm ve sen de ilk müşterimsin. Ben tam 26 sene cenaze arabası şoförlüğü yaptıktan sonra emekli olmuştum!..    

Demek ki adam kendisini hâlâ 26 sene alıştığı cenaze arabasında zannettiği için, “yâ şimdi arkadaki ölü kalkıp bana bir şey yaparsa” diye endişe taşıyormuş ki, bir dokunuş bile paniklemeye ve vücut kimyasını bozmaya yetivermiş. 

Diğer yandan da öyleleri de var ki; idraki ve anlayışı her şeye kapalı. 

Hani meşhur bir Osmanlı atasözü var; “Kellim, kellim lâ yenfâ” yani; KONUŞ, KONUŞ, FAYDASIZ!..”

“Kâinatı, dünyayı, bütün hayvanları, bitkileri, meyveleri, çiçekleri, seni ve evlâtlarını yaratan var” diyorsunuz, “hani nerede?Ben görmediğim şeye inanmam!” Diyor. Oysa aynı kişiye “Corona var” denildiği için, coronayı hiç görmediği halde maske takmış, okula gidemiyor, maça gidemiyor, restorana vs. gidemiyor. 

Adam hâlâ; görülmediği halde, bazı varlıkların icraatlarıyla ‘görülüyormuş gibi ilmen bilineceğini’ idrak edemiyor. 

Yani anlamak, böylelerin işine gelmediği için, anlamamış gibi davranıyor… 

“Haşir var, Mahkeme-i Kübra var, Âhiret var, Cennet-Cehennem var” diyorsunuz, “gidip te kim gelmiş?” diyor. Miraç olayını anlatıyorsunuz, anlamamak için bahaneler arıyor. Yani yukarıdaki konu başlığı atasözünün ikinci yarısı olan “.. …kimine davul zurna az” kısmını, sanki fiilen yaşayarak ispat ediyor.

Hâlbuki, o “AKIL” ve “ÖMÜR”, kendisine bu konuları idrâk ve anlamak için verilmişti. 

Oysa Yüce Rabbimiz bizlere, daha dünyadayken, Cehennemi hak edip, kendimize zulmetmeyelim diye; onlarca âyetlerle o gelecek günleri bile haber veriyor. 

Sadece bir örnek, Fâtır sûresi 37. Âyet: 

Onlar orada (Cehennemde) imdat istemek için şöyle feryat ederler: “Ey Ulu Rabbimiz! Ne olur, çıkar bizi buradan! Dünya’ya geri gönder de, daha önce yaptıklarımızdan başka, güzel ve makbul işler yapalım!” Allah onlara şöyle buyurur: “Biz, size, düşünüp ibret alacak kadar, gerçeği görecek kimsenin düşüneceği kadar bir ömür vermedik mi? Hem size Peygamber de gelip uyarmıştı. (değil mi?) Öyleyse tadın azabı! Zâlimlerin (kendilerine zulmedenlerin) hiç bir yardımcısı yoktur!” 

Er veya geç Âhirete sevk edildiğimiz zaman, hiç kimsenin bu âcı âkıbete düşmemeleri (veya düşmememiz) için, kısaca arz etmeye çalıştım. 

Öyle yâ; “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az”… Vesselâm.

Facebook Yorum

Yorum Yazın