Yeni Neslin Ekonomik Sıkıntılarla İmtihanı
Yeni nesil bir alem! Kanaati, yetinmeyi, şükrü pek öğrenemediler. Hep daha fazlasını ve hemen istiyorlar. Hemen her şeyden müştekiler. İmkânlarını, ülkemizden 5-10 kat daha zengin ülkelerin imkânlarıyla kıyaslayıp ne denli sıkıntıda olduklarını anlatıp duruyorlar. Aslında haklılar! Onlar, görece bolluk içinde doğup büyüdüler, yokluk, kıtlık pek görmediler. Eskiyi hiç bilmiyorlar. Ülkemizin her zaman böyle olduğunu sanıyorlar.
Yeni neslin en büyük handikaplarından biri günümüzde torun-dede, nine iletişiminin pek olmamasıdır. Eskiden, internetin ve tv.nin yaygın olmadığı dönemlerde torunlar aile büyüklerinin yanında, dede ve nineleriyle diyalog ve etkileşim içerisinde büyürlerdi. Dolayısıyla çocukların ebeveynleriyle birlikte ilk eğitmenleri dede ve nineleriydi. Dede ve nineler yeni nesille tecrübelerini, ders alınacak hayat hikâyelerini paylaşırlar, milli ve manevi değerlerimizi onlara adeta nakış nakış işlerlerdi. Yeni nesil günümüzde bu imkândan maalesef yoksunlar. Bunun acı neticelerini de hep birlikte müşahede ediyoruz.
Uzunca bir süre çalışmak, okumak, çıraklık, kalfalık yapmak, mücadele etmek bir alanda uzman/usta olmak, üretmek, kazanmak ve bundan sonra tüketmek asıl olandır.
Millet olarak genelde çok çalışmayı, çok yorulmayı pek sevmiyoruz. Masa başı, kazancı çok olan evimizin yanı başında iş istiyoruz. Lüks yaşamak hoşumuza gidiyor. Hâlbuki hesap ortada, iktisadın kuralı net;hiç kimsenin ürettiğinden-kazandığından daha fazla harcama- tüketme hakkı yok.
Henüz 14-15 yaşındaki çocuğun tv.de “cebinde çok parası olmadığını söylemesi ne kadar da abes. Bazı ergenlerin “Bu ülkede iyi kazançlı iş imkânının olmadığını, Avrupa ülkelerine gideceğini, orada imkânların çok daha iyi olduğu vb. masallarını da” gülerek dinliyoruz. Bu çömez çocuklarımız bilmiyorlar ki Avrupa ülkelerinde, bir becerisi/uzmanlığı olan bir çalışan iyi kazanırken henüz bir becerisi ustalığı/mesleği olmayanların durumu hiç de iç açıcı değildir. Bir mesleği olmayan kişi ülkemizde en azından yardımlaşma ve dayanışma ruhuyla yakınlarının, derneklerin, vakıfların yardımıyla hayatını sürdürürken, Avrupa ülkelerinde açlığa mahkûm olur.
Çalışma hayatına yeni başlamış 25-30 yaşlarındaki bir kişinin ev ve arabası olmadığından dertlenmesi de oldukça komik. Merdivenin basamaklarının tek tek çıkılması gerektiğini öğrenememiş bu kişiler. Henüz üretmeden, çalışmadan kazanmadan tüketmenin derdine düşmüşler adeta.
Ekonomiden, yönetimden, eğitimden, sağlıktan vb. her şeyden müşteki gençlerimiz var bir de. Sosyal medyada, tv.lerde konuşup duruyorlar. Peki “bu kadar şikayetçi olduğun alanlarda bu ülke için, şikayetçi olduğun durumların iyileşmesi adına sen ne yaptın” denildiğinde bu tiplerin mugalatadan başka verecekleri cevapları yok maalesef. Hukuk, iktisat, işletme okumuş genç sürekli yanlış yönetildiğimizi anlatıp duruyor. Sen bu işin eğitimini almışsın, kahvehanelerdeki “herşeyolog”ların geyik muhabbetinden farkın olmalı. Konuşmak, sürekli eleştirmek yerine çözüm üretmelisin. Gereklerini yerine getirip, Kaymakam olmalı, Genel Müdür olmalı, Vali olmalısın, doğru yönetime bir örnekliğin, bir katkın olmalı böylece.
Yeni neslin en büyük amacı, eğlence. zevk ve sefa. Gelecek hedefi, gelecek kaygısı gelecek planlamaları maalesef yok. Yeni nesil çocukları, yorulmadan, çalışmadan yaşamanın, dinlenme ve eğlenmenin makul ve sürdürülebilir olmadığının farkında değiller. İsraf yani, gerektiğinden fazla tüketmek haramdır. Ülkemiz zengin bir ülke değil. İmkânlarımız sınırlı. Ülkemizin daha çok gelişmesi, zenginleşmesi için, hepimiz çok çalışmalı, asla israf etmemeliyiz. Almanya, Güney Kore, Japonya vb. ülkelerin gelişim süreçlerinin belgeselleri tüm çocuklarımıza tekrar tekrar izletilmeli. Kimse bulunduğu yere bir anda, tesadüfen gelmiyor. Gelişmiş ülkelerin en temel özelliğinin, milliyetçi bir ruhla çok ama çok çalışmak olduğunu asla unutmamalı, bu gerçeği yeni nesle çok iyi öğretmeliyiz.
Facebook Yorum
Yorum Yazın