A.Raif ÖZTÜRK

A.Raif ÖZTÜRK

Mail: araifozturk@hotmail.com

Kur’an’daki, Âhiret Manzaralarından

Herhangi bir önemli sınav sırasında, sınavı yapan otorite tarafından (gizli değil) açık açık kopyalar verildiğini veya “bak, şöyle yaparsan doğru olur, böyle yaparsan yanlış olur. Eğer önem vermezsen ilerde şöyle sıkıntılar çekersin. Bak örnekler de vereyim ki yanlış yapmayasın…” gibi yardımlar edildiğini hiç gördünüz mü?

Yanlış anlaşılmasın, böyle bir yardımı ancak, sizin o sınavı mutlaka kazanmanızı cân-u gönülden isteyen bir yetkili yapabilir. Girizgâhı fazla uzatmadan sadede geleyim.

Bizler, şu fâni dünyaya SINAV için gönderilmiş olan seçkin insanlarız ve Yüce Rabbimizin sanat eserleriyiz. Hiçbir sanatkâr, eserinin zâyi olmasını, yanmasını, hatta çizilmesini bile istemez. Bu nedenle de yüce Rabbimiz bizleri şu dünya sınavı içinde olduğumuz halde, Kur’ânda bizlere “bak, şöyle yaparsan doğru olur, böyle yaparsan yanlış olur. Önem vermeyip gaflete düşersen, Âhirette şöyle sıkıntılar çekersin. Bak örnekler de vereyim de yanlış yapmayasın…” ..şeklinde kopyalar veriyor. Tâ ki O’nun hârika eserleri olan bizler, o ebedî hayatta Cehennemi hak etmeyelim, illâ ki Cenneti kazanalım. İnşaallah…

Bugün; o kopya gibi yardımlardan, birkaç örnek arz edeceğim:

Hadîd Sûresi, 12. Âyet: İnanmış erkek ve kadınları, defterleri sağdan verilmiş ve (dünyada işledikleri amellerinin nur) ışıkları önlerinde olarak giderken gördüğün gün, onlara şöyle denilecektir: "Müjde; bugün içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacağınız cennetler sizindir." İşte bu büyük kurtuluştur.

  1. Âyet: O gün; Münafık erkeklerle münafık kadınların, iman edenlere, “Bize bakın ki sizin ışığınızdan biz de aydınlanalım” diyecekleri gün kendilerine, “Arkanıza(dünyaya)dönün de bir ışık arayın”(yani o ışık dünyadaydı, artık çok geç) denilecektir. Derken aralarına, kapısı olan bir sur (duvar) çekilir. Bu surun iç tarafında rahmet, onların (münafıklar) tarafındaki dış cihetinde ise azap vardır.
  2. Âyet: (Münafıklar) mü’minlere şöyle seslenirler: “Biz de (dünyada) sizinle beraber değil miydik?” (Mü’minler de) derler ki: “Evet, fakat siz kendinizi yaktınız. Bizim başımıza musibetler gelmesini gözlediniz, şüphe ettiniz. Allah’ın emri gelinceye kadar kuruntular sizi aldattı. O çok aldatıcı (şeytan) Allah hakkında da sizi aldattı.”
  3. Âyet: Bugün artık ne sizden ne de inkâr edenlerden (herhangi bir) bedel kabul edilir, varacağınız yer ateştir. Size yaraşan odur. Ne kötü bir dönüş yeridir!...

Kurtuluşumuz için daha nasıl kopya bekliyoruz?

Sınavdayız dostlar, sınavdayız!

Mülk Suresi, 2. Âyet: “Hanginiz daha güzel işler yapacaksınız diye sizi SINAMAK için ölümü de, hayatı da yaratan Odur. Onun kudreti her şeye üstündür; O çok bağışlayıcıdır.” ..buyurmuyor mu?...

Çok ciddi bir sınavda olan kişi, ne sağına ne soluna bakınabilir, ne de boş şeylerle meşgul olur! Sadece sınavına ve hedefine kilitlenir.

Her ne kadar terlese de, üşüse de. Zorlansa da, aç susuz kalsa da. Çevresinde kavga, gürültü, eğlenceler veya muhabbetler olsa da. Hele hele sınav süresinin ne zaman sona erdirileceği meçhul ise, her an sınavı sona erecekmiş gibi tedirgin ve telâşlı olur! Üstelik de dünya sınavlarının tekrarı olduğu halde. Kaybetmesi halinde birçok b, c, d, e planları olduğu halde…

  • Oysa bizlerin şu fani dünyada bulunma nedenimiz çok ciddi bir SINAV olduğu halde ve bu sınavın TEKRARI asla olmadığı halde bizler acaba niçin hiç tedirgin ve telaşlı değiliz?

Tembellik, meşguliyet vs. sebepler geçerli mazeret değildir. Bunun sebebini düşünmek ve sizlere arz etmek bile istemiyorum. Çünkü o sebepten başka sebep pek görülmüyor. O sebep ise çok tehlikeli ve tedbir alınmaz ise âhiret hayatımızı mahvedebilir. Tedbir alınması adına arz etmek durumundayım.

  • O sebep Îman zâfıdır. İspatı da çok kolaydır.

Meselâ, her vaadini eksiksiz yerine getiren bir belediye şöyle bir ÎLAN yayınlasa: “Yarın sabah namazını kılan her yetişkine, (buluğa ermiş kişiye) cami çıkışında 500’er TL verilecektir…” O günkü sabah namazının izdihamı nasıl olur?...

Oysa, hayatın tek bir defa yalan söylememiş olan Hz. Muhammed SAV “Vaktinde  kılınan sabah namazının sadece sünneti bile, dünya ve içindekilerden hayırlıdır” buyurmuyor mu?...  

Bakınız, o semt veya  bir şehir içindekiler değil, DÜNYA ve içindekiler deniliyor!...

Peki, bizim bu vaade ilgimiz ve alakamız ne kadar? Eğer tam inanmış olsak, yani îmanımız tam olsa camilerde her sabah izdiham olmaz mı? Buluğa ermeyenler de, hasta olanlar da çok meşgul olanlar da sabah namazına koşmaz mı?...

Bir başka sebep te ölümü kendimize hep uzak zannetmemizdir.

1999 Depreminin sabah namazlarını hatırlayınız. Bayram namazı gibi kalabalık değil miydi? Her geçen gün azalarak, bir hafta içinde cemaat sayısı düşmedi mi?

  • Tabii ki depremin artçıları birince ölümü de unutuverdik…

Lütfen kendimize gelelim ve bu kopyaları çok iyi değerlendirelim. Belki de başka fırsat bulamayabiliriz. Çünkü sınavımızın bitiş süresi gizli!…

Facebook Yorum

Yorum Yazın