Abdullatif Acar

Abdullatif Acar

Mail: acarabdullatif@hotmail.com

OLMAZ OLSUN BÖYLE BİR ÖZGÜRLÜK

    Birileri kızmasın bana. Dost bilsin beni. Dost isem acı söylüyorum işte! Ne yapayım içim sızlıyor. Söylemesem gönlüm razı değil, söylesem birileri üzülüyor.

Neyse, varsın üzülsün, kim üzülecekse.

    Malumunuz, LGPTT( (lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel veya travesti)'liler güya, hak arama adına  "Onur Yürüyüşü" adı altında her yıl yürüyüş yapıyorlar. Bende tepki mahiyetinde "Onursuz Yürüyüş" başlığı ile bir yazı kaleme almıştım

   Geldiğimiz içler acısı halimizi belirtmek isterim ki; bu yazı özellikle cinsiyetsizliği özgürlük gören bu kesim tarafından tepkiye sebep oldu. Hele bunlardan,  onuru olmayan birinin onuruna bir hayli dokunmuş olacak ki sosyal hesabından  aynen şöyle bir kayıt düşme gereği duymuş.

"Abdullatif Acar’ın Homofobik nefret saçan iğrenç yazısına denk geldim. İsmini buraya not etmek için bırakıyorum.

Devran dönecek Abdüllatif Acar, o yazının hesabını sorucaz sana"

  Bilmiyorum ilerde kim, kime hesap sorar. Ancak kesin bildiğim bir şey var ki, o da bizi yoktan var eden Allah'ın fıtratlara müdahale eden, ahlaksızlığı ve namussuzluğu hak ve özgürlük görenlerden, toplumun bu derece ifsat olmasında doğrudan veya dolaylı olarak katkısı olanlardan hesap soracak olmasıdır.

  Şunu unutmamalı ki; insanlar ismi kadar cinsiyetiyle de insandır. Yaratılışı ile değerli, istidadı, kabiliyeti ve fıtratıyla özeldir.

  Gel gör ki asrımız öyle bir hal aldık ki; bazı gençler cinsiyeti bile ayaklarına vurulmuş pranga olarak görüyor. "İstersem kız gibi, istediğim zaman da sapına kadar erkek gibi olurum" diyor.

   Yaratılış olarak çift cinsiyetten ve cinsiyet eğiliminden bahsetmiyorum. İslam’da o gibi durumların ayrı ayrı  hükümleri ve fetvaları vardır. Onların dışına çıkılmasına ve sapkınlığa asla müsaade edilmemiştir.   Ben burada isteye bağlı cinsiyet değişim ve dönüşümünü özgürlük olarak görmek isteyenlerden bahsediyorum hem de utana utana.

  Tanımadığınız birisinin ismini bilmeyebilirsiniz. "Beyefendi" veya "Hanımefendi" diye hitap ederek meseleyi çözersiniz. Ancak bu akımın önüne geçemez isek ileri kuşaklar "Hanımefendi" ve "Beyefendi" yi bile zül sayacak, ayrımcılık olarak görecekler. 

 Bakın şimdiden başımızı yere eğmeye başladık bile. Şahit olduğum iki şeyi üzülerek anlatırken işin çok ciddi boyutlara ulaştığını nazarlarınıza sunmak istiyorum:

 Bir bayan; bayan dediysem inanmayın, ben öyle gördüğüm için diyorum. Caminin önünde cemaatimle oturup sohbet ederken, bu bayan erkeklerin tuvaletine girmek istedi. Yanında bir başka erkek var.

 Saçları uzun ve örgülü, yüzü gözü boyalı, cilalı;  sıkı bir kot pantolon giymiş, kulağında küpe… Konuşması hal ve tavırları tam bir bayanı andırıyor. Sadece sesi erkek sesine benziyor. Şüphelendim!    Ne desem şimdi? Orası erkekler tuvaleti  giremezsiniz... " ya bayan değilse? Baltayı taşa vurmuş mu olurum?  Demesem de olmaz.  Mecburen  çekine çekine “Hanımefendi kusura bakmayın orası erkekler tuvaleti giremezsiniz" Dediğimde arkadaşıyla beraber kahkahayla gülmeye başladı. "Amca ne hanımefendisi, ben erkeğim" demesin. "Zaten beni herkes bayana benzetiyor” dediğinde de sanki iyi ki benzetiyorlar  der gibi memnuniyet içerisinde olduğu her halinden belliydi. 

 " Bari hiç olmasa boynuna " Ben bir erkeğim" diye bir yazı assaydınız da bilseydik" deyip tepkimi göstermek mecburiyetinde kaldım.

  Buna benzer bir olayda İstanbul’da, İmam Hatip’te okuduğum yıllarda yaşamıştım.

   Yıl 1990...

    Okuldan yurda gidiyoruz arkadaşımla.

   Bindiğimiz otobüs tıklım tıklım dolu… Aynı kriterlere göre giyinmiş bir erkek. Ama biz bayan bildik. Erkeklerin arasında sıkı sıkıya durmasına razı olmadık.

  "Hanımefendi kalkalım da siz oturun " dediğimde üzerine almadı bile. Öyle ya nasıl üzerine alacak ki. Neyse, bir iki defa tekrar ettim, galiba duymadı diye. Derken bir hışımla üzerimize gelmeye başladı.  “Bayan olduğumu nereden anladınız terbiyesizler” demesin. Sesinden anlaşmıştık erkek olduğunu  ama iş işten geçmiş, fırçayı yemiştik bir defa.

  Neyse, arkadaşımla aramızda, bundan sonra ne olduğu belli olmayan kimseye  yer vermeyelim diye kararı aldık.

   Gel zaman git zaman. Bir gün yine otobüste aynı durumla karşılaştık. Kulağında küpe, saçları boyalı, yüzü gözü cilalı, elinde bayan çantası başka biri bindi otobüse.

   Otobüs yine tıklım tıklım doluydu.  Bu defa insanların içerisinde azarlanmaya ve fırça yemeye niyetimiz yoktu. Onun için hiç umursamadık, yerimizden kalkıp yer vermedik.

   Bu sefer niye yer vermedik diye rahatsızlığı her halinden belli olan bu söz konusu bayan yanımıza geldi.  "Utanmıyor musunuz bir bayan ayakta yolculuk yaparken oturmaya, deyip yine fırçayı attı. Bu sefer gerçekten bayanmış belli ki...

  Arkadaşım güya haklılığımızı anlatmak için" kusura bakmayın hanımefendi, sizin bayan olduğunuzu tam bilemedik" demesin.

  Konuşmalarımızdan köylü çocuğu olduğumuzu anlamıştı. Daha bir öfkeyle; "Sizin oralarda bayanlarla böyle mi konuşursunuz, terbiyesiz ve saygısızlar." Diyerek azarlamaya devam etti.

  Ben artık dayanamayıp "Kusura bakmayın hanımefendi, bizim oralarda böyle bir şeyle hiç karşılaşmadık. Çünkü erkek tam erkekti, kadın tam bir kadındı; erkek onurlu bir bey efendiydi, kadın edep timsali bir hanımefendiydi…  Bize ne olduysa buraya geldikten sonra oldu.  Artık sizin ne cinsten insanlar olduğunuzu çözemeyen bizlerin kusuruna bakmayın!" Deyip otobüsten inmek zorunda kaldık.

  Ne garip değil mi aradan 31 sene geçmiş olmasına rağmen   daha bir hızla cinsiyetsizliğe doğru koşuyoruz…

   Utanacak işler yapanların yerine biz utanıyoruz.

   Sosyal medya bunda en büyük öncü rol oluyor. Filmlerle, dizilerle, bazı programlarla aile yapısının altına dinamik koyuluyor.

    Aile yok olunca toplum da yok oluyor. Mahremiyet kalkınca ar, namus, ahlak, edepten söz etmemiz mümkün olmuyor.  Saygı sevgiyi mumla arar oluyoruz.

    Geçmişte bu gibi sapkınlıklar toplumların helakine sebep olduğunu unutmamalıyız.

Onun için özellikle Kuranı kerim zinayı, eşcinselliği yasaklarken, Peygamberimiz de kadının erkeğe, erkeğin kadına benzemesini şiddetle men etmiş ve uyarmıştır.

 

   Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle diyor:

 

  Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kadın gibi giyinen erkeğe, erkek gibi giyinen kadına lânet etti. (Ebû Dâvûd, Ahmed İbni Hanbel)

   Bu benzeme fıtrata aykırı bir davranış kabul edilmiş. Benzeme, giyim kuşamdan tutun konuşma ve bütün davranışlara kadar her hususta söz konusudur.

    Birde tabi ki cinsiyetini ön plana çıkararak haddi aşanlar bayanlar var. Bunlar içinde de peygamberimiz şöyle uyarıda bulunuyor:

  "Cehennemliklerden kendilerini dünyada henüz görmediğim iki grup vardır: Biri, sığırkuyrukları gibi kırbaçlarla insanları döven bir topluluk. Diğeri, giyinmiş oldukları halde çıplak görünen ve öteki kadınları kendileri gibi giyinmeye zorlayan ve başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır. İşte bu kadınlar Cennete giremedikleri gibi, şu kadar uzak mesafeden hissedilen  kokusunu bile alamazlar." (Müslim, Cennet 52)

   Kadın kadınlığını, erkek erkekliğini bilecek. Her cins fıtratının gereğini yerine getirecek. Erkek için gerekli olan edep ve ahlak ne ise kadın için de odur.

    Edep ve Hayâ elbisesi insan için en güzel ve modası geçmeyen bir örtüdür.

 Ar namus insanı insan eden erdemlerdir. Ar perdesi yırtılmış namus mefhumu zayıflamış insanın yapmayacağı hiç bir kötülük yoktur.

   Neyse, çok söylenecek söz var da bu kadarı ile yetinip kalbinize daha fazla ağırlık yüklemeyeyim.

   Allah sonumuzu hayır etsin.

  Selam ve dua ile...

 

 

Facebook Yorum

Yorum Yazın