Emrah Topcu

Emrah Topcu

Mail: emrah.top.cu@hotmail.com

IRKÇILIĞI BERTARAF TEÂRUFA DAVET

Allah Teala mealen buyuruyor ki “Ey İnsanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır.” ( Hucurat; 13 )

Ayette emrolunan hakikat asıl üstünlüğün falanca ırkta, falan toplumda olduğu değil takva noktasında kim üstün ise onun diğer herkesten de üstün olduğunu göstermektedir. Hal böyle olunca kavimcilik, milliyetçilik bertaraf olmuş oluyor. Çünkü Allah insanları hangi yörenin, hangi ülkenin insanı olsalar bile “tearufa” yani tanışıp, kaynaşmaya davet ediyor. Çünkü Allah bir, hakikat bir, dava birdir ve öyle olmalıdır. İnsanların hep bir elden bu hakikati omuzlamaları için birliğe, kaynaşmaya ihtiyaçları vardır.

Kur’an-ı Kerim Arapça’dır, Peygamber efendimiz aleyhissalatü vesselâm araptır; buna rağmen İslam dinini benimseyen binlerce ırk, millet vardır. Bakınız İslam’a en çok hizmet eden milletlerden büyük kısmı Türk, Kürt, Fars vd. değil midir? Bu asla yalanlanamaz bir gerçektir.

Lakin yeri geliyor milletler inanışlarını, kalplerini, insaniyetlerini milliyetçiliğe, kavmiyetçiliğe satabiliyor. Böylece kültür, gelenek, adet bir puta dönüşüp kalıyor. Halbuki inanışları, hakikatleri bir; kültürleriyle karışık bir toplum neden olmasın ki? Avrupadan, Asyadan gelen kardeşlerimizle bir sofraya oturalım, kimi çatal kullansın kimi hem çatal hem bıçak kullansın, kimi de kendi kültüründe olduğu gibi el ile yesin. Farklılıklarımız zenginliklerimiz neden olmasın ki? Kültürlerimiz bizi dalalete, sapkınlığa sürüklemedikçe o birbirinden farklı kültürleri cem etmek çok da neşeli, güzel bir hareket olacaktır.

Birbirlerinin güzel yemeklerinden tadan, dillerini öğrenmek için biraz ilgili olan yahut o kimsenin yerinde o yerde yaşamayı hissettirecek bir giysiyi denemek kime zarar verir ki? Kültürel değerler putlaştırılınca değil mezcedilince (karıştırılıp, harmanlanınca) güzelleşir. Şöyle bir düşünelim dünyada tek ırk, tek kültür olsaydı kim neyiyle övünebilir yahut neyini başkasına tanıtabilirdi ki? Demek ki kötünün bilinebilmesi için iyiye, küçüğün bilinmesi için büyüğe ihtiyaç var.

Yüce Rabbimiz Yaratan, biz ise mahlukuz değil mi? O kendinden bizlere haber verdi ve O bizi biz de O’nu seviyoruz. Kültürel değerlerin birbirleriyle tanışması, kaynaşması için de gerekli olan aslında “sevgi”dir. Sevgiyi baş tacı edinmeyen bir millet sadece bencil olacaktır. Ancak sevgiyi baş tacı edinen bir millet ise tüm farklılıklara rağmen “Yaratılanı sevdim Yaradandan ötürü” sözü mucibince insanı, kültürü kucaklayacak bir zenginliğe sahip olmuş olur. İnsanı hak yola davet etmeden önce onu sevecek bir takım bahaneleri olmalıdır kişinin. Çünkü kişi sevdiği ile beraber sevmediğinden ise uzaktır. Irkçılık ve Ben Merkezci anlayış İslam dini ile taban tabana zıttır. O halde ırkçılığı yerlere sürüp Cenab-ı Allah’ın “teâruf” için yarattığı tüm insanlığı kucaklamak ve onları “Allah katındaki tek Din İslâm’a” davet etmek vazifemizdir.

Facebook Yorum

Yorum Yazın