Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Peygamberler, Hayatlarını Allah'a Adamışlardır.

PEYGAMBERLER; İNSANLIĞIN SAADETİ İÇİN  HAYATLARINI ALLAH'A ADAMIŞLARDIR !..

     " Ben bu ( davet) karşılığında sizden hiçbir ücret talep etmiyorum. Benim ecrimi takdir etmek sadece âlemlerin Rabbine düşer." ( Şu'ara sûresi, âyet 127 ) 

      Aziz peygamberlerin; mübarek, mücella, mualla hayatlarını incelediğimiz zaman, karşımıza her türlü çıkar düşüncesinden, menfaat sıkıntısından ziyade, Allah, rızası, insanları kurtarma, hak yoluna davet, cehennemden halas ve cennete ulaştırma düşüncesi, çabası ve gayret çıkmaktadır.

     Hangi peygamberin hayatını okursanız okuyunuz, ister Âdem (as), ister Nûh, ister İbrahim (as) ve isterseniz Hatem'ül-Enbiya olan Rasulullah (sav)'in , hayatı karşımıza çıkmış olsun.

     Tamamının hayatlarında, hak uğruna, doğruyu yaşatma namına eziyet, çile, ızdırap, baskı ve insanların onlara işlemiş oldukları envai çeşit kötülük mevzu bahistir. 

     Hz. Nûh'un, Hz. Salih'in, Hz. Zekeriyya ve Hz. Yahya'nın, Hz. Musa ve Hz. İsa (as)'ların başlarına gelen, yaşamış oldukları hadiseler kimin başına gelmiş, kimler bu ve benzeri çirkinikleri göğüslemişlerdir?

     En son Rasulullah (as)'ın, Ebu Cehil, Ebu Lehep, As İbni Vali Mugire, Ebu Süfyan, Hindi ve benzeri müşrikler tarafından kötülüğe, işkenceye, yurdundan edilmesine sebep olan hadiseleri, inkar etmek, göz ardı etmek mümkün müdür?  Dolayısıyla;

     "Peygamberler, hak sadakasıdırlar. Onlar hayatlarını insanlığın saadeti için Allah'a adamışlardır. Ücretlerini ve ödüllerini davet ettikleri insanlardan değil Allah'tan almışlardır dedik. Zira iiyi olmak ve iyilik yapmak için ücret ve ödül gerekmez. İyi olmanın bizzat kendisi ödüldür. Peygaümberlerin hayatı bu hakikatin canlı birer şahididir.

     Sûreye " şairler" manasına gelen Şuara adını veren âyetler sûrenin sonunda yer alırlar. Bu  âyetlerin de delâlet ettiği gibi burada kınanan şairler sahte peygamber pozlarına bürünen " şaman" şairlerdir. Kınanan şiir de vahyin tahtına göz diken ve muhatabının aklını değil hissini hedef alan kehanetvari ve büyünün kardeşi olan şiirdir. İşte o âyetler;

      " O şeytanların kimlere indiğini size haber vereyim mi?

     Onlar kendini aldatmayı alışkanlık haline getiren her günahkâra inerler;

     ( Yalana) kulak kabartırlarve onların çoğu ( başkalarına da ) yalan söylerler; 

     Ve ( Şamanlığa soyunan) şairler... Onları, bâtıl inanç peşindeki cahil ve bilinçsizler izlerler. 

     Görmez misin ki onlar, ( hayal ve his) âlemindeki bir vadide şaşkın ve amaçsız gezinirler; ve onlar yapmadıklarını söylerler." ( 221-226) 

     Hakikati arayan şiir hikmet, hakikati arayan şair hâkimdir. Hakikatin yerine göz koyan şiirse haddini aşmış sözdür. Sözün haddini aşanı, insanın haddini aşanından zuhur eder. 

     Haddini aşan şair şamanlığa kalkışmıştır. Kadim her sapmada ve her tür batıl inanç sisteminde şamanlıktan bir iz vardır. İslâm nasıl insanlıkla yaşıt olan hak dinin adı ise, şamaanlık da insanlıkla yaşıt olan tüm hurafelerin adıdır. " ( Kur'an surelerinin kimliği, M. İslamoğlu, sayfa 239-240)

     Hülasa, peygamberler, yeryüzünün en çok zulme, kötülüğe, kıymet bilmezliğe uğramış insanlarıdır. Örneğin, son Peygamber Hz. Muhammed ( sav)'in Taif seferidir. Zalim Taif'liler onu taşlamışlar, yaralamışlar, çirkinliğin, adiliğin en şerlisini ona uygulamışlardır. Nalinleri, atılan taşlarla kanla dolar iken, bir ayağını kaldırıyor, diğer ayağını indiriyordu.

     Buna rağmen, Cibril (as)'ın, "Ya Muhammed!.. Arzu edersen, şu dağı bunların kafasına geçireyim de tamamı ölsünler, helak olsunlar" sözüne karşılık, " Hayır ya Cebrail!.. Onlardan birisi iman ederse, onların helak olmalarından daha iyi olacaktır" mübarek sözü bu gün bile hala belleklerimizi süslemekte, bizlere örnek bir davranış, emsalsiz bir kahramanlık örneği sergilemektedir. 

      Sonuç yerine;

     Ümmeti Muhammed'in, Kur'an kıssalarından alacakları, çıkaracakları büyük büyük dersler bulunmaktadır. Hudeybiye barış antlaşması sırasındaki, sahabe-i  kiramın fevri davranışları, Fetih harekatını görememeleri, Rasulullah (sav)'i çok çok üzmüş, muhterem eşlerinin destek ve moral güç vermesiyle kendine gelmiş, sonrasında tüm arkadaşlarını affetmiştir.

     Gerçekten de öyle olmuş,. Kureyş azgınlarının tüm sözlü, fiili ve düşmanca saldırılarına rağmen, Hz. Muhammed (sav), kısa zaman icerisinde, on bin kişilik ordu hazırlayarak Mekke'nin fethi için Tekbir tekbir yollara düşmeleri, konumuza çok çok açık ibretler sunmaktadır. 

        Rasululllah (sav)'in mütevazi, sade  bir şekilde Mekke'ye girmesi insanlığın örnek alacağı bir davranıştır.  Hz. Halid Bin Velid'in kıtası dışında, Muhammedî orduda her hangi bir kan dökme, vurma, kırma, öç alma ve kin duygusu tezahür etmemiştir. 

      Demek ki, bilinçli hareket etme, müsbet yaşama, Kur'an doğrultusunda yürüme, onun emirlerini baş tacı etme eylemleri, 21 nci çağın insanlarını da başarıdan başarıya ulaştıracak ve sevkedecektir. 

     Bilhassa, günümüz Müslümanlarının acilen başarıya, İslamî anlayışa ihtiyaçları bulunmaktadır. Çünkü, dünya alemi, Kur'an'ın nurlu yolundan koptuğu için, karanlıklar içerisinde idame-i hayat etmektedir. Bu kaotik durumdan kurtuluşun reçetesi de, Kur'an'a yönelmek, onun yüce emirleri doğrultusunda milletçe yaşamaktır.. Selam ve dua ile...

      Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın